Giriş

Suriye’nin doğusundaki Deyrizor bölgesindeki Arap aşiretleri terör örgütü YPG’ye karşı ayaklandı. Yaşanan çatışmalar sonucu bölgenin çoğunluğunda geçici olarak Arap aşiretleri kontrol sağlarken bölgeden YPG unsurlarını çıkarmayı başardılar.(1)Akaydat aşiretinin öncülük ettiği ve Bekkara aşiretinin de desteklediği ayaklanma, Suriye’nin kuzeybatısında bulunan veya orada yaşayan aşiret yapıları tarafından desteklendi. Suriye’nin kuzeybatısındaki Arap aşiretlerinin ilerlemesi; Rus hava saldırılarından(2)Esed rejiminin topçu ve zırhlı birliklerinden ve YPG’nin ABD’den aldığı destek ile ekipman üstünlüğü gibi sebeplerden dolayı kalıcı olamadı. Deyrizor bölgesindeyse YPG, karşı saldırı ile kaybettiği tüm bölgelerdeki kontrolü tekrar sağlamayı başardı.(3)

Bu rapor, Arap aşiretlerinin ayaklanma serüvenini ve bir haftalık süre içerisinde yaşanan önemli gelişmeleri kronolojik sırayla ele alacaktır. Akabinde Arap aşiret ayaklanmasına yol açan bölgedeki dinamikleri ortaya koyacaktır. Dinamiklerin ve serüvenin ortaya konulmasının ardından, Arap aşiret ayaklanmasının nereye varacağı ve Deyrizor bölgesi için farklı gelecek senaryoları ele alınacaktır. Toplamında dört farklı gelecek senaryosu ele alınacaktır: (1) Güçlenen YPG otoritesi, (2) istikrarsızlığın artması, (3) DEAŞ’ın güçlenmesi ve (4) yeni ABD politikası.

Raporun sonuç kısmında Deyrizor bölgesi için söz konusu dört gelecek senaryosu olasılık sıralamasına göre sunulacaktır.

Ayaklanmanın Serüveni

YPG’ye karşı Deyrizor bölgesi merkezli Arap aşiret ayaklanması, 28 Ağustos 2023 tarihinde gerçekleşen Deyrizor Askerî Meclis Başkanı Ahmed Hbeyil’in (Ebu Havle) YPG tarafından gözaltına alınıp hapsedilmesi ile başlamıştır. YPG’nin, Haseke’nin güneyinde düzenlediği ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komutanlarının katıldığı bir toplantı esnasında SDG’nin önemli bileşenlerinden Deyrizor Askerî Meclis Başkanı Ahmed Hbeyil, YPG tarafından hapsedilmiştir(4) Daha sonra toplantının gerçek olmadığı ve Ahmed Hbeyil’i kolayca yakalamak için tertip edildiği anlaşılmıştır. YPG’nin Ahmed Hbeyil’i hapsetmek için kullandığı bu yöntem bölge halkı tarafından bilinen ve daha önce çok kez tecrübe edilmiş bir yöntemdir. YPG’nin Deyrizor’u kontrol altına almasından önce DEAŞ, Arap aşiret liderlerini toplantıya davet eder ve toplantı esnasında hapsederdi. YPG’nin, DEAŞ’ın yöntemini kullanmış olması bölge halkı tarafından ayrıca tepkiye yol açmıştır.

YPG’nin Ahmed Hbeyil’i hapsetmesi aslında son dönemde YPG yönetimi ile Deyrizor Askerî Meclis’i arasında yaşanan gerilimin üstüne gelmiştir. YPG’nin daha önce Ahmed Hbeyil’i görevden alma girişimleri olmuştu. Buna karşın Ahmed Hbeyil’in üyesi olduğu El Bekir aşireti YPG’ye karşı bazı adımlar atmıştı(5)YPG, ilk başlarda bu kararını Ahmed Hbeyil’in yolsuzluk yapmasına ve rüşvet almasına bağlasa da Arap aşiretlerinin ayaklanmasından sonra sebebin Ahmed Hbeyil’in İran ve Esed rejimi ile olan irtibatı ve işbirliği sebebiyle olduğunu açıklanmıştır(6)YPG’nin kurduğu Suriye Demokratik Konseyi eş başkanı Elham Ahmed’in İran’ı suçlamasına karşın(7)YPG’nin siyasî kanadı olan PYD’nin  eş başkanı Salih Müslim ise Türkiye’yi suçlamış ve ayaklanmanın Türkiye tarafından organize edildiğini ifade etmiştir(8) İşin daha da ilginci, ayaklanmanın başladığı ilk iki günde YPG’ye bağlı medya organları ayaklanmayı DEAŞ saldırıları olarak lanse etmiş olmasıdır. Kısaca YPG, Arap aşireti ayaklanması için sırasıyla DEAŞ, İran ve Türkiye’yi suçlamıştır ve Arap aşiretlerinin işbirlikçiler olduğunu savunmuştur.

Ayaklanma sürecine geri dönecek olursak Ahmed Hbeyil’in hapsedilmesine müteakip Deyrizor’daki iki büyük aşiret olan Akaydat ve Bekkara aşiretleri, YPG’ye karşı ayaklanma çağrısında bulunmuştur. 29 Ağustos tarihinde başlayan Arap aşiretleri ayaklanması sonucunda, 3 Eylül’e kadar Deyrizor bölgesinin güney kısımları tamamen aşiretlerin kontrolüne geçmiştir ve 100’ün üzerinde YPG militanı gözaltına alınmıştır. YPG karşısında ilerleyen Arap aşiretleri bu dönemde ayaklanmalarının iki temel amacı olduğunu açıklamışlardır. Birinci talepleri, YPG’nin kendi bölgelerinden çıkıp ABD’nin, YPG yerine doğrudan Arap aşiretleri ile çalışmaya başlamasıdır. İkinci talepleriyse Fırat’ın batısında kalan Arap aşiret bölgelerini İran ve Esed rejimi işgalinden kurtarılması ve bunun için ABD desteğiyle Arap aşiret ordusunun operasyon başlatmasıdır(9).

Deyrizor’daki çatışmalara ilaveten 1 Eylül tarihinde Türkiye’nin koruduğu bölgelerden – İdlib, Afrin, Azez, Çobanbey, El-Bab, Cerablus, Tel Abyad ve Rasulayn – YPG’ye karşı Arap aşiretleri hareketlenmiş ve savaş çadırı kurmuşlardır. Cephe hatları üzerinden YPG’ye karşı saldırılar düzenlemişlerdir. Suriye Millî Ordusu (SMO) ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) destek vermediği operasyonlarda Arap aşiretleri, 5 Eylül tarihine kadar dört ayrı cephede ilerleme sağlamış ve YPG’ye ait bazı köy ve tepeleri ele geçirmişlerdir.(10)Ancak daha sonra Rus hava saldırıları(11)Esed rejim unsurların topçu atışları veya YPG’nin karşı saldırıları sonucunda elde ettikleri tüm kazanımları yine aynı gün kaybetmişlerdir. Çatışmalarda YPG’nin gece görüş ekipmanlarına sahip olması ve Arap aşiretlerinde böyle bir donanımın olmaması özellikle gece vakti düzenlenen YPG karşı saldırılarını daha etkin kılmıştır. Kısaca Arap aşiretleri tek başlarına Rus hava saldırıları, rejim topçu desteği ve Amerikan ekipmanları ile desteklenen YPG’ye karşı sadece geçici ve kısa süreli kazanımlar elde edebilmişlerdir.

Kuzey bölgelerinde çatışmalar yaşanırken Deyrizor bölgesinde, 2 Eylül tarihinde YPG’nin kapsamlı karşı saldırısı gerçekleşmiştir(12)Gece vakti – yine gece görüş ekipmanlarıyla – gerçekleşen saldırıda YPG ilerleme kat etmiştir. 5 Eylül tarihine kadar YPG, Arap aşiretleri tarafından kontrol edilen tüm kasabaları geri almış ve bazı köyler hariç bölgedeki kontrolünü yeniden tesis etmiştir.(13)

YPG’nin karşı saldırısının başladığı 2 Eylül’ü 3 Eylül’e bağlayan gece, ABD Ortadoğu Müsteşar Yardımcısı Goldrich ve Uluslararası Koalisyon ‘Operation Inherent Resolve’ komutanı General Vowell Suriye’de YPG/SDG, SDK ve Arap aşiret temsilcileri ile toplantı düzenlemiştir(14)Düzenlenen toplantıya Arap aşiretleri adına YPG’nin belirlediği ve YPG ile çalışan işbirlikçi Arap aşiret üyeleri götürülmüştür. YPG’ye karşı ayaklanan aşiretler üzerinde herhangi bir etki ve yetkisi olmayan aşiret üyeleri ile görüşme gerçekleşmiştir(15) Görüşmenin ardından ABD Suriye Büyükelçiliği hesabından yapılan açıklamada, DEAŞ ile mücadelenin sekteye uğramaması gerektiği vurgulanıp taraflar itidale davet edilmiştir.

 

5 Eylül tarihinde YPG’nin karşı saldırısının başarılı olması ve Arap aşireti ayaklanmasının lideri olan Akaydat aşireti lideri İbrahim El Hafel’in evi, YPG’li unsurlar tarafından çevrilmesinin ardından Deyrizor’daki El Ömer Petrol Tesisinde Amerikan askerleri arabuluculuğunda YPG ile aşiret güçleri arasında görüşmeler gerçekleşmiştir(16) Görüşmeler sonucunda Arap aşireti ayaklanması son bulmuştur.

Arap aşiretlerinin ayaklanmasını başarılı bir şekilde bastırmasının ardından SDG/YPG’nin sözde genel komutanı Mazlum Abdi, yaptığı açıklamada “Suriye’nin doğusundaki Arap aşiretlerinin taleplerini karşılama sözü veriyoruz. […] Suriye Demokratik Güçleri’ne karşı isyan eden onlarca yerel savaşçının serbest bırakılması yönündeki taleplere saygı duyacağım. […] Deyrizor olaylarına karışanlar için genel af çıkarma kararımız var. […] Arap aşiretleri ileri gelenleri ve Deyrizor’dan temsilcilerle geniş çaplı bir toplantıya ev sahipliği yapma sözü verdik.” demiştir(17)Ancak bu açıklamanın ardından bölgede YPG’ye karşı ayaklanmaya öncülük eden Rida El Avvad Ebu Hasan’ı hapsetmiştir(18)

Yaşanan bu süreç esnasında Türkiye’den üç ayrı açıklama yapılmıştır. Birinci açıklama Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılmıştır(19)İkinci açıklama Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından yapılmıştır(20)Üçüncü açıklama da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılmıştır(21) Yapılan üç açıklamada ortak vurgu Arap aşiretlerinin bölgenin kadim halkı olduğu ve onlara karşı uygulanan baskının ve saldırıların yakından takip edildiği yönde olmuştur.

Tarih Olay
28 Ağustos 2023 Deyrizor Askerî Meclis Başkanı Ahmed Hbeyil (Ebu Havle), PKK/YPG tarafından toplantıya davet edilip hapsedildi.
29 Ağustos 2023 Akaydat ve Baggara aşiretleri PKK/YPG’ye karşı ayaklanma çağrısında bulundu.
29 Ağustos – 3 Eylül 2023 Arap aşiretleri, birçok köy ve kasabayı kontrol altına alıp PKK/YPG’yi bölgeden çıkardı.
1 Eylül – 5 Eylül 2023 Deyrizor’daki Arap aşiret ayaklanmasına destek amaçlı, Suriyeli muhaliflerinin kontrolündeki bölgelerde bulunan aşiret mensupları, Menbiç’in kuzeyi ve batısı, Ayn İsa ve Tel Temr’in kuzeyinde PKK/YPG’ye karşı dört ayrı cephe açtı.
1 Eylül 2023 Rus Hava Kuvvetleri, PKK/YPG ve rejim unsurları karşısında ilerleyen aşiret güçlerini Menbiç bölgesinde hedef aldı ve ilerlemeyi durdurdu.
2 Eylül 2023 – 3 Eylül 2023 ABD Ortadoğu Müsteşar Yardımcısı Goldrich ve Uluslararası Koalisyon ‘Operation Inherent Resolve’ komutanı General Vowell Suriye’de YPG/SDG, SDK ve Arap aşiret temsilcileri ile toplantı düzenledi. Toplantı sonrasında yayınlanan bildiride DEAŞ ile mücadelenin sekteye uğramaması gerektiği vurgulanıp taraflar itidale davet edildi. Arap aşiretleri tarafından yapılan açıklamada, görüşmeye hiçbir Arap aşiret temsilcisinin katılmadığı ve YPG’nin kendisine müzahir kişileri toplantıda temsilci olarak sunduğu vurgulandı.
2 Eylül 2023 – 5 Eylül 2023 PKK/YPG, aşiret güçlerinin kontrol ettiği bölgelerin büyük bölümünü geri aldı.
5 Eylül 2023 ABD arabuluculuğunda El Ömer Petrol Tesisinde PKK/YPG ile Arap aşiret ayaklanmasının öncüsü Akaydat aşiretinin lideri İbrahim El Hafel ile görüşmeler düzenlendi.

 

Ayaklanmanın Altındaki Dinamikler ve Sebepler

Arap aşiretlerin YPG karşısındaki ayaklanmasının altında üç temel dinamik bulunmaktadır. Bu üç dinamik;(1) demografik yapı ve YPG yönetim anlayışı, (2) medya algısı ve söylentiler ile (3) YPG’nin ‘alternatifleri engelleme’ stratejisidir.

Demografik Yapı ve YPG’nin Yönetim Anlayışı

Deyrizor bölgesindeki Arap aşiretlerinin ayaklanmasının altında basit bir demografik gerçeklik bulunuyor. YPG’nin kontrol ettiği bölgelerde 3 milyon insan yaşıyor. Bölgedeki Suriyeli Kürtlerin oranı yüzde 19,9 iken Arapların oranı  yüzde 76,6’dır. Deyr ez-Zor bölgesinde ise iki büyük aşiret bulunuyor: Akaydat ve Bekkara. Akaydat ve Bekkara aşiretlerinin yanında Abid, Kulayin, Şammar, Zubeyd, Duleym, Cabur, Tayy, Ebu Saraya ve El Rifai aşiretleri de Deyr ez-Zor’da bulunuyor.(22) 

Suriyeli Kürtlerin çoğunluğu bile YPG’yi desteklemezken Arap aşiretleri üzerindeki YPG tahakkümü sürdürülebilir değildi ve bu durum ayaklanmaya yol açtı.

Aşiret ayaklanmasına öncülük eden ve bölgenin en büyük aşiretlerinden olan Akaydat aşiretinin lideri Şeyh Mutşir el-Hammud el-Ced’an el Hifil, Ağustos 2020’de öldürülmüştü. Yine Ocak 2021’de Akaydat aşiretinin önde gelen isimlerinden Şeyh Hac Talyuş suikast sonucunda hayatını kaybetmişti. 2020’de aşiret liderinin öldürülmesi neticesinde yine bir isyan dalgası ortaya çıkmış, aşiret mensupları aşiretin merkezi Ziyban ve bazı çevre köylerden PKK/YPG unsurlarını çıkarmıştı(23)Bugüne değin yaşanan sorunlar ABD’nin de aracılığıyla bir şekilde çözülmüştü.

Demografik yapının Arap çoğunluklu olmasına ve özellikle Deyrizor’un tamamı Arap aşiret mensuplarından oluşmasına rağmen, YPG’nin kurduğu yönetim anlayışında Araplar yerelden vitrin görevi üstlenen işbirlikçiler haricinde bir görev ve yetki alamıyordur. YPG’nin kurduğu yapıda tüm yönetimler ve tüm idari işler Kandil kadroları tarafından yürütülmektedir(24)Yereldeki insanların kendi bölgelerinde söz sahibi olmamaları ile birlikte, YPG’nin uyguladığı yönetim modeli PKK terör örgütünün kurucusu Abdullah Öcalan’ın savunduğu ‘demoktratik konfederalizm’ modelidir(25)Bu model, radikal Marxist Murray Bookchin tarafından ilk defa ortaya konulmuş ve PKK tarafından benimsenmiştir. Ancak bu model bölgedeki Arap aşiretlerinin gelenekleri ile taban tabana zıttır. Son olarak Deyrizor bölgesinde önemli petrol kaynakları bulunsa da, üretilen petrolden elde edilen gelir bölge halkına hizmet olarak gitmemekte ve PKK/YPG tarafından Suriye’nin kuzeyinde veya Irak’ta kullanılmaktadır(26) 

YPG’nin kurduğu yönetim anlayışı Deyrizor halkını kendi ekonomik kaynaklarından mahrum bırakmaktadır. Belirtilen bu ve benzeri birçok sebepten ötürü, Deyrizor bölgesinde YPG karşıtı ciddi bir öfke ve nefret oluşmuştur.

Medya Algısı ve Söylentiler

YPG’nin Suriye’de SDG üzerinden kurduğu yapılanmada, YPG’nin kontrol ettiği ve Arap unsurların da içinde bulunduğu bir gerçeklik bulunmaktadır. SDG içerisindeki Deyrizor Askerî Meclisi, Menbiç Askerî Meclisi ve diğer askerî meclisler yerel Arap işbirlikçilerin bulunduğu ve vitrin özelliğine sahip oluşumlardır. Bunlar, resmi olarak YPG’nin başını çektiği SDG’nin birer parçasıdır. Ancak Deyrizor Askerî Meclisi diğer askerî meclislere kıyasen YPG’den görece en çok otonom alan elde eden ve askerî olarak da en güçlü yapıydı. Son dönemlerde – özellikle ABD’deki Hudson Enstitüsünde çıkan bir rapor(27)ve akabindeki haberlerde ABD’nin YPG’den vazgeçip Arap aşiretleri ve Deyrizor Askerî Meclisiyle bölgeye özel bir yapıyla çalışacağı veya çalışması gerektiği argümanı işleniyordu. Söz konusu haberlere göre ABD Deyrizor bölgesinde kuracağı Arap aşiret ordusu Türkiye ve SMO tarafından desteklenecek ve ikinci adımda Fırat’ın batısında kalan İran destekli Şii milisler hedef alınacağı haberleştiriliyordu(28)Operasyonun hedefi Fırat’ın batısını İran’dan temizleyip İran’ın Tehran-Beyrut kara ikmal hattını kesmek olduğu aktarılıyordu. Bu yönde çıkan haberlere karşı YPG’ye müzahir yetkililer açıklamalar yapıp bu haberleri yalanladılar fakat Deyrizor bölgesinde bu haberlerin ve söylentilerin gerçek olduğu yönünde ciddi bir algı oluşmuştu. YPG’nin bir komutanı özellikle Hudson Enstitüsünde çıkan rapora ilişkin açıklama yapmış ve SDG’nin bileşenlerinin birbirinden ayrılamayacağı ve Deyrizor Askerî Meclis’inin SDG’nin bir parçası olduğunu beyan etmiştir(29)

Her ne kadar YPG bu yöndeki haberleri yalanlasa da, belli ki bu siyasat önerisini ve bu yöndeki haberleri tehdit algılamış ve ciddiye almıştır. YPG’nin Deyrizor Askerî Meclis Başkanı Ahmed Hbeyil’i hapsetmesi buna işaret etmektedir. Bu olay YPG’nin bu yöndeki ilk vukuatı da değildir. 2018 yılında YPG benzer bir uygulamayı Rakkalı Liva el Suvvar el Rakka grubu yöneticisi Ebu İsa’ya da yapmıştı.

YPG’nin ‘Alternatifleri Engelleme’ Stratejisi

Zamanında Rakka’yı kontrol eden Özgür Suriye Ordusu grubu Liva el Suvvar el Rakka, Rakka kentini DEAŞ’a karşı savunamamış ve DEAŞ çöllerine geri çekilmiştir. Daha sonra DEAŞ’ın çöllere de gelmesiyle kuzeye kaçmış ve YPG’nin kontrol ettiği Ayn el Arab’a (Kobane) yerleşmiştir. 2014 yılında DEAŞ, Ayn el Arab’a saldırdığında kentte bulunan Liva el Suvvar el Rakka YPG ile beraber DEAŞ’a karşı savaşmıştır. Amerikan hava desteği ile DEAŞ’ın püskürtülmesinin ardından Liva el Suvvar el Rakka ve YPG, SDG’nin öncüsü olan Burkan el Furat yapısını kurmuşlardır. Burkan el Furat yapısı Tel Abyad’ı ele geçirmiş ve YPG ile Liva el Suvvar el Rakka arasında yapılan anlaşma gereğince Tel Abyad üzerinde Suriye devrim bayrağı göndere çekilmiştir. Türkiye, sınır kapısını açmıştır. Daha sonra Liva el Suvvar el Rakka, Tel Abyad bölgesinde Arapları kendi etrafında toplayıp Rakka’ya yönelik operasyon hazırlıklarına başlamıştır. Liva el Suvvar el Rakka’nın güçlenmesinden ve kendisine alternatif olabileceğinden endişelen YPG, 2015 yılında Tel Abyad’ı kontrolü altına almıştır. Daha sonra 2018 yılında Liva el Suvvar el Rakka tekrar hareketlenmeye ve güçlenmeye başlayınca YPG, Liva el Suvvar el Rakka’nın komutanı olan Ebu İsa’yı hapsetmiştir(30)

YPG’nin bu tutumunun basit ve kendisi açısından geçerli bir sebebi bulunmaktadır. Eğer YPG’ye alternatif bir yapı ortaya çıkarsa ABD, YPG ile işbirliği yapmaktan vazgeçip DEAŞ ile mücadele için başka oluşumlarla hareket edebilirdi. Bunu önlemek için YPG, SDG içerisinde tam hakimiyet sağlamaktadır ve YPG’li olmayan unsurların gücünü ve etkisini sınırlı tutmaktadır.

YPG’nin Arap aşiret ayaklanmasına yol açan hapsetme olayından beklemediği ve öngöremediği ise Arap aşiretlerinin bu denli hızlı tepki vereceği ve birleşmeyi başaracaklarıydı. Uzun yıllardır Arap aşiretlerini bölmek için büyük gayret sarf eden YPG, Arap aşiretlerinin birleşip ona karşı ayaklanmasını beklemiyordu. YPG, Arap aşiretlerinin Ahmed Hbeyil’den boşalan koltuğu doldurmak için yarışacaklarını öngörüyordu. YPG’nin bu bağlamda hesaplayamadığı Arap aşiretleri içerisindeki işbirlikçilerin ortadan kalkmasıyla, YPG’ye karşı cephe açmak isteyen Arap aşiret güçleri ile YPG arasındaki tamponun da kalkmış olmasıdır. YPG, alternatif yapıları engellemek isterken kendisi ile aşiretler arasındaki tamponu da kaldırmış oldu ve YPG’ye karşı harekete geçmek isteyen unsurların önü açılmış oldu.

Olası Gelecek Senaryoları

Arap aşiret ayaklanmalarının YPG tarafından askerî yöntemlerle bastırılmasının ardından, bölgede ayaklanmaya yol açan ve sebebiyet veren tüm şartlar ve dinamikler yerini korumaya devam ediyor. Değişen temel dört olgu bulunmaktadır. Birinci olgu ABD’nin söylentileri ve haberlerin aksine YPG’den vazgeçip Arap aşiret ordusu kurma hazırlıkları içerisinde olmadığı görülmüştür. İkinci olgu YPG’nin askerî olarak Arap aşiretlerinden daha güçlü olduğu anlaşılmıştır. Üçüncü olgu ise Türkiye’nin ve Suriye muhalefetinin YPG karşısında Arap aşiretlerine destek vermeye hazır olmadığı veya destek vermeyi tercih etmediği tecrübe edilmiştir. Son olarak ise Rusya ve Esed rejiminin YPG’yi Türkiye’nin koruduğu bölgelerden gelecek olası saldırılara karşı korumaya hazır olduğu görülmüştür. Bu dört ‘tecrübe’ sonucunda gelecek için dört farklı senaryo ortaya çıkmaktadır:

Güçlenen YPG Otoritesi

Birinci senaryo YPG’nin tüm bu gelişmelerden daha güçlü bir şekilde çıkmasıdır. Nitekim Arap aşiretlerinin en güçlü olduğu Deyrizor bölgesinde bile YPG karşısında bir başarı elde edilemediyse, Rakka ve Menbiç gibi bölgelerde yaşayan Araplar daha çekingen ve çekimser olabilirler. Buna ilaveten Deyrizor bölgesindeki Arap aşiretleri YPG’nin üstünlüğünü ve ABD’nin YPG’ye olan desteğinin devam ettiğini gördükleri için benzer bir ayaklanmaya yeniden teşebbüs etmeden önce iki kere düşünebilirler. Nitekim Arap aşiretleri YPG karşısında askerî yöntemlerle siyasî bir başarı elde edilemiyorlarsa YPG ile iyi geçinerek ve YPG’ye daha fazla alan açarak siyasî ve ekonomik kazanımlar tercih edilebilirler.

Bu senaryonun gerçekleşmesi için YPG’nin Arap aşiretlerinin kültürel ve geleneksel kodlarına uygun bir şekilde davranıp onların aşiret aidiyetinden gelen şeref ve gururlarını rencide etmemelidir. Ancak YPG’nin ayaklanmayı bastırmak için Süleymaniye’den Lexoman Parastin’i getirmesi(31)ve saflarında yabancı uyruklu savaşçıları kullanması(32)YPG’nin aşiretlerin kültürüne ve geleneklerine saygı göstermediğinin büyük bir işaretidir. Buna ilaveten, YPG militanlarının Deyrizor bölgesinde ‘Biji Serok Apo’ sloganları atması(33)

ve çatışma süresince birçok Arap aşiret üyesinin evlerini basıp rencide edecek bir yöntemle hapsetmesi bu senaryoyu daha az olası kılmaktadır. Örneğin; YPG’nin Arap aşiret üyelerinin evlerine yaptığı baskın yöntemi, ABD’nin Irak’ta Sünni Araplara karşı uyguladığı yönteme benzemektedir. Bu baskın yönteminin Irak’ta yol açtığı sosyolojik, psikolojik ve siyasî sonuçlarının bir benzerini Deyrizor’da da yaşanması, Arap aşiretlerinin YPG ile daha yakın ilişki kurmasından daha olasıdır.

İstikrarsızlığın Artması

Yukarıda ‘Güçlenen YPG Otoritesi’ kısmında bahsedildiği üzere, YPG’nin ayaklanmayı bastırma sürecindeki uygulamaları ve birçok Arap aşiret üyesinin hayatını kaybetmesi YPG ile Arap aşiretleri arasındaki ilişkiyi kalıcı bir şekilde daha da kötüleştirdiği varsayılabilir. Bu bağlamda Arap aşiret geleneğinde olan ‘intikam’ kültürünün(34) son derece etkin olacağı değerlendirilmektedir. Aşiretlerdeki bu ‘intikam’ kültürü tarihsel süreçte kan davalarına yol açmış ve yıllar süren çatışmalara sebebiyet vermiştir.

YPG’nin Arap aşireti ayaklanmasını askerî yöntemlerle bastırmış olması, Arap aşiretleri nezdinde bir öfke birikimine yol açması muhtemeldir. Bu öfke birikimine ilaveten sosyolojik olarak da önemli bir kırılma gerçekleşmiştir. Deyrizor bölgesinde YPG ile beraber çalışan Arap aşiret mensubu işbirlikçiler pasivize olmuşlardır. En başta Ahmed Hbeyil’in hapsedilmesi YPG ile Arap aşiretleri arasında tampon görevi üstlenen bu işbirlikçilerin ciddi bir güç kaybına uğramasına yol açmıştır. İlaveten YPG ile yaşanan çatışma sonrasında Arap aşiretleri arasından işbirlikçi olarak YPG ile beraber çalışmanın sosyal maliyeti daha da fazla artmıştır. Bu da YPG’nin yeni işbirlikçiler devşirme imkânlarını kısıtlamıştır.

YPG’ye karşı ‘intikam’ kültürünün devreye girmesi ve Arap aşiretleri arasındaki işbirlikçilerin zayıflaması ve YPG’nin işbirlikçi olarak kullanabileceği kişileri oluşturan havuzun daralması Deyrizor bölgesinde istikrarsızlığı sebebiyet vermesi olasıdır. Bu bağlamda Arap aşiretleri askerî olarak YPG’ye karşı mağlup olsalar da, YPG’ye karşı asimetrik savaş yöntemlerini kullanarak bölgeyi istikrarsızlaştırma imkânına sahiptir. Bu bağlamda Deyrizor bölgesi Esed rejimi kontrolündeki Dera bölgesine benzeyebilir(35) Aşiret üyeleri suikastlar ve saldırılar düzenleyerek YPG’nin bölgedeki militanlarını hedef alabilir.

DEAŞ’ın Güçlenmesi

Arap aşiretlerinin YPG’ye karşı ‘intikam’ kültürünü devreye sokmaları ve YPG’nin askerî olarak üstün olduğu anlaşılması DEAŞ’a Deyrizor’da alan açabilir. Nitekim gerilla savaşı yürütmek veya asimetrik savaş yöntemlerini kullanmak için kapsamlı bilgi, tecrübe ve kapasite gerekmektedir. Deyrizor bölgesindeki Arap aşiretlerinin asimetrik savaş yöntemleri bağlamındaki kapasiteleri sınırlıdır. Ancak DEAŞ, asimetrik savaş yöntemleri konusunda çok ciddi ve geniş kapsamlı tecrübeye ve beceriye sahiptir fakat insan kaynağı ve eko-sistem olarak DEAŞ’ın asimetrik savaş kapasitesi ciddi anlamda gerilemiştir.

Bölgedeki Arap aşiretlerinin yaşadığı hayal kırıklığı ve ‘intikam’ kültüründen gelen öfkeleri, Arap aşiretlerinin veya Arap aşiretleri içerisinden münferit şahısların DEAŞ ile işbirliği yapmasının önünü açabilir. Irak’taki Sünni Arap aşiretlerinin Nuri El Maliki döneminde DEAŞ ile işbirliği yapması(36)veya Afganistan’daki halk tabanının ABD güçleri ve Afgan hükümetine karşı Taliban ile işbirliği yapması(37) bunun geçmiş örnekleri olarak gösterilebilir. ABD’nin Afganistan ve Irak’ta yaptığı hatanın aynısını Suriye’de de yaptığı için, Suriye’de de benzer bir sonuç ile karşılaşması mümkündür.

Diğer yandan ise DEAŞ, Arap aşiretlerine tecrübe ve bilgi olarak bir ek kapasite sağlayabilme potansiyeline sahip olsa da, Arap aşiretleri ile DEAŞ arasında da ciddi bir husumet bulunmaktadır. Örneğin; 2014 yılında DEAŞ Akaydat aşiretine bağlı Şaytat aşiretinden 700 kişiyi bir günde infaz etmişti(38)Buna ilaveten DEAŞ’ın ciddi olarak güç kaybetmiş olması ve sözde halifelerinin sürekli olarak öldürülmesi(39) örgütün hem prestijini hem de kapasitesini ciddi anlamda yıpratmıştır. DEAŞ’ın güçlü olduğu dönemde başına ne geldiğini ve ne yaptığını yakından gören Arap aşiretleri DEAŞ ile işbirliği yapmaya uzak duracaktır. Ancak bu DEAŞ’ın bazı Arap aşiret gençlerini devşirme veya Arap aşiretleri içerisinde bazı işbirlikçileri bulma potansiyelini artırdığı gerçeğini de değiştirmeyecektir. Bu bağlamdaki tek soru DEAŞ son durumdan ne denli faydalanabileceğidir ve bu sorunun cevabını Arap aşiretleri verecektir.

Yeni ABD Politikası

Son alternatif bir senaryo olarak ABD’nin Suriye’deki politikasını değiştirmesidir. Her ne kadar bu yönde emareler görülmese de ABD’nin Suriye politikası sürdürülebilir değildir. ABD’ye ciddi bir teklifin gitmesi durumunda ABD’nin Suriye’de alternatif yaklaşımları değerlendirme imkânı bulunmaktadır. Nitekim Arap aşireti ayaklanması ABD’li yetkililere Suriye’deki politikanın sürdürülebilir olmadığını ve ABD’nin yaklaşımı sadece günü kurtarmak üzerine kurguladığını hatırlatmıştır. Eğer Amerikan yetkilileri günü kurtarma politikalarının artık işe yaramadığını ve Suriye’deki gerilimi sınırlı tutamayacaklarını görürse yeni bir politika benimseyebilirler.

ABD’nin Suriye’de yeni bir politika belirlemesinde kilit bölge ve kilit aktör Deyrizorlu Arap aşiretleridir. ABD’nin Arap aşiretlerini YPG’den ayırıp bu bölgede alternatif bir yapılanma kurma ve bu yapılanmayı Türkiye’nin ve Suriye muhalefetinin desteği ile güçlendirme imkânı bulunmaktadır. Bu alternatif senaryoyu hayata geçirerek ABD, Suriye’de YPG’den kopuşun ilk adımını atabilir.

Ancak YPG’nin elinde bulunan yüzlerce DEAŞ mahkûmu ve binlerce DEAŞ aile üyesinin ne olacağı ve bu insanların hapsedildikleri hapishaneler ve kamplara ne olacağı sorusu(40)

ABD’nin alternatif politikaları benimsemesinin ve değerlendirmesinin önündeki en büyük engeldir. O yüzden yeni bir Suriye politikası için ABD’nin sadece yerel ortak alternatifine değil, aynı zamanda DEAŞ mahkûmları ve aileleri için de bir alternatife ihtiyacı bulunmaktadır. An itibariyle ABD’nin kendisi bir alternatif bulmadığı gibi ABD’ye de dışarıdan sunulmuş bir alternatif kamuoyunca bilinmemektedir.

Sonuç

Deyrizor merkezli ve Akaydat aşiretinin önderliğinde YPG’ye karşı başlayan Arap aşireti ayaklanması temelde üç dinamiğin üzerinde gelişmiştir. Birinci dinamik YPG’nin kontrol ettiği bölgelerdeki demografik yapı ve YPG’nin Arap çoğunluklu nüfusun üstünde kurduğu idarî yapılanmadan olan rahatsızlıktır. İkinci dinamik ise Deyrizor bağlamında basına yansıyan söylemlerin önünün alınamaması ve YPG’nin bu söylemlerden ciddi bir tehdit algılamasıdır. ABD’nin YPG’den vazgeçip Deyrizor’da Türkiye ve SMO’nun da desteğiyle Arap aşireti ordusu kuracağı söylentileri son dönemde yayılmıştır. Üçüncü dinamik ise YPG’nin kendisini ABD için tek alternatif olarak sunma stratejisi ve bu stratejisinin bir gereği olarak oluşabilecek alternatifleri mutlak surette engellemektedir. Böylelikle ABD’yi kendisine bağımlı tutmaktadır. Deyrizor Askerî Meclis’i – daha önce Liva el Suvvar el Rakka örneğinde olduğu gibi – YPG tarafından bir alternatif oluşturabilecek unsur olarak görülmüş ve bu tehdit bertaraf edilmiştir.

Belirtilen bu üç temel dinamikten ötürü başlayan Arap aşireti ayaklanması YPG’nin askerî üstünlüğü ile sonuçlanırken bölgenin geleceğine dair dört farklı senaryo öne çıkmaktadır. Bu dört senaryoyu, olasılığı en düşükten en yükseğe ele aldığımızda en düşük ihtimalli senaryo DEAŞ’ın bölgedeki son durumdan istifade edip kendisine Arap aşiretleri arasında bir yaşam alanı bulmasıdır. İkinci en düşük ihtimalli senaryo ise ABD’nin Suriye’de politika değişikliğine gitmesidir. ABD’nin YPG’den vazgeçip Türkiye ve Suriye muhalefeti ile birlikte Deyrizor bölgesinde YPG’den bağımsız yeni bir yapılanma kurma ihtimalidir. Ancak bu senaryonun gerçekleşebilmesi veya ABD tarafından ciddi olarak değerlendirilmesi için YPG’nin elindeki DEAŞ mahkumları ve DEAŞ ailelerinin ne olacağı sorusunun cevabı belli olmalıdır. Üçüncü ve daha olası senaryo ise YPG’nin bölgedeki otoritesinin güçlenmesidir. YPG’nin askerî üstünlüğünü göstermiş olması ve ABD’nin Arap aşiret ordusu kuracağı söyleminin gerçek olmadığının görülmesi YPG’nin otoritesini daha sağlamlaştırmasına yol açabilir. Son ve en olası senaryo ise Arap aşiretlerin ‘intikam’ kültürünün devreye girmesi ve Arap aşiret geleneklerinden gelen kodların devreye girmesidir. Eğer bu gerçekleşirse bölgedeki Arap aşiretleri YPG’ye karşı asimetrik yöntemlerle saldırılar düzenleyecektir. Deyrizor bölgesi giderek istikrarsızlaşacak ve Esed rejiminin kontrol ettiği Dera bölgesine benzeyecektir.

Salı Kasım 28
Suriye'de erken iyileşime, son yıllarda önem kazanan bir değişken olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda, Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezinin, Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle “Suriye'de Erken İyileşme: Gerçeklik ve Gelecek Perspektifleri” başlıklı…
Kategori  Faaliyetlerimiz 
Çarşamba Kasım 22
Umran Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen "Aksa Tufanının Suriye'deki Gelişmelere Etkisi" konulu panele katılmanızdan memnuniyet duyarız. Davetiye AyrıntılarıDavet Türü: Genel Katılım Şekli: Yüz yüze Tarih :…
Kategori  Faaliyetlerimiz 
Perşembe Ağustos 11
Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi, İstanbul Medipol Üniversitesi Akdeniz Araştırmaları Merkezi (AKAM) ve Karadeniz Stratejik Araştırmalar Derneği (KASAM) işbirliğiyle 15 Kasım 2022 tarihinde İstanbul Medipol Üniversitesinde gerçekleşecektir. Konferansın ana teması Suriye'deki…
Kategori  Faaliyetlerimiz