Giriş

PKK’nın Suriye kolu PYD’nin 2011 yılından bu syana devam eden yükselişi onu bölgesel bir güvenlik tehdidi haline getirirken, bu durum bir taraftan da KCK örgütlenmesi dâhilinde bir takım organizasyonel değişimlerin işaretini vermeye başladı. PYD’nin organizasyonel anlamda KCK’dan kopuşu ideolojik, tarihsel ve varoluşsal nedenlere bağlı olarak mümkün olmamakla birlikte,  şimdiye kadar PKK tarafından yürütülen KCK’nın bundan sonra PYD merkezinden yönetilebileceğine dair bir takım konjonktürel gelişme kaydedilmiştir. Bu durum, PYD’nin KCK’dan otonomlaşması anlamına gelmeyip KCK üzerinde PKK ve PYD’nin tahakküm mücadelesine dönüşebilecek bir kurumsal yöneticilik çekişmesini işaret etmektedir. Bu bağlamda önümüzdeki süreçte PKK merkezli KCK ile PYD merkezli bir Neo-KCK çekişmesinin hem terör örgütünün kendisinde hem de yerel ve bölgesel jeopolitik mimaride bir takım yeni güvenlik ortamlarını meydana getireceği beklenebilir. Bu çalışma, KCK’nın ortaya çıkışındaki ve gelişmesindeki neden ve süreç bağlamını tartışarak, KCK’nın PKK ve PYD için ne ifade ettiğini açıklamaya çalışmaktadır. Bununla birlikte çalışmada KCK örgütlenmesinin dört bileşeninden ikisi olan PKK ve PYD arasındaki yönetici aktör çekişmesinin gerekçeleri analiz edilecektir.

KCK Nedir?

Her şeyden önce KCK’nın (Koma Civakên Kurdistan- Kürdistan Toplum Konfederalizmi) PKK tarafından geliştirilen ayrılıkçı ve transnasyonel bir örgütlenme olduğunun altını çizmekte fayda var. Zira İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012 yılında hazırladığı iddianamede KCK için “Türkiye’de PKK’nın kontrolünde KCK Türkiye Meclisi, İran’da Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK), Irak’ta Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi (PÇDK) ve Suriye’de Demokratik Birlik Partisi’nden (PYD) oluşan dörtlü bir uluslararası proje” olarak ifade edilir.([1]) Buradan da anlaşıldığı üzere KCK örgütlenmesi PKK’nın bölgesel ölçekte coğrafi ve sosyolojik kapsayıcılığa dayalı bir motivasyonla hareket ederek Türkiye, İran, Suriye ve Irak’taki etnik Kürt çevresi üzerine örgüt ideolojisine dayalı siyasi-askeri bir teşkilat inşa etmeyi hedeflemektedir. Öte yandan iddianamede PKK’nın KCK örgütlenmesiyle PKK, PJAK, PÇDK ve PYD yapılanmalarının her birinin bulundukları ülkede birleşik bağımsız Kürdistan isimli yapılanmanın zeminini oluşturma görevini üstlendiği, PKK terör örgütü içerisinde yabancı ülke (İran, Irak, Suriye) vatandaşlarının bulunmasının da bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiği ifade edilerek örgütün bölgesel ölçekteki coğrafi ve sosyolojik kapsayıcılık/bütünleştiricilik iddiasına dikkat çekilmektedir. Ayrıca PKK’nın KCK yapılanmasıyla Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de yürütülen faaliyetlerin önce özerk bir yerel yapılanma, nihai olarak da bu dört ülke toprakları üzerinde birleşik Kürdistan şeklinde bir devlet yapılanmasını hedeflediği ifade edilir.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012 yılında ortaya koyduğu bu iddianame KCK ile ilgili bir yorum değil bir tespit olarak görülmektedir. Zira, PKK da KCK’yı etnik bir konfederal yapı olarak tanımlamaktadır.([2]) KCK örgütlenmesine geçişin ilk somut adımı PKK’nın 4-10 Nisan 2002 tarihleri arasında gerçekleştirdiği 8. Kongrede PKK lideri Abdullah Öcalan’ın talimatları doğrultusunda Türkiye’nin yanı sıra Irak, İran ve Suriye’de yeni örgütlenmelere gidilmesi yönünde alınan kararlara dayandığı söylenebilir.([3]) (Bu kongrede Öcalan’ın çizdiği yeni stratejiye uygun olarak, PKK kendisini feshederek KADEK (Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi) olarak yeniden isimlendirmiştir. KADEK’in ömrü yaklaşık 1,5 yıl sürmüş, örgüt 26 Ekim- 6 Kasım 2003 tarihleri arasında Kandil Dağında düzenlediği olağanüstü kongresinde kendini feshederek yerine KONGRA-GEL’i (Kürdistan Halk Kongresi) kurduğunu ilan etmiştir. 2004 yılına gelindiğinde ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin neden olduğu kaotik güvenlik ortamını konjonktürel bir fırsat olarak değerlendiren KONGRA-GEL, 16-26 Mayıs 2004 tarihleri arasında gerçekleştirdiği olağanüstü kongresinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Bir Halkı Savunmak” adlı doktrini doğrultusunda Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki ülke yönetimlerine anayasal değişim dayatmaları önerirken, örgüt yapısının konfederal bir yapıya uygun olarak değişmesiyle ilgili de hedef belirlemiştir. Bu kongreden yaklaşık on ay sonra, Abdullah Öcalan 21 Mart 2005 tarihindeki Nevruz etkinliklerinde ilan edilmek üzere 20 Mart 2005 tarihinde yayınladığı mektupla konfederal bir sistem olarak Koma Komalen Kürdistan’ın (KKK-Kürdistan Dernekler Konfederasyonu) kurulduğunu duyurmuştur.

Terör örgütü, 4-21 Mayıs 2005 tarihleri arasında düzenlediği olağanüstü kongresinde lideri Abdullah Öcalan’ın 20 Mart 2005 tarihinde ilan ettiği konfederalizm ilkelerini kabul etmiştir. Bu çerçevede, Türkiye, İran, Irak ve Suriye'de oluşacak bir Kürt yapılanmasında tüm Kürtlerin bir araya gelerek kendi federasyonlarını kurması, birleşerek de üst konfederalizm olan KKK’nın kurulması karara bağlanmıştır. 21 Mart 2005’te KKK adıyla kurulan konfederal sistem, örgütün 16-22 Mayıs 2007 tarihleri arasında Irak-Kandil dağında düzenlediği kongrede adı KCK (Koma Civaken Kurdistan / Kürdistan Toplum Konfederalizmi) olarak değiştirilmiş ve sistem içinde örgüt liderliğinin rolü güçlendirilmiştir.

KCK kendisini bir devlet yapısı olarak tanımlamamakla birlikte KCK Sözleşmesinin üçüncü bölümünde bir “önderlik” makamının yanı sıra devlet aygıtının temel kuvvet organları olan yasama, yürütme ve yargı işlevlerinin yapılaşması olarak tanımlamaktadır. Buna göre KCK sözleşmesinde dört temel kuruma vurgu yapılır; Abdullah Öcalan KCK’nın kurucusu ve önderi; Kongra-Gel (Kongra Gelê Kurdistan-Kürdistan Halk Meclisi) yasama organı; KCK Yürütme Konseyi de KCK’nın icra organı; Yüksek Adalet Divanı, İdari Mahkemeler ve Halk Mahkemelerinden oluşan üçleme de yargı organı olarak tanımlanır. KCK Sözleşmesinin 36’ncı maddesinde PKK, KCK sisteminin ideolojik gücü olarak ifade edilir ve KCK’ya üye her bir örgüt elemanının da PKK’nin ideolojik ölçülerini esas alması şart koşulur. Esasen KCK, ilk önce bölgesel özerkliği teşvik eden daha sonra da bağımsız bir devlet olmayı hedefleyen ve dört farklı ülkede ayrılıkçı bir hareket sistemidir. 

Günümüzdeki yapısıyla PKK/KCK terör örgütü, hiyerarşik olarak Abdullah Öcalan’ın liderliğinde, onun altında Avrupa’da siyasi faaliyet gösteren Kongra-Gel ve onun altında Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de KCK Yürütme Konseyine bağlı teşkilatlar vasıtasıyla KCK örgütlenmesi şeklinde idare edilmektedir. KCK Yürütme Konseyinin konfederal yapılanması dahilinde siyasi-askeri kanatta Türkiye ve Irak’ın kuzeyinde PKK- HPG, İran’da PJAK-YRK, Suriye’de PYD-YPG, Irak’ta PÇDK olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012 yılındaki iddianamesinde KCK’nın bir siyasi hareket olduğu, PKK ile KCK’nın aynı yapılanmalar olduğu belirtilir ve örgütün adı PKK/KCK terör örgütü olarak ifade edilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet kurumlarında örgüt PKK/KCK Terör Örgütü olarak tanımlanmaktadır. PKK/KCK, PKK merkezinden yürütülen transnasyonel, etnik, bölücü ve silahlı program olarak terör yöntemlerini benimsemiş devlet-dışı silahlı bir örgütlenmedir.

PYD’nin Ortaya Çıkışı ve Yükselişi

PYD, PKK’nın 2002 yılındaki 8. Kongresinde alınan kararlar doğrultusunda 2003 yılında kurulmuştur. PKK’nın 4-10 Nisan 2002 tarihleri arasında gerçekleştirdiği 8. Kongresi’nde Türkiye’nin yanı sıra Irak, İran ve Suriye’de yeni örgütlenmelere gidilmesi yönünde karar alınmıştır.([4]) Bu çerçevede, KCK’nın hedefleri doğrultusunda örgütün Suriye’deki siyasallaşma projesi kapsamında 17 Ekim 2003’te Partiya Yekitiya Demokrat/Demokratik Birlik Partisi (PYD) kurulmuştur.([5]) 2003-2010 yılları arasında liderliği Fuat Ömer tarafından yapılan PYD örgütlenmesi, Suriye’deki faaliyetlerini bu yıllar arasında örtülü bir şekilde devam ettirmiştir.

PYD’nin Suriye’deki yükselişinin öncül nedeni olarak Esed rejiminin 2011’den itibaren PYD’ye tanınan bir dizi imtiyaz olarak gösterilebilir. Suriye İç Savaşının getirdiği sınamayı hafifletmek ve Suriye devrim hareketini dengelemek için Esed rejimi PYD’nin Suriye’de açıktan örgütlenmesine ve silahlanmasına göz yummuştur. Bu kapsamda, daha önceden tutuklanan ve serbest bırakılmasının ardından ve yurtdışına çıkartılan PYD lideri Salih Müslim’i Suriye’ye davet etmiş ve hapishanelerdeki PYD mensuplarını serbest bırakmıştır.([6]) PYD’nin silahlı kanadı YPG (Yekineyen Parastina Gel- Halk Savunma Güçleri) de 2011’de kurulmuştur. Esed rejimi 2012 yılında Ayn al-Arab ve Afrin gibi bölgeleri PYD-YPG kontrolüne bırakmıştır.([7])([8])

Kurulduğu andan itibaren PKK’nın ideolojik, örgütlenme, lojistik ve askeri desteğinden istifade eden PYD, 2013 yılının Kasım ayında iki gün süren görüşmelerin ardından Suriye’nin kuzeyinde “Kobani, Afrin ve Cizre” olmak üzere üç kantondan oluşan Rojava Geçiş Yönetimi’ni ilan etmiştir. Takip eden iki yıl içinde de Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın eylem alanlarının hiçbirinde elde edemediği fiili bir idari sistemi ile coğrafi bir alan kontrolünü hayata geçirmiştir. 2016 yılında Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi adını alan PYD kısa sürede KCK’nın konfederal örgütlenme sistemi içinde özerklik hedefine fiilen ulaşan ilk bileşen olmuştur.

PKK ve PYD Arasında Doğal Olmayan Ayrışma ve Neo-KCK

Neo-KCK kavramı KCK’daki sistem, yöntem veya hedef değişikliğini ifade etmemektedir. Neo-KCK’daki yenilik, örgütlenme sistematiği içindeki yönetim tahakkümünün PKK merkezinden PYD inisiyatifine geçtiğini gösteren bir yönetsel aktör değişimiyle ilgilidir. Kısacası, uluslararası aktörlerin Suriye iç savaşı sırasında KCK’nın Suriye projesi olan PYD ve onun askeri kanadı olan YPG ile açıktan temas kurmasıyla birlikte PYD de facto bir şekilde federatif pratik imkanına sahip olmuştur. Uluslararası aktörlerin himayesiyle KCK’nın konfederasyon modeli içindeki PKK, PJAK, PÇDK ve PYD örgütlenmeleri arasında fiilen de olsa federasyon hedefine ulaşan ilk örgüt olması hasebiyle PYD’nin PKK’ya karşı üstünlük algısı geliştirmeye başladığı görülmüştür. 13 Mart 2016 tarihinde Ankara’daki Kızılay Meydanı yakınlarında bulunan Güven Park’ta KCK terör örgütünün gerçekleştirdiği bombalı araç saldırısının ardından Türkiye’nin haklarında yakalama kararı çıkarttığı ve Interpol’e bildirdiği KCK sistemi içinde bulunan örgüt liderleri hakkındaki yakalama kararının Interpol tarafından iptal edilmesi buna örnek gösterilebilir. Zira bu kararın iptal edilmesinin nedeninin arananlar listesinde PYD Eşbaşkanlarından Salih Müslim, Asya Abdullah ve KCK Yürütme Konseyi üyesi Fehman Hüseyin gibi Suriyeli örgüt liderlerinin bulunması gösterilmektedir. Buna rağmen, Türk Adalet Bakanlığının talebi üzerinde PKK’nın lider kadrosunda bulunan Cemil Bayık, Duran Kalkan, Murat Karayılan ve Mustafa Karasu gibi isimler hakkındaki yakalama kararı yeniden tesis edilebilmiştir. Bu algının oluşmasında 2013 yılından bu yana meydana gelen gelişmelerin PKK ile kıyaslandığında PYD lehine sonuç verdiği söylenebilir. Bu gelişmeleri şu şekilde sıralayabiliriz: 1. Uluslararası aktörlerin PYD’yi meşrulaştırma yaklaşımları, 2. PYD’nin Suriye’deki teritoryal kontrolü, siyasallaşma süreci ve ekonomik gelişimi, 3. PYD’nin askeri kapasitesindeki dönüşüm ve hibrit kapasitesi, 4. PYD’nin uluslararası ve bölgesel aktörlerle askeri ve siyasi ilişkileri, 5. PKK’nın Türkiye’deki şehir kalkışmasındaki yenilgisi. Bu beş gelişmeden ilk dördü PYD ile, beşincisi ise PKK ile ilgilidir. Şimdi PYD’yi KCK yapısı içinde PKK’ya karşı üstünlük elde etmesine neden olan bu beş faktöre sırasıyla göz atalım.

1.Uluslararası aktörlerin PYD’yi meşrulaştırma yaklaşımları

PYD’nin PKK’ya karşı avantaj elde etmesine kaynaklık eden en önemli durum PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin ABD öncülüğünde kurulan İŞİD’le Mücadele Uluslararası Koalisyonu (İMUK) tarafından yerel ortak olarak benimsenmesine dayanmaktadır. PYD’yi ve onun silahlı kanadı YPG’yi, PKK/KCK’nın Suriye uzantısı olarak gören ve ideolojik yakınlığı ile organizasyonel bağına ve PYD/YPG saflarındaki çok sayıda ismin PKK’lı teröristler olmasına rağmen PKK’dan ayırt etmeyen NATO üyesi Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen ABD tarafından PYD/YPG ısrarlı bir şekilde yerel ortak olarak tanımlanmıştır. YPG’nin 2011 yılında resmi olarak kuruluşunu ilan etmesi PYD’yi uluslararası ortamda bilinen bir aktör haline getirmiş, YPG’nin İŞİD’e karşı mücadelede etkinleşmesi, YPG içindeki kadın teröristlerle ve yabancı terörist savaşların daha görünür hale gelmesiyle birlikte YPG’nin ortak düşman olarak görülen İŞİD’e karşı savaşan yerel ortak olarak sunulmasına neden olmuştur. PYD’nin PKK ile ideolojik ve organizasyonel bağları biliniyor olmasına rağmen, başta ABD olmak üzere Uluslararası İŞİD ile Mücadele Koalisyonu bileşenleri, PYD-YPG’yi hem siyasi hem de askeri alanda meşrulaştırmaya çalışmışlaradır. Bu bağlamda PYD-YPG yapısal bir dönüşüme uğratılmadan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adlı bir çatı oluşum ile YPG bu oluşum içindeki bileşenlerden bir tanesiymiş gibi sunuldu. Nitekim ABD Özel Kuvvetler Komutanı PYD-YPG’nin kendilerinin tavsiyesiyle SDG’yi kurduklarını bir düşünce kuruluşunun toplantısında itiraf etmiştir.([9])

Uluslararası aktörlerin PKK’yı terör örgütü olarak görüp PYD/YPG’yi terör listesine dahil etmemeleri PKK’yı olumsuzlarken, PYD’nin meşrulaştırabileceği bir algı havası oluşturdu.([10])ABD, Murat Karayılan, Duran Kalkan ve Cemil Bayık gibi PKK merkezli KCK savunucularından olan KCK Yürütme üyelerinin yakalanmaları için 2018 yılında başlarına 3-5 milyon USD arasında ödül koydu.([11]) ABD böylelikle, hem Türkiye’yi PYD’ye karşı yeni bir askeri harekât düzenlememesi için Türkiye’yi yatıştırmaya çalışırken diğer taraftan da PKK ile PYD arasına bir meşruiyet çizgisi çizmeye çalışmıştır. ABD Karayılan, Bayık ve Kalkan için böylesine bir karar alırken, Sofi Nurettin, Fehman Hüseyin gibi PYD merkezli hareket eden KCK Yürütme Konseyi üyesi diğer eş değer teröristler için herhangi bir adım atmamıştır. Hatta, KCK Yürütme Konseyi üyelikleri bilinen Salih Müslim, Asya Abdullah ve Mazlum Abdi ile açıktan birlikte çalışmaya devam etmiştir.([12])

2. PYD’nin Suriye’deki teritoryal kontrolü ve ekonomik gelişimi,

2012 yılında Esed rejiminin kendisine bıraktığı alanlar, ABD öncülüğünde Uluslararası İŞİD ile Mücadele Koalisyonunun yardımıyla İŞİD ile çatışmalar neticesinde ele geçirdiği toprakların tamamı itibariyle 2012’den 2016 yılına kadar Suriye karasalının yaklaşık üçte birinin kontrol ederek, PYD PKK’nın silahlı mücadeleye başladığı yıllardan itibaren arzu ettiği bir teritoryal kontrol alanı oluşturmuştur.([13]) Türk Silahlı Kuvvetleri ve rejim muhalifi Suriye Milli Ordusu bileşenlerinin harekatlarıyla bu alan kontrolü Menbiç Çevresinde, Afrin genelinde ve Tel Abyad-Ra’s al Ayn alanlarında nispeten azaltılsa da PYD’nin teritoryal kontrolü hala devam etmektedir.

KCK sözleşmesinde ekonomik sistem kar ve metalaşmaya dayalı olmayan, kullanım değeri ve demokratik paylaşıma dayalı sistem şeklinde, üretimin ve mülkiyetin meclis yerleşim yerlerine bağlı olmasını benimser ifadeleriyle ekonomiye gerçeklikten uzak romantik bir anlam yüklenmiştir. KCK bunu savunurken PYD, kapitalist ekonomik düzene bağımlılığı ABD’nin himayesiyle birlikte kabul etmiş bir örgüttür. ABD’nin kontrol ettiği bölgelerde tipik bir Ortadoğu devletçiği gibi Suriye’ye ait petrol sahalarının işletmeciliğinden elde edilen gelir PYD’nin petro-dolar ekonomisine dayalı bir örgütlenme olarak elini KCK içinde PKK’ya karşı güçlendirmektedir. Bazı iddialara göre PYD Suriye’nin kuzeydoğusunda Delta Crescent Energy LLC ile müşterek olarak işlettiği petrol kuyularından günlük 1-3 milyon USD gelir elde etmekte, yıllık olarak bu gelirin 5-7 milyar USD seviyesine çıkartılması hedeflenmektedir.([14]) Bu ne PKK’nın ne de KCK’nın elde edemeyeceği büyüklükte bir finansal kaynaktır. PKK’nın zoraki bağış, kriminal faaliyetler ve yurtdışından yapılan örtülü yardımlardan elde ettiği finansal kaynaklarla karşılaştırılamayacak şekilde nicel ve nitel özelliği olan bir finans kaynağı olarak görülmekledir.

3. PYD’nin askeri yapısındaki dönüşüm ve hibrit kapasitesi,

PYD-YPG, PKK’nın silahlı programının mirası olan düzensiz savaş pratiklerinden hem terörizm hem de ayaklanma taktikleriyle harmanlanmış bir askeri program dâhilinde Suriye İç Savaşının ilk yıllarında kendini göstermeye başladı. Bu taktikler Suriye devriminin deneyimsiz silahlı unsurlarına karşı bir üstünlük sağlayabilirken, daha kompakt ve taarruz ve savunmada senkronize olabilen hibrit İŞİD unsurlarına karşı üstünlük sağlaması mümkün değildi. Buna karşılık, daha etkili olmak için kapsamlı bir eğit-donat programına ihtiyaç duyuldu. Bu kapsamda, PYD/YPG’ye karşılıksız bir şekilde aralarında gelişmiş tanksavar silahlarının da bulunduğu küçük ateş silahlardan, yüksek kalibrasyonla top kadar çok sayıda silah, mühimmat, araç ve gereç hibe edilerek YPG’nin küçük birlik taktik kapasitesi daha normatif nizami birlik seviyesine kadar yükseltildi. Ayrıca, başta ABD olmak üzere İngiliz ve Fransız Özel Kuvvetlerinin verdiği eğitim ve danışmanlıkla YPG unsurlarının askeri doktrini nizami bir ordu olan TSK’ye karşı cephe savunması yapacak kadar geliştirildi. YPG’nin savunma askeri kapasitesi TSK’nın Zeytin Dalı Harekâtında hem de Barış Pınarı Harekatıyla test edilmiş oldu.([15]) ([16])Can Kasapoğlu’nun çalışması YPG’nin askeri kapasitesi çalışması hakkında detaylı bir envanter çalışması sunmaktadır.([17]) Hatta, PYD’ye ait iki adet helikopter 15 Mart 2023 tarihinde Haseki’den Süleymaniye’ye yaptığı örtülü yolculuk esnasında düşmüş, 9 PYD’li terörist ölmüştü. Bu olay PYD ile Irak’ta Belgesel Yönetim sınırları içinde İran’a müzahir bir siyaset güden Kürdistan Yurt Severler Birliği (KYB) arasındaki ilişkileri de ortaya koyması bakımından oldukça önemliydi.([18]

4.PYD’nin uluslararası ve bölgesel aktörlerle askeri ve siyasi ilişkileri,

PYD, İŞİD’e karşı elde ettiği askeri başarıların da neticesinde PKK ile iltisaklı ve irtibatlı olmasına rağmen, Avrupa ve ABD parlamentolarında devlet başkanı makamlarında siyaseten bir muhatap olarak görüldü ve kabul edildi. PYD, ABD Savunma bütçesinden yeniden yapılanma, güvenlik/savunma harcamaları için yıllık 500 milyon USD değerinde bir sürdürülebilir bir bütçe payı almayı başardı. Diğer yandan üniforma giydirilmiş PYD-YPG’li teröristler, Avrupa ülkelerinin başkentlerinde parlamenterlerce ağırlanıp ödül verilecek seviyede tanınır olmaya başladılar. Fransa'da Merkez Sağ Parti Demokrat Hareket (MoDem) milletvekili François Pupponi, 2022 yılında Fransız Parlamentosunda PYD-YPG’li teröristlerden Nesrin Abdullah ve Nuri Mahmud'a “Millet Meclisi Madalyası” verilmesini sağlamış, bunu da sosyal medya hesabından paylaşmıştı.([19])Hatta, ABD Eski Savunma Bakanı James Mattis 15 Şubat 2018’de NATO Karargâhında YPG’yi savunmuş, “YPG’yi PKK’dan ayırabileceklerini ve Türkiye için tehlike olmaktan uzaklaştırabileceklerini” ifade etmişti.([20])

5.PKK’nın Türkiye’deki şehir kalkışmasındaki yenilgisi

PKK/KKC uluslararası ve bölgesel jeopolitik koşulların sunduğu fırsatlardan da yaralanarak Suriye iç savaşında PYD’nin Suriye’de güç kazanmaya başladığı 2015-2016 yılları arasında özerk bölgeler oluşturmak maksadıyla Türkiye’nin güneydoğu bölgesinde Silvan, Sur, Nusaybin, Cizre, Silopi, Şırnak ve Yüksekova gibi kent merkezlerinde kapsamlı bir silahlı kalkışma hareketi yürüttü. PKK için yeni olan bu kent çatışmalarında kent merkezlerinde çok sayıda yerel genç KCK’nın gençlik yapılanmasından devşirilerek mobilize edildi ve bunların kırsal alandan kent merkezlerine getirilen PKK’nın silahlı kanadı HPG unsurlarıyla birlikte Türk güvenlik güçlerine ve yerel sivil halka saldırılar düzenlenmesi sağlandı. Ancak, yetersiz halk desteği, örgütün şehir yapılanmasındaki tecrübesizliği, Türk güvenlik güçlerinin kararlı operasyonları neticesinde PKK Türkiye’de büyük bir yenilgiye uğradı.([21]) Devamında örgüt elemanları sınır hattına, oradan da Irak ve Suriye’ye itildi. PKK bu dönemde silahlı kadrosunun büyük bir bölümünü kaybederek, PYD’nin Suriye’deki kazanımının aksine Türkiye’de gibi fiili özerk bölgeler oluşturamadı.([22]) Bu yenilgi PKK’nın PYD’ye karşı KCK içinde üstünlüğünü yitirdiği bir dönüm noktası olarak ifade edilebilir.

PYD, PKK/KCK tarafından geliştirilen KCK modeliyle arzu ettiği nispi meşruiyet alanını Suriye’de elde ettiğini düşünmek suretiyle PKK ile arasına meşru-gayri meşru alanı koymuş görünmektedir. PKK, PYD’yi ABD ile petrol anlaşmaları yapmakla, Suriye’deki diğer Kürt gruplarla ABD desteğinde Kürt birlik görüşmelerine girmekle ve Suriye konusunda BM liderliğindeki siyasi müzakerelere katılmaya çalışmakla eleştirmekte, bu durum da PYD/PYG’yi eski PKK’lı Ferhad Abdi Şahin gibi pragmatik liderler tarafından yönetildiğine işaret etmektedir.([23]) PKK eleştirisi, PYD/YPG’nin PKK/KCK’dan uzaklaşacağı durumuyla ilgili değil, PYD’nin KCK’nın inisiyatifini PKK’dan ele geçireceği endişesiyle ilgili olarak değerlendirilmektedir. PYD’nin ABD güdümüne gireceğini ve PKK’nın KCK üzerindeki etkisini kuşatabileceği endişesiyle KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin liderliğini yapan Ferhat Abdi Şahin’in kavgalı oldukları Türk basınında yer aldı.([24])

Özetlemek gerekirse PYD ile PKK arasında KCK’nın yönetsel dinamiğine dair bir yaklaşım farkı olduğunu ifade edebiliriz. PYD ile PKK yönetimleri arasındaki temel fark KCK’nın ABD ekseninde gelişip gelişmemesi yaklaşımına odaklanmaktadır. Bu da PKK’lı lider kadro içinde KCK Yürütme Konseyi inisiyatifinin PYD’ye geçeceğiyle ilgili bir endişe yaratmaktadır. Zaten yıllardır PKK içinde süre gelen Suriyeli-Türkiyeli eksenindeki liderlik tartışmasını Suriye merkezli PYD’ye taşıyan kolaylaştırıcı bir faktör olarak da görülebilir. PKK’nın lider kadrosunda yer alan Fehman Hüseyin, Mazlum Abdi, Polat Can ve birçok teröristin Suriye’deki gelişmeler ile birlikte Irak kuzeyinde PKK’nın aktif silahlı lider kadrosuyla görüntü vermek istemeyişlerinin altındaki temel nedenlerinden birisi de bu olarak gösterilebilir. PYD ABD’den temin ettiği askeri, siyasi ve ekonomik desteği yorumlayıp başkalaştırdıktan sonra PKK’ya aktarmakta böylelikle hem PKK’yı yaşamsal anlamda PKK’yı kendine bağımlı kılmakta hem de ABD’den gelen bu desteğin sürdürülebilirliğini sağlamaktadır. Bu PKK’nın örgüt yönetişimi için bir paradigma değişimidir ve kabul edilmesi mümkün görünmektedir.

Sonuç

PKK’nın silahlı programını safhalara bölmek gerekirse, 1984-1986 yılları arasındaki henüz başlamakta olan şiddet safhası, 1986-1999 yılları arasındaki açık şiddet, 2000 ve sonrası süreçteki siyasi kararlılık şeklinde sıralayabiliriz. PKK’nın üçüncü safhasındaki temel iki hedefi bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi hedef kitle nezdinde örgütün meşruiyetini sağlamak, ikincisi de belirli bir coğrafi bölgedeki halk üzerinde siyasi kontrol teşkil etmekti. Ancak PKK bunu hiçbir şekilde gerçekleştiremedi, kendisini medya savunma alanı olarak adlandırdığı kırsal alanda sadece gizlemek zorunda kaldı. 1998 yılında başlayan KCK’nın ilanına kadar uzanan dönemdeki gelişmeler, PKK açısından yeniden teşkilatlanmanın da ötesinde kabul edilebilecek bir sürecin gerçekleşmesinde neden olmuştur. PKK yıllarca tahakküm kurmak istediği Kürtçülük kavramı ile federatif devlet hedefi arasında bir illiyet bağı kurarak örgüt yapılanmasını kapsayıcı ve bütünleştirici bir şekle büründürmeye çalışırken, KCK sistemi içindeki PYD uluslararası aktörlerin PYD’yi meşru bir aktör olarak görme yaklaşımları, PYD’nin Suriye’deki teritoryal kontrolü ve ekonomik gelişimi, PYD’nin askeri kapasitesindeki dönüşüm ve PYD’nin uluslararası ve bölgesel aktörlerle askeri ve siyasi ilişkileri nedeniyle PKK’ya KCK içinde örgüt içi bir üstünlük elde etmiştir.  Dahası, PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde yükselişe geçtiği 2015-2016 yılları arasında PKK Türkiye’de yürüttüğü şehir savaşları da kaybederek yaşamsal bir tehditle karşı karşıya kalmıştır. Bütün bunlar, ABD’nin de etkisiyle PYD’nin PKK’yı sorunlu bir aktör olarak kodlamasına ve KCK Sözleşmesinde yer alan Abdullah Öcalan’ın örgütün önderlik pozisyonundan ve KCK’nın ayrılıkçı etnik ideolojisinden vazgeçmeden, KCK ilkelerini Suriye’de uygulamak suretiyle PKK’dan bağımsız ama Abdullah Öcalan ve KCK’ya sadık bir şekilde Suriye’nin kuzeydoğusu ile Irak’ın kuzeybatısına odaklanmış federatif yapı hedefiyle hareket etmesine sebep olmuştur. Bu da, KCK yapısında PYD lehine bir üstünlük algısı oluşturmaktadır.  No-KCK önermesi, KCK’daki sistem, yöntem veya hedef değişikliğini ifade etmemekle birlikte, örgütlenme sistematiği içindeki yönetim tahakkümün PYD’nin üstünlüğüne bağlı olarak PKK merkezinden PYD istikametine hareket ettiğini gösteren örgüt içi bir yönetsel aktör değişimiyle ilgilidir.

PYD merkezli Neo-KCK örgütlenmesi Suriye, Suriye devrim hareketi ve Türkiye için ne anlama gelmektedir? PYD’nin KCK Sistemi içinde PKK’ya karşı bir üstünlük elde etmesinin Suriye’nin toprak bütünlüğü, Türkiye’nin terörle mücadelesi ve Suriye’deki devrim hareketi üzerinde birtakım etkileri olduğunu da ifade edebiliriz. Bu bağlamda uluslararası aktörlerin PYD’ye Suriye’de fiili bir teritoryal kontrol sağlatmaları Suriye’nin üniter yapısı için en büyük tehdittir. Esed rejimi, devrimcilerin değişim ve dönüşüm taleplerini siyaseten reddedip ülkesinin PYD-ABD tarafından fiilen işgal edilmesine neden olmuştur. PYD-ABD ortaklığı ayrılıkçı ilkelere dayalı bir süreci içerdiğinden, PYD’nin Suriyeli bir aktör olarak kalması mümkün değildir. Hâlihazırda PYD’nin siyasi, askeri ve teritoryal konsolidasyonunu sağlayan ABD, Suriye’nin enerji ve verimli tarım havzasını işgal eden PYD’nin kendi ekonomisini yaratması için bir gayret sarf etmektedir. Bu da Suriye’nin federatif bir yapı halinde dahi kalmasını tehdit eden işaretlerinden biri olarak görülebilir.

Öte yandan, KCK Türkiye açısından bütüncül bir güvenlik tehdidi olarak değerlendirilmektedir. KCK’nın Neo-KCK şeklinde PYD merkezine kayacak olması KCK’nın federasyon modelindeki ayrılıkçı pratiğin Türkiye dahil diğer bölge ülkeleri kuşatacak büyüklükte tehdit edeceği anlamına gelmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin KCK terörüyle mücadelesi askeri argümanların dışına çıkmak zorunda kalacak ve siyasi ve sosyolojik düzleme genişlemek suretiyle daha da güçleşecektir. Türkiye, bir taraftan Suriye derinliklerinde askeri mücadelenin zorluklarıyla uğraşmak zorunda kalırken diğer taraftan da Türkiye içinde KCK siyasalı ve sosyolojisiyle şimdikinden daha güç şartlarda mücadele etmek durumunda kalacaktır; terörle mücadelesinin meşruiyeti uluslararası aktörlerin her zamankinden daha fazla direnciyle karşı karşıya kalacaktır.

Diğer taraftan, PYD’nin KCK’ya hâkim bir örgüt olarak Suriye’de varlığını sürdürmesi Suriye’deki devrim hareketinin gerçekleşmesinin önündeki en önemli engellerden biri olarak görülebilir. Zira, PYD Suriye’deki devrim hareketinin nedenlerinden ve kolektif programından kendini başından beri ayrıştırmış bir örgüttür, dolayısıyla devrimci değildir. Suriye muhalefetinin aksine, PYD/YPG Esed rejime değişime veya devrime zorlayacak bir örgüt programı geliştirmemiş, Suriye’deki gelişmeler ile birlikte ortaya çıkan güvenlik ortamını kendini Suriye topraklarında fiilen ve siyaseten inşa etmek için pragmatik bir şekilde kullanmıştır. Uluslararası aktörlerce PYD’nin KCK’ya hâkim siyasal bir aktör olarak görülmesi, KCK’nın ayrılıkçı ideolojik hedeflerine uygun şekilde ilk önce federatif bir anayasal değişimi zorlayacak, sonrasında bağımsızlık zemini hazırlayacaktır. Bu durumda, PYD’nin hâkim olduğu topraklardaki demografik değişim hızlandırılacak ki bu durum yeni siyasi ve sosyolojik durumların oluşmasına neden olacaktır. Bu durum da Suriye devrim hareketinin siyasi kazanımlarının sınırlayacak veya tamamen ortadan kaldıracak bir jeopolitik durumun oluşmasıyla ilgilidir.


([1]) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı KCK İddianamesi, Esas:2012/29, 19 Mart 2012

([2]) KCK Sözleşmesi, 2005

([3])Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi/KADEK 1. Kongresi, 4-10 Nisan 2002.

([4]) KADEK 1. Kongresi

([5]) PYD Kuruluş Duyurusu,  2003. https://bit.ly/3HiLrDo  

([6]) Can Acun, Bünyamin Keskin, “PKK’nın Kuzey Suriye Örgütlenmesi: PYD-YPG”,  SETA, Genişletilmiş 2.Baskı, 2017

([7]) Crisis Group, Flight of Icarus? The PYD’s Precarious Rise in Syria. Crisis Group Middle East Report NO:151, 2014

([8]) Can Acun, Bünyamin Keskin, “PKK’nın Kuzey Suriye Örgütlenmesi: PYD-YPG”, SETA, Genişletilmiş 2.Baskı, 2017

([9]) Anadolu Ajansı, “ABD'li general YPG'ye verdikleri desteği böyle itiraf etmişti”, 2018. https://bit.ly/3LbF7i2

([10]) Erol Bural, “PKK’ya Tasfiye PYD’ye Devletçik”. TERAM, 2020, https://bit.ly/41X29Qg

([11]) US Justice Deaprtment, 2018, https://bit.ly/3AxGt1B

([12]) Can Acun, Bünyamin Keskin, “PKK’nın Kuzey Suriye Örgütlenmesi: PYD-YPG”, SETA, Genişletilmiş 2.Baskı, 2017

([13]) Mustafa Çalışkan, “Suriye’de PKK Faaliyetlerinin Tarihî Arka Planı ve PYD Terör Örgütünün Siyasallaşma Çabaları”, Üsküdar University Journal of Social Sciences; Issue: 10, 63-91, 2020

([14]) Soner Doğan, “Amrika-PYD Petrol Anlaşması”, İNSAMER, 2020,https://bit.ly/3V85j1D

([15]) Bora Bayraktar, “Suriye İç Savaşı Açısından Zeytin Dalı (Afrin) Harekatı,Bilge Strateji, 11 (20) ,51-66. DOI: 10.35705/bs.751598, 2019

([16])Doğan Şafak Polat, “Türkiye’nin Suriye’nin Kuzeyindeki Askerî Harekâtının Amaçları ve Sonuçları”, Güvenlik Stratejileri Dergisi ,16 (33) , 53-96. DOI: 10.17752/guvenlikstrtj.719968, 2020

([17]) Can Kasapoğlu, Sina Ülgen, “In The Shadow of the Guns: Armament Trends of the PKK&YPG Terrorist Network”, Foreign Policy&Security, 2012/7 Center for Economics and Foreign Policy Studies (EDAM), https://bit.ly/3HjdIcH

([18]) Necdet Özçelik, “Helikopter Vakası ve PKK Tehdidinindeki Gerçeklik”, Star, 2023, https://bit.ly/424rDLE

([19]) Yeni Şafak, “Fransa Parlamentosunda skandal görüntüler: PKK'nın sözde komutanlarına madalya verildi.”, 2022, https://bit.ly/4464zhz

([20]) Mehmet Solmaz, “Köşeye sıkışan ABD'den absürt PKK savunması”, Sabah, 2018, https://bit.ly/3oPK5cy

([21]) Murat Yeşiltaş, Necdet Özçelik, “When Startegy Collapses”,SETA, 2017

([22]) Nihat Ali Özcan, “Şehir savaşlarının’ ağır sonuçları ve PKK’nın çıkış stratejisi”, Milliyet, 2016, https://bit.ly/423ZcOc

([23])Wladimir  van Wilgenburg, “Syrian Democratic Forces (Syria). Guns and Governance. How Europe Should Talk With The Non-State Armed Groups in the Middle East”.  European Council Of Foreign Relations, 2017

([24]) Milliyet, “Terör örgütünde petrol paylaşımı kavgası! Mazlum Kobani ve Murat Karayılan birbirine girdi”,2020, https://bit.ly/3LyIEs5

Kategori Raporlar

Giriş

2011 yılında başlayan iç savaşın zaman içinde uluslararası bir nitelik kazanması ile birlikte Suriye’de ortaya çıkan devlet dışı silahlı grupların neredeyse tümü birden fazla ülke ile organik bağlar kurdu. Esed rejimi karşısında yahut çıkar odaklı iş birlikleri çerçevesinde rejim ile rekabete dayalı iş birliği yapan devlet dışı silahlı gruplar arasında en çok dikkat çeken örgüt, terör örgütü Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Suriye kolu Yekîneyên Parastina Gel (YPG) oldu.

YPG ve Rusya arasındaki iş birliğinin doğası örgütün de düşman kategorisinde tanımladığı Suriyeli muhaliflere ve Türkiye’ye karşı gelişen pratik bir ilişki ile iki tarafın stratejik amaçları çerçevesinde değişim gösteren iniş ve çıkışlar gösteriyor.

Bu raporda YPG ve Rusya arasındaki ilişkinin zamansal ve mekânsal bir değerlendirmesi üzerinden iki taraf arasındaki iş birliğinin motivasyon ve dinamikleri incelenecek olup aynı zamanda taraflar arasındaki iş birliğinin sahadaki yansıması ortaya konulacaktır.

İnceleme sırasında kronolojik bir olaylar silsilesi iş birliğini etkileyen durumların anlaşılması amacıyla işlenecek ve böylece YPG ile Rusya arasındaki ilişkiyi etkileyen dış faktörlerin ikili arasında nasıl bir gel-git etkisine sahip olduğu resmedilecektir.

Irak’ın kuzeyindeki PKK ile fiziki ilişki kurmayı başaran YPG’nin Suriye’deki varlığının temelinde yatan(1)PKK terör örgütünün Marksist ideolojisinin YPG kadrolarında yer alan PKK(2) üyelerinin de etkisinin YPG’nin Rusya ilişkilerini kolaylaştırdığını görebileceğiniz bu rapor YPG’nin Makyavelist tavrının da Moskova’ya yakınlaşmayı uygun gördüğünü anlatmaktadır.

YPG’nin Rusya ile olan iş birliğinin temelinde esasen iki dönemsel zorunlulukla kendisini dayattığını söylemek mümkündür.

YPG’nin Rusya İle İlişkisini Belirleyen Temel Dinamikler ve Örgütün Motivasyonu

YPG’nin PKK ile olan ideolojik bağı örgütün Suriye’deki taktik ve stratejik hamlelerine Makyavelist bir şekilde yansıyor(3).

Örgüt bir yandan ABD ile Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) karşıtı mücadeleyi öne sürerek 2012 yılında rejimin kendisine çatışmasız şekilde bıraktığı bölgelerde özerklik ve ötesini gerçekleştirmek için ‘devletleşme’ veya ‘kantonlaşma’ hamleleri gerçekleştirirken diğer yandan Esed rejiminin hamisi konumundaki Rusya ile de dengeleyici bir ilişkiyi zoraki olsa da elinde tutuyor.

Bu açıdan bakıldığında YPG’yi Rusya ile iş birliğine zorlayan iki dönemden bahsetmek mümkün. Bunlardan ilki Halep’in kuzeybatısında ABD için ikmal ve kontrolün oldukça zor olduğu ve IŞİD tehdidinin düşük olduğu Afrin süreci (2015-2018). İkincisi ise Türkiye’nin gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekâtı ile Fırat’ın doğusunda örgüt ile ABD arasındaki güven ilişkisinin yara aldığı 2019 ve sonrasındaki süreç.

Bu iki süreç YPG’nin Rusya ile olan ilişkisini çıkar ve denge üzerine oturttuğunun en bariz örnekleridir. İki süreçte de YPG rejim üzerinden şekillendirdiği Rusya ilişkisini hem Türkiye’ye hem de IŞİD’e karşı mücadelede kendisine güç sağlayan ABD’ye karşı tereddüt etmeden kullandı.

Ortak Düşman Dönemi

2015 yılında Rusya’nın Suriye iç savaşına müdahalesi ile Halep’in güvenliği için kentin kuzeyinde yer alan Afrin’i kontrol eden YPG ile iş birliğine girişmesi, muhaliflerle kıyaslandığında Halep gibi stratejik bir kent için YPG’nin tehdit oluşturmadığını düşünmesi örgütün Rusya ile kolayca iş birliği kurabilmesine olanak sağladı(4) 

Şekil 1: 2015 yılı Suriye İç Savaşı Kontrol Haritası

“O sıralarda kuzeyde IŞİD tehdidi yüksekti. Aynı şekilde Afrin’den de YPG saldırıları vardı. Rusların gelişi ile İdlib’te ve Şam’da Esed rejiminin aldığı hava desteğini kuzeyde YPG almaya başladı”(5) diyen Azez merkezli bir ÖSO grubunun komutanı 2015 yılında Rusya’nın savaşa dâhil olması ile daha önce görece sakin haldeki Afrin hattının beklenmedik şekilde ısındığını, bunun da Rusya’nın YPG’ye sunduğu hava desteği ile ortaya çıktığını ekledi.

Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin henüz ikinci ayında Rus hava kuvvetleri Halep’in kuzeyinde muhaliflere karşı hava saldırılarına başlamış, Azez ve çevresinde doğudan IŞİD’in saldırısı altındaki muhalifler aynı anda batıdan (Afrin’den) YPG saldırılarına maruz kalmaya başlamıştı(6)

Bu gelişmeler 2016 yılının yaz aylarında Türkiye’nin başlattığı Fırat Kalkanı operasyonuna kadar ve hatta sonrasında da devam etti. YPG Rusya’nın desteği ile Afrin’den güneydoğu istikametinde genişledi.

“2016 yılının Ocak ve Şubat ayları en zor zamanlardan biriydi. Halep’in kuzeyindeki Şeyh Neccar’dan Haytan’a uzanan hatta İran destekli milisler kuzeye Handerat ve Başköy’e doğru ilerlerken YPG de Afrin’den hem batıya doğru Tel Rıfat’a hem de Afrin’in güneybatısından aşağıya, Deyr Cemal üzerinden Ahras ve Vaşiye hattına doğru ilerliyordu. Bu, Halep’e yönelik Rus planının bir parçasıydı. Kuzeyden gelebilecek yardımlar bu şekilde kesilecekti. Öyle de oldu. YPG kuzeybatıdan aşağı indi. Nisan ayının başında kuzeyden, Azez’den Halep’e giden ikmal yolu hem İran destekli milisler hem de YPG tarafından(7)çift katmanlı şekilde kapatıldı.”(8).

İki güç, YPG ve rejim yanlısı İran destekli Şii milisler Kasım 2015’ten Nisan 2016’ya kadar süren Azez-Halep ikmal yolunu(9)kesme operasyonu sırasında birbiri ile hiç çatışmadı. “Hangi köye kimin gireceğine kadar Ruslar karar veriyordu. Telsizlerden ‘komutanlık’ ibaresi ile Rusları kast ederek oraya siz girmeyeceksiniz deniyordu. Bizim Beyanun ve Misbin savunmamızı fırsat bilerek YPG kuzeyden hızla inmişti o günlerde. Temmure ile Anadan arasında tepeciklerin arasındaki yolu gören kısmı da ele geçirmişti. Ama uyarıldılar ve çatışmadan oralardan çekilip Hizbullah’a bıraktılar.”(10)

2015-2016 sürecinde YPG’nin batı kanadı, doğuda IŞİD’e karşı mücadele kapsamında ABD yardımı alan kanadının aksine, Rusya ile iş birliğini geliştirmişti. Bu iş birliği üzerinden Deyr Cemal’den güney ve güneybatı yönünde Tel Rıfat başta olmak üzere Şehba rezervuarına kadar olan alana yayıldı. Bu yayılmanın önemli bir kısmı Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan sonra Rusya’nın verdiği destekle sağlandı.

“Türklerin operasyonu başladığında YPG ve Esed rejimi de operasyonlara başladı. Ama o sıralarda Halep çevresindeki şiddetli çatışmalar nedeniyle rejim kuzeye çok odaklanamıyordu. Onun boşluğunu YPG doldurdu”(11)diyen Halep kuzeyinden ÖSO savaşçısının ifadeleri o günlerdeki haberlerle de örtüşmektedir(12)YPG ile Rusya arasındaki ilişki hem IŞİD’e karşı mücadele adı altında Türkiye destekli muhaliflerin alan kazanmasını engelleyecek bir duruma evirilmiş hem de YPG’nin doğu kanadının Menbiç hattı ile birleşmesine yönelik bir niteliğe bürünmüştü. Bu nedenle Türkiye Suriye’de gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında sık sık “terör koridoru”(13)kavramına vurgu yapmıştır.

2015 yılının son çeyreğinde Esed rejimi lehine ve iki tarafın da Suriyeli muhaliflere karşı iş birliği şeklinde gelişen Rusya ile iş birliği konusunda YPG’nin ana motivasyonu kuşkusuz 2013’ten beri YPG merkezinin hedeflediği parçalı alanları birleştirerek(14) güç kazanmak ve sonrasında özerklik(15)için avantaj sağlamak üzerine kuruluydu. Bu durum ABD’nin ulus inşa süreçlerinden biraz daha farklı bir şekilde olsa da Fırat’ın doğusunda ilerleyen bir süreçti ve ABD bu kurumsallaşmayı memnuniyetle karşılıyordu(16)

2016 yılı boyunca YPG ile Rusya arasındaki ilişki biçimsel olarak Halep’in kuzeyinde IŞİD’e karşı mücadele görüntüsü çizse de asıl konu Türkiye destekli muhaliflerin ve Türkiye’nin Halep kuzeyinde alan kazanarak YPG’nin dağınık alanlarının önünde engel oluşturmasını önlemek üzere şekillendi. Ancak örgütün ana motivasyonu " El-Bab'ın güneyinde Menbiç'ten Afrin'e uzanan bir koridor açmaya ve El-Bab'ı kuşatmak”(17)idi. Ortak düşmana karşı iş birliğinin kendisini çok sıkı şekilde belli ettiği benzer bir durum Halep’in Şeyh Maksut mahallesinde de kendisini gösteriyordu. Halep kent merkezi içindeki çatışmalar boyunca Şeyh Maksut mahallesini elinde tutan YPG, Rusya ve Esed için önemli bir müttefik oldu. Zira bu mahalle kent merkezindeki muhalif bölgelere uzanan lojistik yolu güneyden en açık şekilde gören ciddi bir avantaja sahipti. YPG bu fırsatı kullandı ve muhaliflere karşı Halep kent savaşları ve kuşatma çatışmaları sırasında Rusya ve Esed rejimine ciddi destek sağlayarak Halep içinde ‘özerk’ bir alana sahip oldu.

Sonuç olarak 2015-2016 yılları arasında iki evrede şekillenen YPG-Rusya ilişkilerinin ikinci evresi 2017 yılının Şubat ayında Türkiye ve desteklediği Suriyeli muhaliflerin El-Bab kentini ele geçirmesi ile akamete uğradı(18)Ne var ki bu durum Rusya ile YPG arasında başka bir iş birliği sürecinin de milâdı oldu. Bu durum 2017 yılından 2018 yılının Mart ayına kadarki süreçte Türkiye ve desteklediği muhaliflerin Afrin’i ele geçirmesine kadar sürdü(19).

Rusya ile Kırılma ve YPG’nin Geri Çekilmesi: Afrin

2017-2018 sürecinde Halep’in kuzeybatısındaki Afrin merkezli YPG-Rusya iş birliğinin temel amacı iki taraf açısından bir nevi geri adımı tanımlıyordu. Rusya için bu ilişki Esed rejiminin Halep kenti ve çevresindeki güvenliğini sağlamak ve muhaliflerin alan kazanmasını engellemek iken YPG için mevcut statükosunu Rusya ve rejim iş birliği için simbiyotik bir ilişkiye dönüştürerek Fırat’ın batısındaki varlığını korumaya yönelikti. Bu durum Rusya’nın YPG kontrolündeki bölgede daha rahat söz sahibi olmasına ve tıpkı rejim bölgesindeki gibi askeri üsler açarak baskın güç haline gelmesine olanak sağladı.

El-Bab’ın Türkiye tarafından ele geçirilmesi üzerinden akamete uğrayan Menbiç ile bağlantı ve özerklik sahalarını birleştirme girişimi sonrasında Afrin’de sıkışan YPG’nin batı kanadı artık Rusya için Şii militanlar gibi bir nevi kara gücüne dönüştü(20).

Bunun en açık göstergesi Rusya’nın Afrin’de birden çok askeri üs açması ve buraya 100’ün üzerinde askeri danışman göndermesiydi. Rusya hava gücü ile destek verecek ve kurmay planları yapacak ancak karada YPG savaşacaktı.

2017 Mayıs ayında Rusya, Afrin'in Deyr Sufan, Zeytuniye köyleri, Bifanun Dağı bölgesini ve Tel Acar köyünü birbirine bağlayan vadide önemli bir askeri varlığa sahip olmuştu. O zaman için tamamı PKK’nın Suriye kolu Partiya Yekîtiya Demokrat’ın (PYD) elinde bulunan Afrin'in kuzeybatısındaki Kafr Cenne, Deyr Ballut ve Gazaviye bölgelerine de asker konuşlandırmıştı(21)

Bu dönemden sonra YPG’nin en azından batı kanadı için bölgesel iddiası kalmamış ve örgüt ile Rusya arasındaki ilişki de ortak çıkar ilişkisinden bir tür üst-ast ilişkisine dönüşmüştü. Yaklaşık 13 ay boyunca Rusya, YPG’yi Türkiye ve Suriyeli muhaliflere karşı saldırılarda yönlendirip ana hedef olarak örgütün ön plana çıkmasını sağladıktan sonra 2018 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Zeytin Dalı Harekâtı’ndan hemen önce Afrin’i terk etmiştir(22). Bununla da YPG’yi daha dar bir alanda ve daha sıkı bir kontrol mekanizması ile rejime eklemleyip Türkiye ve muhaliflere karşı eylemlerine de devam edebileceği Tel Rıfat-Şehba hattına mecbur bırakmıştır.

Şekil 2: YPG’nin Rusya ve Rejimle


Şekil 3: Tel Rıfat Bölgesinde Kontrol Alanları ve YPG’nin Saldırı NoktalarıOrtak Bölgesi, 2023

YPG ile Rusya ilişkisinin Halep bölgesinde 2017-2018’de yaşadığı dönüşümün sonucu güncel kontrol alanlarının paylaşım haritalarında net şekilde görülmektedir(23). 2016 yılı boyunca YPG’nin Kuzey Halep’te El-Bab kentine ulaşmak için ele geçirdiği alanların tümü ve Tel Rıfat’ın kuzey kesimlerinin yaklaşık %80’i örgüt tarafından Esed rejimine devredilmiş ve bu bölgelerde Rus askeri varlığı da güçlenmiştir. Bu devir işlemi esasen YPG ile Rusya arasında Esed rejimi lehine ilişkinin devamını sağlayan bir ortaklığı tanımlamaktadır. YPG bu bölgede askeri varlığını sürdürecek ve Türk ordusu ve Suriyeli muhaliflere karşı saldırılarına devam edebilecek, kendi örgütsel işleyişi konusunda serbest olacak ancak kurmay askeri konularda Rusya ve Esed rejimine bağlı hareket edecektir.

Bu durum Fırat’ın batısında YPG ile Rusya arasındaki ilişkinin kesin şekilde değiştiğinin kanıtıdır. YPG, Afrin’i elinde tuttuğu zamanlardaki gibi kantonları birleştirme iddiasından geri adım atmış, Afrin ve Azez bölgelerinde sivil alanlar da dâhil olmak üzere muhalifler ve Türk ordusuna dönük saldırılar gerçekleştiren bir yapıya dönüşmüştür. Bu durum Rusya’nın daha önce 2016-2018 arası yıllarda Afrin’de olduğu gibi Rusya ve Esed rejiminin Türkiye ile direkt karşı karşıya gelmeden saldırılar düzenlemek için YPG’yi kullanabilmesi için tekrar uygun bir ortam sağlamıştır. Bu saldırılar genel olarak YPG mobil unsurlarının Türk ordusu üslerine, muhalif askeri noktalara ve sivil alanlara yönelik çok namlulu roket atar (ÇNRA) veya güdümlü anti tank füze sistemi (ATGM) saldırıları şeklinde gerçekleşmiştir. Örgüt bu bölgenin Afrin’e yakınlığı ve insan kaynağı gücünü kullanarak Afrin içinde çok sayıda bombalı araç saldırısı da düzenlemiştir(24)

Fırat’ın Doğusunda YPG-Rusya İlişkileri: Dengeleyici Zorunluluk

PKK’nın Suriye kolu YPG’nin en batıdaki kantonu(25)Afrin’in TSK ve Suriyeli muhalifler tarafından ele geçirildiği dönem YPG’nin Fırat’ın doğusundaki genişleme dönemine işaret ediyordu.

 

Şekil 4: 2015 Yılı YPG’nin Genişlemesi

Şekil 5: 2016 Yılı YPG’nin Genişlemesi

Bu genişleme süreci 2017’den 2018 yılının sonuna kadar Tabka(26),Rakka kent merkezi(27), Deyrizor’un Fırat’ın kuzeyindeki kısmının ve IŞİD’in son kontrol alanı olan Baguz’un ele geçirilmesi(28)ve Irak sınırının stabilize edilmesi süreci ile seyrederken YPG’nin Rusya ile ilişkilerindeki Afrin kırılması örgütü Fırat’ın doğusundaki aktivitelerine ve bu alandaki kurumsallaşma çabalarına odaklamıştı(29).

2019 yılına gelindiğinde ise YPG Afrin’de Rusya ile yaşadığı kırılmanın bir benzerini ABD ile de yaşadı. Türkiye ve Suriyeli muhalifler Barış Pınarı Harekâtı(30)ile Fırat’ın doğusunda Tel Abyad ile Resulayn arasındaki bölgeyi M4 uluslararası karayoluna kadar güneye inecek şekilde ele geçirdi. ABD bu evrede Afrin operasyonu sırasındaki gibi bir yol izledi. Afrin operasyonu öncesinde sık sık operasyon karşıtı açıklamalar yapan ABD Afrin operasyonları başladığında, Afrin’de süren bir operasyonu olmadığını, herhangi bir çatışmaya müdahil olmayacağını söyledi(31)Benzer bir süreç Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı sırasında da yaşandı. Dönemin ABD başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çekilme kararı(32)hem Türkiye’nin operasyonunu kolaylaştırdı hem de örgütle ABD arasındaki güven ilişkisini ciddi şekilde sarstı. Trump’ın 32 km’lik güvenli bölge taahhüdü ile YPG’nin bu hattan çekilmeyi reddetmesi çatışmaları tetikledi.

Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı sürerken Trump’ın çekilme kararına bağlı kalacak şekilde daha önce Türkiye ile bir mutabakata(33)varmalarına rağmen ABD güçleri Menbiç’i Rus güçlerine devrederek Fırat’ın batısındaki YPG ile tüm ilişkilerini kesti.(34) 

Fırat’ın doğusunda YPG ile Rusya ilişkilerinin şekillendirici bir eşik olarak Menbiç’in Rus ve rejim güçlerine devri ilerleyen süreç için olacakların habercisi gibiydi. Zira Menbiç’te Rus ve rejim varlığı Halep’in doğusuna erişimi olmayan bu iki gücün, Esed rejiminin geçmişten gelen ilişkileri üzerinden geniş bir hareket alanına sahip olmasına olanak sağlayacaktı. Bu açıdan Menbiç hem YPG üzerinde denetim isteyen Rusya hem de Halep’in doğusu ve Rakka ile Haseke’nin kuzey kırsalına ulaşmak isteyen rejim için oldukça önemliydi(35)

Menbiç’in devri sessiz bir kırılmaydı. YPG için Türkiye’nin operasyon düzenlediği hat içinde ABD ile bir çözümün mümkün olmadığı evre yeniden Rusya’ya dönüşü zorunlu hale getirdi. Zira Türkiye ile ABD arasındaki Ankara Mutabakatı YPG’yi Türkiye sınırı boyunca ABD korumasından mahrum bırakıyordu(36)ABD ile Türkiye arasındaki mutabakatın imzalanmasının hemen öncesinde ABD güçleri Türkiye sınırından(37)ve mutabakat sonrasında da M4 yolu üzerindeki Sırrin, Kobani ve Til Temir üslerini boşaltmaya başladı(38). Ankara Mutabakatının ardından Soçi’de Rusya ile Türkiye arasında imzalanan mutabakat ise Rusya ve rejime Menbiç’in ardından Fırat’ın doğusunun da kapısını açıyor, YPG için ABD şemsiyesinin yerini Rus şemsiyesi alıyordu(39).

Tüm bunlar olurken Rusya aracılığında YPG ile Esed rejimi görüşmesi sonucu olarak Esed güçleri Fırat’ın doğusunda YPG kontrolündeki bölgelerde Türkiye sınırı boyunca konuşlanmaya başladı. YPG lideri Mazlum Abdi bu durumu bir zorunluluk olarak açıklıyordu:

“Mazlum Abdi, halkının Washington'un düşmanları Suriye ve Rusya ile ittifaka zorlandığını çünkü ABD'nin geri çekilmesinin kendilerini bir Türk saldırısına karşı savunmasız bıraktığını söyledi”(40).

Bu gelişmeler daha önce özerklik konusunda kesin bir tavır(41)içindeki Rusya’nın da farklı bir şekilde yumuşamasına, dolayısıyla Esed rejiminin de YPG ile müzakerelere açık hale gelmesine ortam sağladı(42). Daha önce de Esed rejimi ile müzakereler(43)olsa da 2019 yılında rejimin Fırat’ın doğusuna erişim sağlaması müzakereler için Şam’ın elini güçlendiren bir gelişme olduğu için yeni görüşmeler ve söylemler ortaya çıkıyordu.

Stratejik Pazarlıklar ve Ötesi

Rusya’nın Fırat’ın doğusuna uzanan etki ile elde ettiği üstünlük YPG için sanıldığı kadar rahatsız edici değildi. PKK’nın ideolojik ve örgütsel uzantısı olan PYD ve onun silahlı kanadı durumundaki YPG için Kandil’den devralınan düşünce yapısı hem Şam’daki Baas kadroları ile hem de dünya çapında sol hareketler üzerinde Sovyet mirası sayesinde hala ciddi bir etkisi olan Moskova ile çalışmayı kolaylaştırıyordu.

Afrin sonrasındaki Tel Rıfat bölgesi örneğinin tersine yeni dönem YPG’nin kendi örgütsel yapısını ve kararlarını ABD’nin sahadaki varlığı sayesinde Rusya’ya dayatabildiği bir süreci tanımlıyordu. YPG, ABD’ye karşı Rusya ve rejim ile olan ilişkilerini kullandığı gibi Rusya’ya karşı da ABD’nin sahadaki varlığını kullanacak bir zemin bulmuştu.

2019’dan sonra yaşanan pandemi süreci ve ardından gelen Ukrayna savaşı ile Suriye gündemden düşse de Rusya için YPG, Suriye’de ABD ile rekabetin bir nesnesi olarak önemini koruyor. Birkaç yıllık görece sakin aralığın benzer şekilde YPG’de de ABD’ye rağmen Rusya ve dolayısı ile rejimle yakınlaşmayı daha da olumlayan bir sürece evirildiği Şam ile müzakereler ve diplomatik konularda Rusya ile iletişimin sıklaşması üzerinden görünür hale geliyor. 

Aralık 2022’de YPG lideri Mazlum Abdi, ABD’nin YPG üzerindeki baskıyı hafifletmek için kurduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) rejim güvenlik yapısının içinde yer aldığını ancak özel bir statüsü olması gerektiğini söyledi(44)

Bu açıklamalardan birkaç gün önce ise PYD’den bir heyet Şam’da Esed rejimi ile görüşmeler gerçekleştirmiş ve kaynaklar görüşmelerin özerklik konusunda anlaşma sağlanamadan bitmesine rağmen Türkiye ve Suriyeli muhaliflere karşı iş birliği konusunda mutabık kalındığını söylemişti(45)

Bu durum bir yandan YPG’nin 2012’deki pozisyonuna dönüşünü betimliyor olsa da diğer yandan Rusya’nın örgütün kontrol alanındaki kurumsallaşma girişimlerine müdahale etmiyor olmasının Moskova ve örgüt arasında sahadaki Türkiye ve Suriyeli muhaliflere karşı iş birliğinin sonucu olarak ‘karşılıklı anlayış’ geliştirdiklerinin de bir göstergesi.

YPG ile rejim ilişkisinin 2012 yılında karşısında iş birliği yapmak konusunda uzlaştığı muhalif dalgaya 2020’den itibaren Türkiye de eklenmişti. Rusya’nın bu durumdan memnun olmaması için hiçbir neden yoktu. YPG bölgesinde 2012 yılında devralınan kurumların tekrar rejime devredilmesi bu nedenle uzun süredir konuşulmuyor(46)

Rusya ve rejim için YPG’nin Afrin döneminde (2015-2018) ve sonrasında Tel Rıfat’ta (2018’den günümüze) olduğu gibi Suriyeli muhaliflere ve Türkiye’ye karşı kullanılması ‘maliyet açısından’ oldukça avantajlıydı. Fırat’ın doğusunda da bu durumun dondurulmuş kriz(47)müzakereleri ile seyretmesi, bu süreç içinde de YPG’nin Türkiye tarafından yıpratılması(48)ile örgütün Moskova ve Şam’ın isteklerine mecbur bırakılması Moskova için oldukça zahmetsiz bir politika.

Ne var ki YPG’nin Rusya ile olan ilişkileri iniş çıkışlar sergiliyor. 2020 Eylül’ünde Moskova’da rejimin tanıdığı sözde muhalefet lideri Kadri Cemil ile YPG temsilcileri arasında özerk yönetim konusunda bir metin imzalanmasına(49)rağmen ABD politikasındaki Trump etkisinin kaybolması ile YPG ile Rusya ilişkileri ‘ayrılıkçılık’ söylemi üzerinden gerilebiliyor.(50)

İlişkilerin halen güven konusunda netleşmediği YPG-Rusya ilişkilerinde iki tarafın da iş birliği anlayışı benzerlik gösteriyor: Akut durumlarda iş birliği. stratejik amaçlarda pazarlık.

YPG ve Rusya’nın üzerinde uzlaştığı ve iki tarafı da taktik ve stratejik açıdan motive eden temel dinamik Suriyeli muhaliflere ve Türkiye’ye karşı olan iş birliği. YPG’nin Rusya ile olan ilişkisindeki en büyük sorun ise ABD ile iş birliği. Soçi ve Astana süreçleri ile Türkiye’yi pazarlık edilebilir, rekabetçi iş birliğine dayalı bir aktör olarak gören Moskova’nın örgütün ABD ile iş birliği konusundaki endişeleri Ukrayna sürecinden sonra Suriye’de askeri bir müdahale imkânının kalmaması nedeniyle daha da derinleşti.

Fakat aynı zamanda 2019 mutabakatlar sürecinin ardından Rus askeri danışmanları ve Esed rejimi unsurlarının Fırat’ın doğusunda aktif olarak konuşlanması ve geniş ölçekteki iş birliği YPG’yi ABD’den çok Rusya ile iş birliğine zorluyor(51)Bu zorunlu durumu perçinleyen diğer bir etmen de Rusya’nın 2019 mutabakatı üzerinden Türkiye’ye karşı sorumlu garantör olarak YPG üzerindeki etkisi. Rusya’nın YPG ile yaşanan sorunlarda Türkiye’yi bir tehdit olarak öne sürmesi örgütün Rusya ile ilişkilerini ve bu ilişkinin biçimini belirleyen bir diğer faktör olarak karşımıza çıkıyor.(52)Bu bağlamda üstün aktör olarak Rusya’nın YPG ile ilişkilerini halen 2015 dönemindeki gibi Suriyeli muhalifler ve Türkiye karşısında bir aparat olarak kullanma seviyesinde tuttuğunu söylemek mümkün. Bu strateji Moskova’nın benzer şekilde Türkiye’yi de kendisi ile muhatap bir konumda tutmak için kullanışlı hale getirdiği bir süreç(53) Bu süreç aynı zamanda Türkiye’nin YPG konusundaki güvenlik tehditlerini bertaraf etmek için gerçekleştireceği herhangi bir askeri operasyon karşısında Rusya’nın baraj oluşturmasını sağlıyor. Rusya YPG bölgesindeki askeri varlığını örgütü korumak için İdlib’teki süreç ile takas edici bir siyaset izleyerek Türkiye’nin özellikle sınır mahallindeki askeri harekâtlarına karşı örgütü koruyor.

YPG-Rusya İş Birliğinin Saha Görünümü

 

Şekil 6: YPG -Rusya sahadaki iŞ Birli

YPG ile Rusya iş birliğinin sahadaki yansıması bariz şekilde politik olarak odaklandıkları iki ana aktöre karşı şekillenmiştir: Suriyeli muhalifler ve Türkiye.

YPG’nin Afrin sonrasında Tel Rıfat’ta Rusya ve Esed rejimi koruması altındaki konuşlanması ve bu alandan Türkiye ve Suriyeli muhaliflere karşı gerçekleştirdiği saldırılar(54)sürerken 2019 yılından sonra şekillenen yeni haritada durum kısmen farklılık göstermektedir.

Menbiç bölgesinde Arima’da 2017 yılında rejim unsurlarına serbestlik tanıyan ancak açık iş birliği ve konuşlanmayı içermeyen anlaşma 2018 yılı sonunda yeniden gündeme gelmiş, 2018 yılının Aralık ayında ilk rejim unsurları Menbiç bölgesine giriş yaparak Arima köyüne konuşlanmıştı(55).

2018 yılında bu konuşlanma kısmi olarak bir Rus koordinasyon merkezi işlevinde idi. Ancak 2019’da bu durum ABD’nin çekilmesi ile değişti ve Ruslar rejim ordusu aracılığı ile Arima’da YPG ile kalıcı ortak bir üs kurdular(56).

Bu gelişme Türkiye’nin Menbiç konusunda ABD ve Rusya ile eş zamanlı müzakereleri gerçekleştirdiği ancak ABD’nin bölgeyi Rusya’ya devrettiği Aralık 2018 ile 2019 yılının son çeyreğine denk düşüyordu(57).Bu hamle ile ABD Suriyeli muhaliflerin daha fazla alan kazanmasını engellemek için Türkiye ile Rusya, YPG ve Esed rejimi ittifakını karşı karşıya getiriyordu. Sonuçları bakımından YPG ve Rusya’nın hayır demeyeceği bu gelişmenin ardından Rusya bölgede hızla ABD üslerini devralmaya başladı.

Tel Rıfat’a benzer şekilde Rusya Fırat’ın doğusunda da Kobani’nin batı kesimindeki, Zor Magar ile Şuyuk Fevkani arasındaki kısımda Esed rejimi ve YPG ortak noktalarından Türkiye’ye ve Suriyeli muhaliflerin kontrolündeki alanlara saldırılar gerçekleştirmesine sessiz kaldı. Bölgede çok sayıda Rus üssü ve Esed-YPG ortak noktası bulunmasına ve saldırıların gerçekleştirildikleri noktalarda kontrolün Rusya komutasındaki Esed güçlerinde olmasına rağmen Rusya saldırıları engellemedi.

 

Şekil 7: YPG’nin Rusya Kontrolündeki Kobani’nin Batısında Yer Alan Ortak Alanlardan Türkiye ve Suriyeli Muhaliflere Karşı Saldırı Gerçekleştirdiği Alanlar

Rusya korumasında Tel Rıfat bölgesinde konuşlu YPG, 2020 yılının ortasından 2022’nin sonuna kadar Suriyeli muhalif bölgelere ve Türk üslerine en az 108 saldırı düzenlemişti(58).Yerel kaynaklar ve açık kaynaklara göre Zor Magar ve Şuyuk Fevkani bölgesinden 2019 yılının sonundan günümüze kadar ise Türkiye, Türk üsleri ve muhalif alanlara en az 38 saldırı düzenlendi(59).

2022 yılının Kasım ayında YPG bağlantılı olduğu anlaşılan İstiklal Caddesi saldırısından(60)sonra Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonlar sırasında Zor Magar ve Şuyuk Fevkani bölgesinden Türkiye’nin Karkamış(61)ilçesi ve Suriye’de muhaliflerin kontrolündeki Cerablus ilçesi hedef alındı.

Aynı tarihlerde Rusya ve Esed rejimi kontrolündeki Tel Rıfat’tan Türkiye’nin Kilis il merkezine ve Suriyeli muhaliflerin kontrolündeki Azez ilçe merkezi ile sınır hattında bulunan TSK üslerine ÇNRA, havan ve Grad füzeleri ile saldırılar düzenlendi(62) Bu saldırıları gerçekleştiren örgütün mobil unsurlarının hedeflediği noktaları vurabilmesi için Tel Rıfat kuzeyinde Rusya komutasındaki Esed rejimi askerlerinin de bulunduğu ortak alanlara girmesi ve atışların bu alanlardan korunaklı mevzilere konuşlanması gerekiyor. Bu açıdan tüm saldırıların Rusya’nın bilgisi dâhilinde gerçekleştiği anlaşılıyor.

Sonuç

Suriye’de YPG ile Rusya arasındaki ilişkinin inişli çıkışlı doğasının tek istikrarlı noktası iki tarafın da acil ve pratik bir sorun olarak gördükleri Suriyeli muhalifler ve Türkiye karşısında iş birliği olarak karşımıza çıkıyor.

2015-2018 Afrin süreci, 2018’den sonra halen ciddi bir sorun teşkil eden Tel Rıfat süreci, 2018-2019 Fırat’ın doğusu ve mutabakatlar süreci de dâhil olmak üzere pratik süreçler bize YPG ile Rusya arasındaki ilişkinin Moskova açısından hem örgütü hem de Türkiye’yi kendisi ile müzakerelere mecbur bırakacak şekilde tasarlandığını gösteriyor.

Bu tasarının Suriye’de Esed rejiminin konsolide edildiği bir amaca hizmet ettiği de bariz olmakla beraber Moskova’nın YPG üzerinden Suriye’deki ABD etkinliğini kırmak amacını taşıdığını söylemek garip olmaz. Şu an mümkün görünmese de böyle bir durumda, YPG’nin ABD’den tamamen kopması ve Rusya kontrolünde Esed rejiminin de razı olacağı bir pozisyona gelmesi halinde Rusya Suriye’de hem kaybettiği askeri gücün kısmen telafisini sağlayacak hem İran’ın Şii milisler üzerinden kurduğu askeri vesayeti azaltacak hem de Türkiye ve muhalifler karşısında daha güçlü bir ittifakı bir araya getirmiş olacaktır. Fakat Rusya’nın uzun ve sabırlı bir kriz yönetimi ile bunu planlıyor olması her zaman akılda tutulması gereken bir ihtimal olarak varlığını koruyor.

YPG açısından Rusya ile ilişkiler dengeleyici bir zorunluluk ögesi olarak karşımıza çıkıyor. Örgüt Rusya’nın bir şekilde kendisini dayatmayı başardığı süreçler içinde hem Türkiye’ye ve Türkiye destekli muhaliflere karşı kendisini savunabilmek hem de ABD ile ilişkilerinde kendi varlığını kıymetlendirebilmek adına Rusya ile ilişkileri sıcak tutmayı tercih ediyor.

Ne var ki YPG’nin IŞİD’e karşı mücadele adı altında elde ettiği kazanımları ileri bir adım olarak Rusya’ya dayatma gücü ABD ile olan ilişkisine bağlı. Rusya kendisinin karar vereceği bir özerklik yahut federasyon için sorun çıkarmazken YPG’nin ABD ile olan ilişkisinden devşirmeye çalıştığı her türlü özerklik hamlesini ayrılıkçı hareket bağlamında değerlendiriyor. Bu durum YPG’nin Rusya ile iş birliğinin örgütün stratejik hedefi olan devletleşme veya özerklik gibi hedeflere hizmet etmese de YPG, Moskova’nın Şam ile olan ilişkisi sayesinde kendisine ABD’nin sağlayacağından daha kolay bir taviz getireceğini düşünüyor.

Bir vekâlet savaşının eşit olmayan aktörleri olarak YPG ve Rusya büyük oranda uyumsuz stratejik hedefleri doğrultusunda sınırlı pratik süreçlerde geliştirdikleri ortak anlayış üzerinden iş birliğine açık durumdalar. Fakat çatışmaların azaldığı dönemlerde bu ‘pratik iş birliği’ sürecini yürütmek için iki taraf da yeterli avadanlığa sahip değil.

Rusya’nın kendi federatif yapısındaki merkez-çevre ilişkilerinin ise bir model olarak Baas gibi merkeziyetçi bir devlet pratiğinde uygulanabilirliği mümkün görünmüyor. Bu durum YPG’nin Rusya üzerinden Şam yönetimi ile daha kolay şekilde gerçekleştireceğini düşündüğü özerklik amacı konusunda bir handikap oluşturuyor. Diğer yandan Rusya da YPG’nin özerklik talebine karar verenin kendisi olduğu bir zemin arayarak YPG’nin ABD ile olan ilişkisini kırmaya yönelik hamleler gerçekleştiriyor.

Enikonu YPG ile Rusya iş birliği tümüyle düşünüldüğünde iki tarafın Suriye’de sorunsuz iş birliği yapabildiği tek alan karşımıza çıkıyor: Türkiye ve Suriyeli muhaliflere karşı iş birliği.


([1]) Adam Baczko, Gilles dorronsoro, Arthur Quesnay (2018); Suriye: Bir İç Savaşın Anatomisi, İletişim Yayınları, s. 199-206.

(2) International Crisis Group, Syria’s Kurds: A Struggle Within a Struggle, Middle East Report N°136 | Erişim Tarihi: 22 Ocak 2013, http://bit.ly/438api1

(3) Syrian Kurdish Leader: Moscow Wants to Work With Us, USA News, Erişim Tarihi: 9 Ekim 2015, https://bit.ly/3UjpTLP

(4) Azez merkezli bir Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) grup komutanı ile görüşme, görüşme tarihi 9 Mart 2023, komutan adını vermek istemediği için kayda geçilmemiştir.

(5) Azez merkezli bir ÖSO grup komutanı ile görüşme, görüşme tarihi 9 Mart 2023, komutan adını vermek istemediği için kayda geçilmemiştir. 

(6) With Russian air support, PYD strives to make gains in NW Syria, Anadolu Ajansı, Erişim Tarihi: 30 Kasım 2015, https://bit.ly/41aX3zt

(7) Thomas Schmidinger, Afrin and the Race for the Azaz Corridor, Atlantic Council, Erişim Tarihi: 23 Şubat 2016, http://bit.ly/3Mxo38e

(8) 2015-2016 Halep Kuşatması ve tahliyesi sırasında Halep şehri kuzeyindeki çatışmalarda yer alan eski bir ÖSO savaşçısı ile görüşme, 11 Mart 2023

(9) Selin Girit, Syria conflict: Why Azaz is so important for Turkey and the Kurds, BBC, Erişim Tarihi: 18 Şubat 2016, http://bit.ly/404NxgJ

(10)Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında ÖSO saflarında Halep kuzeyinde savaşan aşiret savaşçısı ile görüşme, 12 Mart 2023.

(11) Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında ÖSO saflarında Halep kuzeyinde savaşan aşiret savaşçısı ile görüşme, 12 Mart 2023.

(12) Levent Kemal, 19 Eylül 2015’ten 27 Mart 2016’ya kadar bu alanda gelişmeler için bilgilendirme için bkz: https://bit.ly/416exNB . 27 Mart - 23 Haziran 2016 arasındaki gelişmeleri gösteren bilgilendirme için bkz: https://bit.ly/3nRS5te 23 Haziran – 10 Temmuz 2016 gelişmeleri gösteren bilgilendirme için bkz: https://bit.ly/3Ulv2mH

(13) TRT Haber, 'Sınırımızda bir terör koridorunun oluşmasına rıza göstermeyiz',  2 Eylül 2016, http://bit.ly/3ZONW6H

(14)  Wladimir van Wilgenburg, Kurdish militia aims to connect Kurdish enclaves in Syria, 23 November 2013, Al Monitor, http://bit.ly/3ZONZiT

(15) Bu konuda bazı haberler: Wladimir van Wilgenburg,Syrian Kurdish Party declares transitional government, 12 November 2013, Al Monitor, http://bit.ly/416dqNS  ; Mutlu Civiroğlu, The Constitution of the Rojava Cantons, 17 Ağu 2014, http://bit.ly/3nNFNlv  ; Sedat Ergin, Rusya Suriye’de YPG/PYD üzerinden özerkliğe kapıyı aralıyor; 26 Kasım 2021, http://bit.ly/43giwco  ; Frances Z. Brown and Mara Karlin, Friends With Benefits, 8 May 2018, Foreign Affairs, http://bit.ly/3GpWiLa

(16) Frances Z. Brown and Mara Karlin, Friends With Benefits, 8 May 2018, Foreign Affairs, http://bit.ly/3GpWiLa 

(17) Rudaw, Race for al-Bab tips balance of power in northern Syria, 06 September 2016, http://bit.ly/41baCis

(18)TSK destekli ÖSO, Bab ilçe merkezini ele geçirdi, Anadol Ajansı, Erişim Tarihi: 23 Şubat 2017, http://bit.ly/3ZNNwgH

(19) Afrin merkezi ele geçirildi, NTV, Erişim Tarihi: 18 Mart 2018, http://bit.ly/40QcJIH

(20) Şii militanların Esed rejimi ve Rusya için kara gücüne dönüşmeleri ile ilgili bakınız: Anthony N. Celso, Superpower Hybrid Warfare in Syria, Defense Technical Information Center, 2018, https://bit.ly/40UtmTJ

(21) Russia beefs up troop strength in Aleppo’s Afrin, Anadolu Agency, Erişim Tarihi: 3 Mayıs 2018, http://bit.ly/3KQeU9X

(22) Rus birlikleri Afrin'den çekildi, Anadolu Ajansı, 20 Ocak 2018, http://bit.ly/3MrDFug

(23) Bakınız Harita 2.

(24)  Ömer Özkizilcik, Kutluhan Görücü, The Logic of YPG Car Bomb Attacks in Syria: A Strategy of chaos and disorder, SETA, 2021, https://bit.ly/3Kf9Xpz

(25) YPG ve PYD şu anda Tel Rıfat’ın güneydoğusunu da içine alacak şekilde Şehba bölgesini bir kanton olarak tanımlasa da bu bölgede YPG’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ın betimlediği ideolojik hatta bir kurumsallaşması bulunmuyor. Diğer bölgelerde, örneğin Kobani ve Haseke’de 2012 yılında çatışmasız şekilde Esed rejiminden devraldığı kurumları dönüştüren ve ABD desteği ile devletleşme eğilimleri göstererek zorunlu askerlik, eğitim müfredatı, asayiş, mali düzenlemeler ve iskân gibi alanlara dair kurumsallaşmaya çalışan örgütün Şehba’daki varlığı tamamen askeri bir nitelikte ve Şam yönetimi kurumlarının şemsiyesi altında devam etmektedir.

(26) YPG Tabka'yı tamamen ele geçirdi, T24, Erişim Tarihi: 11 Mayıs 2017, http://bit.ly/413Ge9I

(27) ABD destekli PKK/PYD Rakka'yı ele geçirdi, Anadolu Ajansı, Erişim Tarihi: 17 Ekim 2017, http://bit.ly/3Gq3WVE

(28) ISIS has lost its final stronghold in Syria, the Syrian Democratic Forces says, CNN International, Erişim Tarihi: 23 Mart 2019, http://bit.ly/3ZQMcdd

(29) YPG’nin Fırat’ın doğusundaki kurumsallaşma girişimleri bir nevi belediye özerkliğinden devletleşmeye doğru evirilmeyi tanımlayan bir süreci ifade eder. 2012 yılında rejimden devralınan kurumların önce mahalli daha sonra bölgesel olarak işletilmesi ile örgüt terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın demokratik konfederalizm teorisini bölgede uygulamaya başlamıştır. IŞİD’ten alınan bölgelerde mahalli örgütlenmelerin bölgesel üst örgütlenmelere bağlılığı ile oluşturulan bu yönetim şekli 2018 yılından sonra ABD’nin de desteği ile devletleşme eğilimini güçlendirmiştir. Bu durum YPG’nin Rusya aracılığında Şam rejimi ile özerklik pazarlıklarını sıklaştırdığı dönemi beraberinde getirmiştir.

(30) Barış Pınarı Harekâtı, 9 Ekim 2019 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Millî Ordusu grupları tarafından Suriye'nin kuzeyinde YPG'ye karşı başlatılan sınır ötesi askerî harekâttır.

(31) ABD, operasyonun başından bu yana Afrin için ne dedi?, Sözcü Gazetesi, Erişim Tarihi: 22 Ocak 2018, http://bit.ly/3Gl6Knd

(32) Trump to Withdraw U.S. Forces From Syria, Declaring ‘We Have Won Against ISIS’, New Yokr Times, Erişim Tarihi: 19 Aralık 2018, http://bit.ly/43bZTGp

(33)  ABD ile Menbiç mutabakatı, NTV, Erişim Tarihi: 12 Mart 2018, http://bit.ly/3UhrqlE  ve Turkish, U.S. military officials reach agreement on plan for Syria's Manbij, Reuters, Erişim Tarihi: 14 Haziran 2018, http://bit.ly/40QzI6u

(34) ABD Menbiç’ten Çekildi Suriye Ordusu Girdi, Voice Of America, Erişim Tarihi: 15 Ekim 2019, http://bit.ly/3zDItVt

(35) Fabrice Balanche, For Assad, Manbij Is the Key to East Syria, Washington Institute, Erişim Tarihi: 5 Şubat 2019, http://bit.ly/3Km8kWS

(36) Türkiye ile ABD arasındaki 13 maddelik mutabakatın detayları açıklandı, Yeni Şafak, Erişim Tarihi: 17 Ekim 2019, http://bit.ly/43c00BP

(37) ABD askeri unsurları Suriye sınırından çekiliyor, Anadol Ajansı, Erişim Tarihi: 7 Ekim 2019, http://bit.ly/3mna22l

(38) ABD’nin çekilme görüntüleri: https://bit.ly/40ZXs82  ve US forces relocate its bases in Syria, Anadolu Agency,  Erişim Tarihi: 9 Kasım 2019, http://bit.ly/3ZQVB4u

(39)  Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında mutabakat muhtırası imzalandı, Anadolu Ajansı, Erişim Tarihi: 23 Ekim 2019, http://bit.ly/3ZNHzRc

(40)  Syria’s Kurds forge ‘costly deal’ with al-Assad as US pulls out, Al Jazeera, Erişim Tarihi: 15 Ekim 2019, http://bit.ly/3UhLEvG

(41) Russia-Turkey deal on Idlib no threat to Syria’s territorial integrity, Lavrov affirms, TASS, Erişim Tarihi: 21 Eylül 2018, https://bit.ly/419R7qB

(42) Exclusive: Syrian Kurdish YPG expects negotiations with Damascus soon, Reuters, Erişim Tarihi: 24 Ocak 2019, http://bit.ly/3nL48bE

(43) US-backed YPG, Assad regime agree on decentralized Syria, transferring key cities, Daily Sabah, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2018, http://bit.ly/411r6Kg

(44) مظلوم عبدي: أميركا منعت عملية تركية... وقائد القوات الروسية زارني للتوسط مع أنقرة , Sharq Al awsaat, Erişim Tarihi: 7 Aralık 2022, http://bit.ly/40QdgKH

(45) Bu toplantı 4-5 Aralık tarihinde Bedran Ziya önderliğindeki PYD heyeti ile rejimin askeri ve istihbarat yetkilileri arasında gerçekleşmişti.

(46) Moskova'da imzalanan ve "Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi"nin kurulmasını öngören metin ne anlama geliyor?, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 11 Eylül 2020, http://bit.ly/3KCl5y1

(47) Jonas Parello-Plesner, Rojava, Russia’s Next Frozen Conflict?, Hudson Institute, Erişim Tarihi: 4 Ocak 2018, http://bit.ly/43cLqtS

(48) Nicholas Morgan, Moscow plays Turkey and Kurds against each other,  Erişim Tarihi: 31 Aralık 2020, https://bit.ly/3GrMzE1

(49) Moskova'da imzalanan ve "Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi"nin kurulmasını öngören metin ne anlama geliyor?, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 11 Eylül 2020, https://bit.ly/3KCl5y1

(50) Rusya'nın Suriye'deki Kürt hamlesi ne kadar ciddi?, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 1 Aralık 2021, https://bbc.in/3MoUPZa

(51) Maguire, A. (2020). A Perfect Proxy? The United States–Syrian Democratic Forces Partnership. The Proxy Wars Project. doi: http://bit.ly/3KI5Dka  ve Matthew Ayton, Amid US uncertainty in Syria, Kurdish YPG eyes bolstering ties with Russia, Atlantic Council, Erişim Tarihi: 23 Mart 2020, http://bit.ly/3KFUPTm

(52) Last Warning from Russia to SDF: Turkish Military Operation Coming, The Syrian Observer,  Erişim Tarihi: 29 Kasım 2022, https://bit.ly/3Ug79gg

(53) Rusya bir yandan YPG’ye karşı Türkiye’yi kullanırken diğer yandan Türkiye ile 2019’da elde ettiği garantör statüsü üzerinden YPG konusunu sıcak tutarak müzakere yollarını açık tutuyor. Anadolu Agency, Erişim Tarihi: 10 Aralık 2022, http://bit.ly/3nVgkXD

(54) Bakınız Harita 3.

(55) Twitter, Levent Tok, https://bit.ly/3KfaWWN

(56) Twitter, Levent Tok, https://bit.ly/3UlO3FQ

(57) Rejim unsurları Aralık 2018’de kısmi olarak Menbiç’e giriş yaptı ve 2019 yılının Ocak ayında ortak üssü açtı. 2019 yılındaki Rusya ile Türkiye arasında varılan mutabakat sonrasında Esed rejimi Menbiç’in kontrolünü devraldığını ilan etse de bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Rejim unsurları şehrin batı kırsalında Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) gruplarına karşı YPG ile ortak noktalara konuşlandı.  ([1]) (58)Yerel kaynaklar ve açık kaynaklardan elde edilen bu verilendirme: https://bit.ly/3KhBIh1

(59) Yerel kaynaklar ve açık kaynaklardan elde edilen verilere göre verilen bu sayı gün ve saldırı biçimi karşılaştırılması yapılarak elde edilmiştir. Kırsal alandaki üsler, Suriyeli muhalif gruplara ait rapor edilmemiş bazı saldırılar bu sayı içinde olmayabilir.

(60) Taksim İstiklal Caddesi'nde bombalı saldırı: 6 can kaybı, 81 yaralı, NTV, Erişim Tarihi: 13 Kasım 2022, http://bit.ly/438vlp7

(61) Terör örgütü YPG/PKK'nın Karkamış'a roketli saldırısında 2 kişi hayatını kaybetti, Anadolu Ajansı, Erişim Tarihi: 21 Kasım 2022, https://bit.ly/3MsYpBF 

 

(62) Kilis sınırında roketli saldırı, NTV, Erişim Tarihi: 22 Kasım 2022, http://bit.ly/41dKOT7

(2) International Crisis Group, Syria’s Kurds: A Struggle Within a Struggle, Middle East Report N°136 | Erişim Tarihi: 22 Ocak 2013, http://bit.ly/438api1

(3) Syrian Kurdish Leader: Moscow Wants to Work With Us, USA News, Erişim Tarihi: 9 Ekim 2015, https://bit.ly/3UjpTLP

(4) Azez merkezli bir Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) grup komutanı ile görüşme, görüşme tarihi 9 Mart 2023, komutan adını vermek istemediği için kayda geçilmemiştir.

(5) Azez merkezli bir ÖSO grup komutanı ile görüşme, görüşme tarihi 9 Mart 2023, komutan adını vermek istemediği için kayda geçilmemiştir. 

(6) With Russian air support, PYD strives to make gains in NW Syria, Anadolu Ajansı, Erişim Tarihi: 30 Kasım 2015, https://bit.ly/41aX3zt

(7) Thomas Schmidinger, Afrin and the Race for the Azaz Corridor, Atlantic Council, Erişim Tarihi: 23 Şubat 2016, http://bit.ly/3Mxo38e

(8) 2015-2016 Halep Kuşatması ve tahliyesi sırasında Halep şehri kuzeyindeki çatışmalarda yer alan eski bir ÖSO savaşçısı ile görüşme, 11 Mart 2023

(9) Selin Girit, Syria conflict: Why Azaz is so important for Turkey and the Kurds, BBC, Erişim Tarihi: 18 Şubat 2016, http://bit.ly/404NxgJ

([1]0)Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında ÖSO saflarında Halep kuzeyinde savaşan aşiret savaşçısı ile görüşme, 12 Mart 2023.

([1]1) Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında ÖSO saflarında Halep kuzeyinde savaşan aşiret savaşçısı ile görüşme, 12 Mart 2023.

([1]2) Levent Kemal, 19 Eylül 2015’ten 27 Mart 2016’ya kadar bu alanda gelişmeler için bilgilendirme için bkz: https://bit.ly/416exNB . 27 Mart - 23 Haziran 2016 arasındaki gelişmeleri gösteren bilgilendirme için bkz: https://bit.ly/3nRS5te 23 Haziran – 10 Temmuz 2016 gelişmeleri gösteren bilgilendirme için bkz: https://bit.ly/3Ulv2mH

([1]3) TRT Haber, 'Sınırımızda bir terör koridorunun oluşmasına rıza göstermeyiz',  2 Eylül 2016, http://bit.ly/3ZONW6H

([1]4)  Wladimir van Wilgenburg, Kurdish militia aims to connect Kurdish enclaves in Syria, 23 November 2013, Al Monitor, http://bit.ly/3ZONZiT

([1]5) Bu konuda bazı haberler: Wladimir van Wilgenburg,Syrian Kurdish Party declares transitional government, 12 November 2013, Al Monitor, http://bit.ly/416dqNS  ; Mutlu Civiroğlu, The Constitution of the Rojava Cantons, 17 Ağu 2014, http://bit.ly/3nNFNlv  ; Sedat Ergin, Rusya Suriye’de YPG/PYD üzerinden özerkliğe kapıyı aralıyor; 26 Kasım 2021, http://bit.ly/43giwco  ; Frances Z. Brown and Mara Karlin, Friends With Benefits, 8 May 2018, Foreign Affairs, http://bit.ly/3GpWiLa

([1]6) Frances Z. Brown and Mara Karlin, Friends With Benefits, 8 May 2018, Foreign Affairs, http://bit.ly/3GpWiLa 

([1]7) Rudaw, Race for al-Bab tips balance of power in northern Syria, 06 September 2016, http://bit.ly/41baCis

([1]8)TSK destekli ÖSO, Bab ilçe merkezini ele geçirdi, Anadol Ajansı, Erişim Tarihi: 23 Şubat 2017, http://bit.ly/3ZNNwgH

([1]9) Afrin merkezi ele geçirildi, NTV, Erişim Tarihi: 18 Mart 2018, http://bit.ly/40QcJIH

(20) Şii militanların Esed rejimi ve Rusya için kara gücüne dönüşmeleri ile ilgili bakınız: Anthony N. Celso, Superpower Hybrid Warfare in Syria, Defense Technical Information Center, 2018, https://bit.ly/40UtmTJ

(2[1]) Russia beefs up troop strength in Aleppo’s Afrin, Anadolu Agency, Erişim Tarihi: 3 Mayıs 2018, http://bit.ly/3KQeU9X

(22) Rus birlikleri Afrin'den çekildi, Anadolu Ajansı, 20 Ocak 2018, http://bit.ly/3MrDFug

(23) Bakınız Harita 2.

(24)  Ömer Özkizilcik, Kutluhan Görücü, The Logic of YPG Car Bomb Attacks in Syria: A Strategy of chaos and disorder, SETA, 2021, https://bit.ly/3Kf9Xpz

(25) YPG ve PYD şu anda Tel Rıfat’ın güneydoğusunu da içine alacak şekilde Şehba bölgesini bir kanton olarak tanımlasa da bu bölgede YPG’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ın betimlediği ideolojik hatta bir kurumsallaşması bulunmuyor. Diğer bölgelerde, örneğin Kobani ve Haseke’de 2012 yılında çatışmasız şekilde Esed rejiminden devraldığı kurumları dönüştüren ve ABD desteği ile devletleşme eğilimleri göstererek zorunlu askerlik, eğitim müfredatı, asayiş, mali düzenlemeler ve iskân gibi alanlara dair kurumsallaşmaya çalışan örgütün Şehba’daki varlığı tamamen askeri bir nitelikte ve Şam yönetimi kurumlarının şemsiyesi altında devam etmektedir.

(26) YPG Tabka'yı tamamen ele geçirdi, T24, Erişim Tarihi: 11 Mayıs 2017, http://bit.ly/413Ge9I

(27) ABD destekli PKK/PYD Rakka'yı ele geçirdi, Anadolu Ajansı, Erişim Tarihi: 17 Ekim 2017, http://bit.ly/3Gq3WVE

(28) ISIS has lost its final stronghold in Syria, the Syrian Democratic Forces says, CNN International, Erişim Tarihi: 23 Mart 2019, http://bit.ly/3ZQMcdd

(29) YPG’nin Fırat’ın doğusundaki kurumsallaşma girişimleri bir nevi belediye özerkliğinden devletleşmeye doğru evirilmeyi tanımlayan bir süreci ifade eder. 2012 yılında rejimden devralınan kurumların önce mahalli daha sonra bölgesel olarak işletilmesi ile örgüt terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın demokratik konfederalizm teorisini bölgede uygulamaya başlamıştır. IŞİD’ten alınan bölgelerde mahalli örgütlenmelerin bölgesel üst örgütlenmelere bağlılığı ile oluşturulan bu yönetim şekli 2018 yılından sonra ABD’nin de desteği ile devletleşme eğilimini güçlendirmiştir. Bu durum YPG’nin Rusya aracılığında Şam rejimi ile özerklik pazarlıklarını sıklaştırdığı dönemi beraberinde getirmiştir.

(30) Barış Pınarı Harekâtı, 9 Ekim 2019 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Millî Ordusu grupları tarafından Suriye'nin kuzeyinde YPG'ye karşı başlatılan sınır ötesi askerî harekâttır.

(31) ABD, operasyonun başından bu yana Afrin için ne dedi?, Sözcü Gazetesi, Erişim Tarihi: 22 Ocak 2018, http://bit.ly/3Gl6Knd

(32) Trump to Withdraw U.S. Forces From Syria, Declaring ‘We Have Won Against ISIS’, New Yokr Times, Erişim Tarihi: 19 Aralık 2018, http://bit.ly/43bZTGp

(33)  ABD ile Menbiç mutabakatı, NTV, Erişim Tarihi: 12 Mart 2018, http://bit.ly/3UhrqlE  ve Turkish, U.S. military officials reach agreement on plan for Syria's Manbij, Reuters, Erişim Tarihi: 14 Haziran 2018, http://bit.ly/40QzI6u

(34) ABD Menbiç’ten Çekildi Suriye Ordusu Girdi, Voice Of America, Erişim Tarihi: 15 Ekim 2019, http://bit.ly/3zDItVt

(35) Fabrice Balanche, For Assad, Manbij Is the Key to East Syria, Washington Institute, Erişim Tarihi: 5 Şubat 2019, http://bit.ly/3Km8kWS

(36) Türkiye ile ABD arasındaki 13 maddelik mutabakatın detayları açıklandı, Yeni Şafak, Erişim Tarihi: 17 Ekim 2019, http://bit.ly/43c00BP

(37) ABD askeri unsurları Suriye sınırından çekiliyor, Anadol Ajansı, Erişim Tarihi: 7 Ekim 2019, http://bit.ly/3mna22l

(38) ABD’nin çekilme görüntüleri: https://bit.ly/40ZXs82  ve US forces relocate its bases in Syria, Anadolu Agency,  Erişim Tarihi: 9 Kasım 2019, http://bit.ly/3ZQVB4u

(39)  Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında mutabakat muhtırası imzalandı, Anadolu Ajansı, Erişim Tarihi: 23 Ekim 2019, http://bit.ly/3ZNHzRc

(40)  Syria’s Kurds forge ‘costly deal’ with al-Assad as US pulls out, Al Jazeera, Erişim Tarihi: 15 Ekim 2019, http://bit.ly/3UhLEvG

(41) Russia-Turkey deal on Idlib no threat to Syria’s territorial integrity, Lavrov affirms, TASS, Erişim Tarihi: 21 Eylül 2018, https://bit.ly/419R7qB

(42) Exclusive: Syrian Kurdish YPG expects negotiations with Damascus soon, Reuters, Erişim Tarihi: 24 Ocak 2019, http://bit.ly/3nL48bE

(43) US-backed YPG, Assad regime agree on decentralized Syria, transferring key cities, Daily Sabah, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2018, http://bit.ly/411r6Kg

(44) مظلوم عبدي: أميركا منعت عملية تركية... وقائد القوات الروسية زارني للتوسط مع أنقرة , Sharq Al awsaat, Erişim Tarihi: 7 Aralık 2022, http://bit.ly/40QdgKH

(45) Bu toplantı 4-5 Aralık tarihinde Bedran Ziya önderliğindeki PYD heyeti ile rejimin askeri ve istihbarat yetkilileri arasında gerçekleşmişti.

(46) Moskova'da imzalanan ve "Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi"nin kurulmasını öngören metin ne anlama geliyor?, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 11 Eylül 2020, http://bit.ly/3KCl5y1

(47) Jonas Parello-Plesner, Rojava, Russia’s Next Frozen Conflict?, Hudson Institute, Erişim Tarihi: 4 Ocak 2018, http://bit.ly/43cLqtS

(48) Nicholas Morgan, Moscow plays Turkey and Kurds against each other,  Erişim Tarihi: 31 Aralık 2020, https://bit.ly/3GrMzE1

(49) Moskova'da imzalanan ve "Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi"nin kurulmasını öngören metin ne anlama geliyor?, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 11 Eylül 2020, https://bit.ly/3KCl5y1

(50) Rusya'nın Suriye'deki Kürt hamlesi ne kadar ciddi?, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 1 Aralık 2021, https://bbc.in/3MoUPZa

(51) Maguire, A. (2020). A Perfect Proxy? The United States–Syrian Democratic Forces Partnership. The Proxy Wars Project. doi: http://bit.ly/3KI5Dka  ve Matthew Ayton, Amid US uncertainty in Syria, Kurdish YPG eyes bolstering ties with Russia, Atlantic Council, Erişim Tarihi: 23 Mart 2020, http://bit.ly/3KFUPTm

(52) Last Warning from Russia to SDF: Turkish Military Operation Coming, The Syrian Observer,  Erişim Tarihi: 29 Kasım 2022, https://bit.ly/3Ug79gg

(53) Rusya bir yandan YPG’ye karşı Türkiye’yi kullanırken diğer yandan Türkiye ile 2019’da elde ettiği garantör statüsü üzerinden YPG konusunu sıcak tutarak müzakere yollarını açık tutuyor. Anadolu Agency, Erişim Tarihi: 10 Aralık 2022, http://bit.ly/3nVgkXD

(54) Bakınız Harita 3.

(55) Twitter, Levent Tok, https://bit.ly/3KfaWWN

(56) Twitter, Levent Tok, https://bit.ly/3UlO3FQ

(57) Rejim unsurları Aralık 2018’de kısmi olarak Menbiç’e giriş yaptı ve 2019 yılının Ocak ayında ortak üssü açtı. 2019 yılındaki Rusya ile Türkiye arasında varılan mutabakat sonrasında Esed rejimi Menbiç’in kontrolünü devraldığını ilan etse de bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Rejim unsurları şehrin batı kırsalında Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) gruplarına karşı YPG ile ortak noktalara konuşlandı.  ([1]) (58)Yerel kaynaklar ve açık kaynaklardan elde edilen bu verilendirme: https://bit.ly/3KhBIh1

(59) Yerel kaynaklar ve açık kaynaklardan elde edilen verilere göre verilen bu sayı gün ve saldırı biçimi karşılaştırılması yapılarak elde edilmiştir. Kırsal alandaki üsler, Suriyeli muhalif gruplara ait rapor edilmemiş bazı saldırılar bu sayı içinde olmayabilir.

(60) Taksim İstiklal Caddesi'nde bombalı saldırı: 6 can kaybı, 81 yaralı, NTV, Erişim Tarihi: 13 Kasım 2022, http://bit.ly/438vlp7

(61) Terör örgütü YPG/PKK'nın Karkamış'a roketli saldırısında 2 kişi hayatını kaybetti, Anadolu Ajansı, Erişim Tarihi: 21 Kasım 2022, https://bit.ly/3MsYpBF 

(62) Kilis sınırında roketli saldırı, NTV, Erişim Tarihi: 22 Kasım 2022, http://bit.ly/41dKOT7

Kategori Raporlar

UYGULAMA PLANI ÖZETİ

  • “Özerk yönetime” bağlı askerî oluşumlar, referansını birçok faktörden almaktadır. Bunlar totaliter siyasi eğilim taşıyıp toplumsal bir dayanaktan yoksundur. Bu faktörlerin referans alınmasının nedeni halkın ihtiyaçlarından kaynaklı veya halkı temsil etmekten ziyade bir “siyasî proje” ve “yerelde bazı güçleri güçlendirme” amacın peşindedir. Bahsi geçen referansı genel olarak iki ana temele dayandırabiliriz. Birincisi, Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve önceki ismiyle "KCK - ROJAVA" şimdiki adıyla "TEV-DEM" in dayandığı siyasi temeller, askeri yapılara referans oluşturmaktadır. İkincisi, askeri kanadın, öz yönetimin yasama ve yürütme sistemine bağlanmasıdır.
  • PYD örgütüne bağlı askerî oluşumların askerî anlamda başlangıçlarını iki döneme ayırabiliriz:
  • İlk olarak, 2004 sonrası bazı köylerde meydana gelen ayaklanma sonrası küçük hücreler oluşturulmuştur. Ancak Suriye devrimi öncesi örgüte bağlı herhangi bir askerî oluşum veya örgüt ortaya çıkmamıştır, ve örgütün eleman devşirme gibi tüm askerî faaliyetleri PKK’ya bağlı olarak yürütülmüştür. İkinci dönemin ilk ipuçlarını ise Hebat Diriki liderliğindeki “Devrim Gençleri Harekâtı” adlı örgütün saflarında PYD’nin organize olarak askerî faaliyet yürütecek hücreler oluşturmasıyla başladığını söyleyebiliriz.
  • Özerk yönetime bağlı askerî oluşumların sağladıkları askerî kontrol, iç (istikrarı destekleme hususunda rejim ile özerk yönetim arasındaki yapılar üzerindeki çifte standartın uygulanması) ve dış faktörlerin (uluslararası koalisyonun desteği) etkileşimlerinin bir sonucu olmasına rağmen, sadece bu faktörlere indirgenemez. Kendinden kaynaklı boyutları ihmal etmemek gerekir.
  • YPG ile YPJ, özerk yönetime bağlı askerî güçlerin omurgasını oluşturmaktadır. Bu iki örgütün askerî ve fikrî eğitimi PKK tarafından sağlanmıştır. Savaşçı sayıları ise 20 ile 30 bin civarındadır. Hiyerarşik yapılanmasıyla ilgili tecrübesini de PKK örgütünden elde etmiştir. YPG’nin iç yapısında iki akademinin varlığından söz edilebilir; biri erkeklere diğeri ise kadınlara özel olup “Şehit Şeylan Akademisi” adını taşımaktadır. Buna bağlı olarak, birden fazla akademinin varlığından bahsedilebilir.
  • 2017 yılı itibariyle özerk yönetim içerisinde yeniden yapılanmaya gidilmiştir. Bu kapsamda, yeni askerî alayların oluşturulması teşvik edilmiştir. Bu eğilim, uluslararası koalisyonun devreye girmesi ile başlamıştır ve ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) destek vermesi ve YPG ile SDG’nin daha geniş alanları kontrol etmesiyle daha da artmıştır. YPG’nin kendi elemanlarına uyguladığı sistemler ile bugüne kadar ortaya çıkan grupların yapılanmaları karşılaştırıldığında aralarında bariz farklar görünmemektedir. Söz konusu gruplar şu şekildedir: Tîm, takım (üç timin biraraya gelmesiyle oluşmuştur), bölük ( 4 ya da altı takımdan oluşur), tabur (dört ile sekiz bölükten meydana gelmektedir, kişi sayıları 40 ile 50 asker arasındadır), alay (dört ile sekiz taburdan meydana gelir, kişi sayıları ise 300 ile 400 asker arasındadır.)
  • Etkili ve ana askerî güçler arasında Öz Savunma Güçleri(HPX) de (zorunlu askerlik olarak) yer almaktadır. Özerk yönetimin Sosyal Sözleşmesi içerisinde yer alan Öz Savuma ve Koruma Heyeti’nin 21.01.2014 tarihinde verdiği karar sonucu ve 13.07.2014 tarihinde de yasama kurulu tarafından Öz Savunma Kanunu’nun kabul edilmesi sonrasında, gençleri “zorunlu hizmete” sevk etme görevini Öz Savunma Heyeti üstlenmiştir.
  • El-Cezire Kantonuna bağlı Öz Savunma ve Koruma Heyetinin eş başkanı Rizan Kilo, askerî alayların oluşturulmasındaki amacı; resmî bir şekilde tanınmış ve tüm detaylarıyla disiplinli “eğitim ve inzibat açısından üstün seviyede askerî güç oluşturmak” diye belirtmektedir.
  • El-Cezire Kantonundaki eğitim kurslarının sayısı 29’a ulaşmıştır. Bu kursların ilki 20.11.2014 tarihinde açılmış iken 29. Kurs 21.07.2017 tarihinde açılmıştır. Aynu’l Arap/ Kobani’de ise 8 eğitim kursu açılmıştır. İlk kurs, 20.06.2016 tarihinde başlamış olup son eğitim kursu ise 10.10.2017 tarihinde yapılmıştır. Afrin’de de ilki 05.07.2015 tarihinde ve sonuncusu 05.06.2017 tarihinde olmak üzere toplamda 10 eğitim kursu düzenlenmiştir.
  • YPG’ye lojistik destek sağlamak adına sahada pratik hizmetlerini başlatmasından sonra, Heyet, eğitim süresi sonra eren gençler arasından güvene dayalı seçim yapmaktadır. Ayrıca akademik ve askerî kurumların binalarını da restore etmektedir.
  • Eskiye göre kıyaslandığında, “Öz Savunma Heyeti’nin” Afrin Kanton’unda daha yoğun bir çabayla özel kuvvetler oluşturmaya odaklandığı gözlemlenmektedir. Söz konusu heyet, zorunlu askerlik hizmetine sevk edilmiş askerler arasından “özel kuvvetler” oluşturmaktadır. İş bu raporu hazırlama tarihine kadar söz konusu özel kuvvetlerden 3 grup mezun edilmiştir.
  • Erkeklerin askerlik hizmet dönemi 18 yaşında başlar ve belirlenen süreyi tamamlamak ya da muaf kılınmak, kişinin 40 yaşını aşması ile sona erer. Ayrıca kadınlar da gönüllü olarak bu hizmete dahil olabilmektedir.
  • “Askerî İnzibat Birimleri, Öz Savunma Heyeti’ne bağlıdır. Bu grup, “Askerî Polis” (İnzibat) kolluklarına tekabül eder. Görevlerinden bazıları: “zorunlu askerlik hizmetinden firar etmiş” kişileri yakalamak, hizmet dönemi gelmiş kişilere tebliğde bulunmak veya yargı ile ilgili konularda yakalama kararlarını yerine getirmektir. Yakalama eylemleri askerî sevk idaresi ile koordineli bir şekilde yürütülmektedir.
  • YPG örgütune bazı yabancı örgütler de destek vermektedir. En başta gelen Küresel Özgürlük Taburu, 10.06.2015 tarihinde Rasu’l Ayn/Serekaniyye’de oluşturulmuştur ve mensupları farklı uyruk ve ideolojilerden oluşmaktadır. Marksist Leninist Komünist Parti “MLKP” ve Türkiye İşçi ve çiftçi Sosyalist Ordusu ise çoğunlukla Türk sol kesiminden meydana gelmektedir. Bunların yanı sıra Avrupa’da yaygın olan sol hareketlere mensup bireyler de bulunmaktadır; BOB KRO(BCB) tugayının İngiliz sendika lideri ile “Henri Krasucki” tugayının Fransız komünist lideri gibi.
  • Haseke ilinde (Suriye’nin doğusunda) Hristiyan güçlerle YPG arasında ittifak ilişkisi bulunmaktadır. Haseke’deki Hristiyanların siyasî eğilimleri ile askerî ittifaklarını belirleyen 3 ana faktör bulunmaktadır: 1) Etnik kimlik, zira kendileri Arap veya ayrı bir millîyet Hristiyanlardır. 2) Asurîler, Süryaniler ve Ermeniler olarak Hristiyan etnik farklılıklar. 3) Hristiyan mezhepleri ve kilise bağlantıları.
  • “Batı Kürdistan Konseyi” örgütünün Kürtlerin bulunduğu şehir ve bölgeleri kontrol altına almasıyla birlikte, merkezî güvenlik gücü olarak “Asayiş” oluşturulmuştur. Bu gücün faaliyetleri ise rejim güçlerinin Aynu’l Arap “Kobani”, Rumeylan ve el-Malikiyye(Derik) şehirlerinden çekilmesiyle başlamıştır. Asayiş, kendisinin Kürt Millî Konseyi ve Batı Kürdistan Konseyi’nden oluşan yüksek Kürt Komisyonuna bağlı olduğunu kuruluşundan itibaren ilan etmiştir. Şimdi ise, Demokrat Suriye Konseyi ve Özerk Yönetim bünyesindeki yasama konseyine bağlı olduğunu ilan etmektedir. Trafik polisi (Trafik), Terörle Mücadele (HAT), Kadın Asayiş, Kontrol Noktaları Güvenliği ve Organize Suçlarla Mücadele şubesi gibi kurumlar da asayişe bağlıdır.
  • Terörle Mücadele Birlikleri’nin (“Hızlı Müdahale Güçleri – HAT” olarak da bilinir) görevlerini şöyle sıralayabiliriz: “Rojava şehirlerinde meydana gelen kaçırma, terör, intihar girişimleri vs. güvenlik olaylarıyla ilgilenmek, YPG ile SDG saldırı birliklerine takviye ve destek sağlamak, ayrıca gözlem faaliyetlerinde bulunmak ve suçluları yakalamaktır.
  • El-Cezire ve Aynu’l Arap kantonlarından 500 delegenin katılımıyla oluşturulan Kadın Asayiş, ilk genel kongresini 26.10.2016 tarihinde gerçekleştirmiştir.
  • Öz Koruma Birlikleri (HPC): Özerk yönetim literatürüne göre birliklerin bu adı taşıma nedeni; kendilerini “Toplumun özü” olarak görmeleridir. Görevleri ise: söz konusu birliklere bağlı komitelerin kendi bölgelerinde yaşanan güvenlik olayları kaynaklı saldırılara karşı, kendi mahalleleri ve bölgelerini korumasıdır. Koruma yöntemleri ise mahallere giden yollara kontrol noktaları kurmaktır ve bölgede şüpheli bir şekilde hareket eden kişiler ile ilgili bilgiler toplamaktır.
  • “Rojava Mayın İmha” Örgütü (RMCO), asayiş bünyesi içerisinde yer alan mayın imha ekipleri ile birlikte çalışırak kırsal veya çatışma yaşanmış bölgelerde bomba ve mayınları temizleme ve etkisiz hale getirmekle yükümlüdür. Faaliyete başladığı 2014 yılından beri asayiş bünyesi içerisinde yer alan bomba imha ekipleri ile birlikte 51 km2‘lik alanı mayınlardan temizlemiştir ve 8704 adet mayını etkisiz hale getirmişlerdir.
  • Şüphesiz yukarıda zikredilen güvenlik ve askerî yapılar, özerk yönetimin kılcal damarlarını oluşturmaktadır. Ancak, YPG’nin bölgedeki diğer unsurlarla kurduğu askerî ittifak, söz konusu yapılara farklı boyut kazandırmıştır. Çünkü, söz konusu ittifak (omurgasını YPG’nin oluşturduğu ve yönettiği ittifak) genel olarak Suriye denkleminde, özel olarak da “terörle mücadele” konusunda etkisini giderek arttırmaktadır. Burada, uluslararası koalisyonun kara ve saha çatışmalarında bu ittifakı görevlendirilmesi dönüm noktası olarak düşünülebilir.
  • YPJ, YPG ve kendisi ile ittifak içinde olan “SUTORO” örgütlerinin yanında Suriye Demokratik güçlerinin kuruluş toplantısına katılanlar arasında: Devrim Ordusu, Süryani Askerî Konseyi “MSF”, Sanadid ordusu, Rakka Devrimcileri cephesi (eskiden Rakka Devrimcileri Tugayı), Kuzey Güneşi Taburları, El-Cezire Tugayları Birlikleri, Tahrir Tugayı ve 99. piyade Tugay bulunmaktadır. Suriye Demokratik Güçleri’ne daha sonra birtakım gruplar da katılmıştır. Bu gruplardan, Özgür Subaylar Topluluğu (Hüsam el-Avak), Minbiç Askerî Konseyi (Minbiç Devrimcileri, Cündül Haremeyin Tugayı, Fırat Tugayları Toplulukları, Kusay Tugayı ve Minbiç Türkmenleri Taburu’ndan oluşmaktadır) ve Aşiretler Ordusu başlıca gelenlerden sayılabilir. Nuhbe (elitler) denilen güçler ise Suriye Demokratik Güçleri ile ittifak halindedir.
  • Suriye Demokratik Güçleri(SDG)’nin oluşturulması, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinden daha iki hafta geçmeden ilan edildi. SDG’nin oluşmasının ilanından iki gün sonra,12.10.2015 tarihinde, ABD Savunma Bakanlığı sözcüsü; “ABD’ye ait C-17 tipi kargo uçakları, askerî destek malzemesi içeren 100’den fazla konteyneri Haseke iline havadan bıraktı.” bildiriminde bulundu.
  • Resmi açıklamalara göre ABD’nin söz konusu silah desteği, Kürdistan Yurtseverler Birliği Partisi (YNK) eski sekreteri Celal Talabani’nin yeğeni “Lahur Şeyh Cengi’nin” planlaması ve koordinasyonu neticesinde gerçekleşmiştir.
  • SDG’nin kuruluşunun ilanı, PYD örgütünün Haseke kırsalı, Rakka ve Afrin kırsalındaki Arap çoğunluklu bölgelerde kontrolü sağlaması ve Pentagon’un “Suriye’de savaşan askerlere yurtdışı eğitimi” programını iptal ettiğini ilan etmesinden 11 gün sonra yapılmıştır.
  • SDG’nin varlığının şu ana kadar devam etmesindeki ana nedenlerden biri; ABD’nin kendisine verdiği destektir. Bu desteğin arkasında birçok yön bulunmaktadır. Böylece, SDG’nin yapısı sağlamlaştırılmış ve yeteneklerini geliştirmesini sağlanmıştır. Çatışmalar esnasında havadan destek vermek ve PYD birliklerini herhangi bir karşı saldırıdan korumak ile başlayan bu destekler, SDG’nin kontrol bölgelerine askerî uzman ve danışmanlar göndermek, Deniz Piyade Kolordusu (MARINES) ve ABD güçlerinin gönderdiği çeşitli unsurlar ile devam etmiştir. Bu desteklerle birlikte uluslararası koalisyon yönetiminin SDG ve PYD güçlerine silahlı desteği de devam etmiştir. Ayrıca, Haseke, Halep ve Rakka kırsallarında da sayıları 5-6 arası olan askerî üsler de inşa edilmiştir.
  • SDG güçlerine sunulan dış destek üç boyuttan oluşmaktadır: silah desteğinin verilmesi, askerî üsler kurulması ve ABD’nin SDG’ye hiçbir kimsenin kendisini tehdit edemeyeceğine yönelik söz vermesidir.
  • SDG bünyesinde sayıları 500’den fazla olan yabancı danışmanlar bulunmaktadır. Bu danışmanlar, YPG ve SDG güçlerini eğitmek için birincil olarak ABD ve Fransa’dan, ikincil olarak da İngiltere’den gönderilmiştir.
  • Suriye kuzeyinde inşa edilmiş kalıcı ABD üslerinin sayıları 5 - 6 üs olarak bilinmektedir.
  • SDG, bünyesinde bulunan güçlerin sayısını detaylı bir şekilde bildirmemiştir. Tahmine dayalı olarak medyadaki açıklamalara dayanarak sayı vermek veya SDG adına savaşan bazı askerî grup komutanlarının açıkladığı sayıları esas almak doğru değildir. SDG veya onun adına savaşan diğer askerî grupların sayıları net olarak bilinmemekle birlikte, diğer gruplarla birlikte toplam sayıları 60 ile 70 bin arası olduğu değerlendirilmektedir.
  • SDG, para karşılığında gönüllü hizmet edecek gençleri kabul etmeye veya zorunlu askerî hizmete almaya 02.01.2016 tarihinde başlamıştır. 16.02.2017 tarihine kadar 12 askerî eğitim düzenlenmiştir. Bu eğitime katılımın çoğu, El-Şedadi şehri ile Rakka ve Deyru’z-Zor illerinden olmuştur.
  • SDG’nin kuruluşunun ilanından itibaren, askerî teşkilatlara katılacak olan unsurların alt gruplara katılmasına izin verilmemiştir. Bunun yerine, doğrudan SDG’nin kendi bünyesine katılmışlardır. Bundan dolayı, SDG bölgede diğer gruplara katılmak isteyen kişileri engellemiştir. Buna örnek olarak, el-Gad (تيار الغد) akımına bağlı       el-Nuhba (قوات النخبة) güçleri ile yaşanan olaylar verilebilir . Ancak Hristiyan askerî güçleri ve Sanadid güçleri bu engellemeden müstesna kılınmışlardır.
  • SDG güçlerinin yapılanması şöyledir: 1) Askerî Konsey: SDG’yi oluşturan tüm askerî teşkilat ve grupların temsilcilerinden oluşmaktadır. 2) SDG Genel Komutanı. 3) SDG Genel Komutanlığı: ihtiyaca göre 9 - 13 arası üyeden oluşmaktadır. 4) Askerî İnzibat Komisyonu: YPG gibi SDG de askerî alaylar oluşturmaya yönelmemiştir. SDG, şimdiye kadar bir istisna olarak Haseke ilinde “El-Cihiş Aşireti” mensuplarından 200 kişilik genç özel bir alay oluşturmuştur.
  • SDG’nin bugüne kadar askerî alaylar oluşturmasının önündeki temel engel ile devrimin başından bu yana geçen 6 yılda Suriye muhalefetinin birleşmesinin önündeki engel aynıdır. Zira 2015 yılında oluşan SDG, aslında kendi içinde birçok gruptan oluşan bir askerî konseyden ibarettir. Düzenli alaylar oluşturmak için SDG’yi oluşturan söz konusu alt grupların entegre olması gerekir, fakat bu durum bugüne kadar gerçekleşememiştir.
  • SDG’nin oluşumu üzerinde detaylıca durmak, bu oluşumun bünyesi içinde ortaya çıkan farklı problemlerin nedenlerini açığa kavuşturur.
  • SDG, birden fazla gücün birleşmesiyle vücut bulmuştur. Bu güçlerin bazıları aşiret olmakla beraber, Rakka ve Halep’in kuzey kırsalındaki bazı gruplar örneğinde olduğu gibi bazıları da aşiret üstü yapıya sahiptir. Hristiyan güçleri gibi dini yapıda olanlarla birlikte yapıları millîyetçi mağduriyete dayanan gruplar da vardır.
  • SDG’nin yapısı altında bulunan alt gruplar arasında yapısal sorunların olduğu görülmektedir. Şu ana kadar devam eden ancak dondurulmuş olan bu sorunların bir tarafı her zaman YPG olmuştur. Söz konusu sorunlardan bazıları, SDG’nin oluşumundan önceye dayanır. Özellikle YPG ile Sanadid ordusu arasında, SDG oluşumundan sonra “Aşiretler Ordusu” ile ve daha sonra Tahrir Tuğrayı ile büyük sorunlar meydana gelmiştir. Rakka operasyonu esnasında da YPG ile el-Gad Akımına bağlı el-Nuhba güçleri arasında sorunlar olmuştur.
  • Rakka Devrimcileri Cephesi (eskiden Rakka Devrimcileri Tuğayı) YPG’nin en eski müttefiklerinden birisidir. YPG’nin Mart 2013’te Rakka’yı ele geçirerek rejim güçlerini oradan tamamen çıkartmasında, Rakka Devrimcileri Cephesi’nin önemli rolü vardır.

GİRİŞ

Demokratik Birlik Partisi(PYD), fonksiyonu ve varoluşu itibariyle Suriye sahnesinde daima sorunlu bir topluluk olmuştur. Örgütün “siyasî ve askerî varlığı ile ilişkilerinin ve ittifaklarının büyümesi” genelde siyasî projesini, özelde de kurumsal ve özerk yönetim içindeki etkileşimlerini değerlendirirken önemli bir faktör olmuştur. “Demokratik tecrübe ve deneyimini” ileri sürerek bu deneyimi ihraç ettiğini iddia etmesine rağmen, oluşumunu totaliter düşünce sarmıştır ve toplumsal ve siyasal birliğinden yoksundur. Bu da, askerî ve idarî tüm faaliyetlerinin sadece kendisine bağlı kılmaktadır ve kendi uzantılarıyla sınırlandırmaktadır. Ayrıca terör örgütü listelerinde yer alan ve komşu ülkelerinin başlıca güvenlik tehdit kaynaklarından biri olan PKK ile PYD aralarındaki fikrî bağların değil daha çok örgütsel bağın varlığını inkâr etmektedir. Bu durum, kendi ifadelerinde yer almamasına rağmen bu örgütün Suriye sınırlarını aşan bir örgüt olduğuna yönelik yaklaşımı güçlendirmektedir.

Örgütün ifade edilen sorunlu oluşumu; askerî ve idarî yapılar ile destekli "yerel yönetim tarzı" eşliğinde süregelmiştir. Bu yapının unsurlarından belki de en önemlisi güvenlik güçleri ile bu bağlamda yapılan anlaşmalar, iç ilişkiler, örgütsel yapılanmalar ve referans dayanaklarıdır. Söz konusu yapılanma özerk yönetimin kılcal damarlarını oluşturmaktadır. Bu nedenle, örgütü tanıma ve değerlendirme açısından duyulan ihtiyaç bu dosyanın önemini arttırmaktadır. İş bu çalışma söz konusu örgütün yapılarını detaylıca masaya yatırıp incelemiştir. Aynı zamanda, oluşum ve gelişim süreçlerini de ele alarak bu süreçle birlikte oluşan sorun ve sorunsalları da irdelemiştir.

Bu sistem öz yönetimin omurgasını oluşturmaktadır. Bu çalışmada, sorunun belirlenmesi ve açığa çıkartılıp değerlendirilmesi gerekliliğine bağlı olarak; yapının oluşum süreci ve problemlerini ele almak gerekiyor.

Bu çalışma, söz konusu yapı ile ilgili birbiriyle entegre olmuş veri tabanı oluşturmasından dolayı önem arz etmektedir. Bu durum örgüt hakkında bilimsel ve nesnel analizler yapmak, yapıları ve birbirleriyle tutarlılıklarını incelemek, ulusal ve uluslararası siyasî hedeflerinin birbiri ile ne kadar uyumlu olduğunu ölçmek hususlarında daha gerçekçi yaklaşımlar getirmeye katkıda bulunmaktadır. Ayrıca çalışmanın içerdiği üç bölüm aracılığıyla yerel ve bölgesel karar sahiplerine, bu yapıların doğası, meşruiyetleri, istikrarı sağlamaları veya tehdit oluşturmaları hakkında tanıtıcı bir rehber niteliğindedir. Böylece bu çalışma, örgüt yapılarının başta gelen etkileşimleri, yapılanmaları, ilişkileri ve dış desteklerinin yanı sıra, iç ilişkilerini ve bu ilişkilerin güvenlik bünyesini güçlendirme veya zayıflatma etkisini incelemektedir.

Derinlemesine araştırmaya ve mülakatlara dayanan bu çalışma üç ana bölüme ayrılmıştır. Bu ana bölümlere girmeden önce bu yapıların siyasî referanslarını, güvenlik birimlerini ve askerî oluşum sürecini açıklamakla başlamıştır. İlk bölümde ise, Halk Koruma “YPG” ve Kadın Koruma “YPJ” olarak iki koruma birlik grubu, bunların yabancılardan oluşan müttefik güçleri, birliklerin örgütsel organizasyon ve yapılarının yanı sıra özerk yönetime bağlı “Hristiyan” güçler değerlendirilmektedir.  

Çalışmanın ikinci bölümünde, iç güvenlik güçlerinin oluşturduğu güvenlik kurumları ve bu bağlamda ana kurum olarak “Asayiş” birimi, diğer kurumlardan ise Trafik Polisi, Terörle Mücadele Birimleri, Kadın Asayiş ve Toplumsal Savunma Güçleri ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, hâkim ve merkezi sisteme sahip olan “YPG” bünyesinde oluşturulmuş Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından temsil edilen tek askerî ittifak; onun oluşum aşaması, organizasyon yapısı ve ihtilaflı olduğu güçler ortaya konmuştur. Siyasî ve askerî varlığının devamında dış güçlerin tesiri açıklanmıştır. Bu bağlamda, kendi içinde oluşan bazı ihtilaflar, yapısındaki uyum problemleri ve likidite eksikliği ışığında ele alınmıştır.

 

Daha fazlası için tıklayın

Kategori Raporlar