Amerika ve Rusya'nın adete 'düşman çatlatan' yakınlaşmasının kimlerin canını yakacağı merak konusu oldu.

''Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi Türkiye Direktörlüğü'nden Prof Dr Ensar Nişancı Ajans Haber'e yapmış olduğu röportajında ABD-Rusya ilişkilerini Suriye üzerinden değişen dengeler noktasında ele aldı.ABD-Türkiye ilişkilerinin nasıl ilerlediğini görmek için ise yine bakmamız gereken labarotuarın Suriye olduğunu belirtti. ''

Dünya siyasi tarihinde ezeli rakip olarak anılan iki süper güç Rusya ve Amerika arasındaki hava yumuşadı. Birçok ülke arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olan,  dünyada dengeleri alt üst eden adımların atıldığı bir satranç tahtasına dönüşen Suriye, bu iki ezeli düşmanın bir birine yakınlaşmasına ortam sağlayarak dünya kamuoyunu şaşırtmaya devam ediyor.  Örtüşen Kürt politikaları nedeniyle sık sık bir araya gelen ve sergiledikleri samimi tavırlarla adeta düşman çatlatan Rusya ve Amerika artık iki düşmandan ziyade iki iyi dost görüntüsü veriyor. Önce ABD DışişleRİ Bakanı Kerry, Putin ve Lavrovla görüşmek için Rusya’ya gitti. Toplantı esprili havasıyla dünya basınında gündeme oturdu. Ardından da CIA Başkanı John Brennan, Rusya’nın başkenti Moskova’ya Mart ayı içinde gizli bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu gelişmelerin ardından da bu yakınlaşmanın kimlerin canını yakacağı merak konusu oldu.

EN BÜYÜK RİSK TÜRKİYE İÇİN

Rusya ve Amerika örtüşen çıkarları doğrultusunda ortak hareket ederken bu iki ülkenin ortaklığı Türkiye'yi strese sokuyor. Çünkü Amerika Rusya uzlaşısının başında gelen Suriyeli Kürtlerin durumu Tükiye'nin güvenliğini tehdit eder vaziyette. Amerika Suriye’nin kuzeyinde konuşlandırmak istediği Kürt güçleri için Rusya’dan yardım alırken bu Kürt grupların Türkiye’yi tehdit eden terör örgütleri olması durumu içinden çıkılmaz bir hale sokuyor.

Yaşanan Rusya Amerika yakınlaşmasını AjansHaber’e değerlendiren Namık Kemal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ensar Nişancı, Amerika’nın Rusya’yı  bir maşa gibi kullanıp gerektiğinde Avrupa’yı kıskaca aldırdığını,  gerektiğinde Suriye’deki işleri gördürdüğünü Rusya’nın da buna karşılık Suriye’deki emellerine ulaşmak için Amerika’dan destek aldığını vurguladı.

Yaşanan tüm bu ortak çalışmaya rağmen bile Suriye’de kimsenin arzuladığı şeylere ulaşamadığına değinen Nişancı “Dolayısıyla Suriye’de ne Amerika’nın istedikleri oluyor ne Rusya’nın istedikleri oluyor ne de İran’ın istedikleri oluyor. Türkiye’nin de istemedikleri olmuyor. Yani Türkiye istediklerini oldurabilecek noktada değil. İstemediklerinin olmaması için çalışıyor. Bugüne kadar bu noktada Türkiye’nin önemli ölçüde başarılı olduğunu söylemek mümkün” sözleriyle de Türkiye’nin bölgedeki durumunun çok da kötü olmadığını vurguladı. İşte Nişancı’nın AjansHaber’e yaptığı o çarpıcı değerlendirme:

AMERİKA’NIN KAFASI ÇOK KARIŞIK

Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilerin nasıl bir çerçevede ilerlediğini görmek için bakmamız gereken laboratuvar Suriye’dir. Bu iki ülke ilişkilerinin bir Suriye öncesi var bir de sonrası. Amerika dünyanın patronluğunu yapmış olan büyük bir aktör ama bu patronun önemli problemleri var. Özellikle Irak müdahalesinden sonra ve ortaya çıkan El Kaide gibi IŞİD gibi örgütlerden sonra Amerika’da ciddi bir kafa karışıklığı meydana geldi. Hangi mekanizmayı kullansam nasıl sonuç alırım konusunda ciddi bir tereddüt içinde.

AMERİKA BİR ŞEKİLDE AVRUPA’YI KONTROL ETMEK İSTİYOR

Bence Amerika tek cephede mücadele etmiyor. Amerika’nın birçok cephesi var. Tıpkı Avrupa Birliği’nin birçok zonu olduğu gibi.  Schengen zonu var, euro zonu var… Zonlar üzerinde kendini tanımlayan bir oluşum. Amerika’nın da küresel bir güç olarak birçok zonu var. Bu zonlarından bir tanesi dolar zonu bence bu çok önemli bir şey. Amerika’nın rezerv para olarak doları, dünya ekonomisini kontrol noktasında çok önemli bir güç kaynağı olarak kullanıyor. Bu zona karşılık da muhtemelen eoruzone gelecekti. Dolayısıyla Amerika’nın Avrupa’yı bir şekilde dengelemesi ve kontrolde tutması gerekiyordu.

ABD’NİN DENGELEMESİ GEREKEN İKİNCİ GÜÇ: ÇİN!

Amerika’nın dengelemesi gereken ikinci güç ki bence çok önemli bir güç: Çin. Çin de çok önemli bir ekonomik güç olarak sıçrayarak büyüyen bir ülke ve Schengen’e karşı bölgede Rusya ve İran’la ekonomik bir hat veya pakt diyebileceğimiz oluşum var ve bunun liderliğini yapan Rusya değil, bunun liderliğini yapan Çin var.

TÜRKİYE, AMERİKA’NIN DÖŞEDİĞİ RAYLARDAN YÜRÜMEK İSTEMEDİ

Üçüncü bir zon olarak tanımlayabileceğimiz ki bu da çok önemli; İslam dünyasında özellikle Amerika’nın medeniyetler çatışması tezi üzerinden değerlendirdiğimizde mücadelesinin çok önemli bir rolü var. Suriye’de bir İslam dünyası ve İslam dünyasındaki zonda Amerika’nın bence iki stratejisi oldu. Bunlardan bir tanesi bu zonu kontrol edebilmek adına Türkiye’yi bir model şekline getirip bölge üzerinde müessir olmak. Lakin Türkiye Amerika’nın döşediği raylarda yürümeyi kabul etmedi. Türkiye kendisi bir eksen ülke olmak isteyince bu eksene karşı ikinci bir eksen oluşturulmak istendi ve burada hatırlanacağı gibi Türkiye eksen mi değiştiriyor tartışmaları oldu. Ama artık bu tartışmalar çok geride kaldı bence burada hem ülke içinde Türkiye’nin lokomotifliğini yapan ana aktöre karşı hem de bölgede Türkiye’ye karşı yeni eksenler oluşturulmaya çalışıldı. Bu eksenlerin başında da İran ekseni geliyor. Bu mezhepsel de bir temele oturttular, Sünni eksene karşı Şia ekseni… Bu Şia’nn yükseltilmesinden ziyade İslam dünyasının kontrol edilmesi üzerine kuruluydu. Aynı şekilde Türkiye’deki yeni eksen arayışları Türkiye’nin demokratikleştirilmesinden ziyade Türkiye’nin kontrolü üzerine kurulu pozisyonlardı…

AMERİKA, AVRUPA’YI RUSYA İLE KISKACA ALMAK İSTİYOR

Şimdi gelelim Avrupa’ya… Bence Avrupa ve Çin üzerinde Rusya’nın nasıl bir işlev gördüğünü Amerika açısından anlayabiliriz. Avrupa şuan ikili bir kıskaç altında ve Amerika bunu Rusya aracılığı ile yapmaya çalışıyor. Avrupa’yı sıkıştırarak bence Almanya’nın daha fazla liderlik yapmasını önlemeye çalışıyor. Çin Almanya ve Türkiye üçlüsüne karşı başka bir üçlüyü ortaya çıkarmaya çalışırken Rusya’yı burada oyun değiştirici olarak kullanmaya çalışıyor oyun kurucu değil. Euro’nun gücünü düşürmek üzere Avrupa’yı bir kıskaca bir kuşatmaya alıyor. Bu noktada Ukrayna krizini ve Ukrayna krizinde Avrupa’nın bir anlamda yalnız bırakılmasını ve Rusya’nın orada genişlemesine izin verilmesini bu çerçevede değerlendirmek lazım.

RUSYA SURİYE’YE AMERİKA İLE ANLAŞARAK GELDİ

Bir diğer çok önemli nokta tabii ki Suriye noktası. Suriye’de Rusya’nın temel özelliklerinden bir tanesi de tabii ki petrol ve enerji hatlarının kontrolü. Rusya bunu yapamadığı sürece kendi elindeki zenginliklerin, stratejik bir güce dönüştürme imkanı yok. Bu nedenle hem körfezdeki petrol kaynaklarını kontrol etmek hem de bunların ulaşım kanallarını kontrol etmek adına Suriye’ye gelmek zorunda kaldı. Rusya buraya gelirken Amerika ile anlaşarak geldi. Burada iki tane amaç vardı. Bunlardan bir tanesi Rusya Ukrayna’daki kazanımlarını konsülde etmek istiyordu.

AMERİKA RUSYA’DAN KÜRT HATTININ GÜVENDE TUTULMASINI İSTEDİ

Burada Amerika’nın örtük onayını aldı. İkinci olarak da Akdeniz’de enerji akışını kontrol edecek çok stratejik nokta konusunda Amerika ile anlaştılar. Bu anlaşmaya karşılık olarak Amerika Kürt hattının güvende tutulmasını istedi. Ben durumun böyle olduğunu düşünüyorum. Rusya’nın önceliği Türkiye’nin kontrolü üzerine değil evet Rusya’nın Türkiye ile bir rekabeti var ama rekabeti kadar iş birliği de var.

“UÇAK KRİZİ İLE RUSYA KARŞISINA 80 MİLYON DEĞİL, 1 MİLYAR İNSANI ALDI”

Amerika açısından baktığınız vakit Türkiye ile Amerika arasında bir rekabet yok. Daha öncesinden küçük ortak, kontrol edilen bir aktörken şimdi özneleşmek isteyen, bölgede bir güç olmak isteyen bir Türkiye var. Dolayısıyla Kürt sorununun kullanılmasının Kürtlere özgürlük ve hak vermekle bir alakası yok.  Türkiye’nin bölgeye müdahale aracı olarak kullanılmak istendi. Bu noktada Rusya’nın kurulan bu plana önce razı olduğu sonra  sahaya geldiğinde işin ne kadar zor olduğunu gördüğünü söylememiz gerekiyor. Çok maliyetli bir durum. Bu noktada Rusya geri çekilmek istedi ve Türkiye de daha sağlam bir şekilde durmaya çalışıyor. Bu noktada Rusya beklenmedik şeylerle de karşılaşmış oldu. Mesela Türkiye ile karşı karşıya gelmeyi arzu etmezken Türkiye ile arası açılmış oldu. Bu Rusya için gerçekten büyük bir maliyet. Türkiye ile bu problemi yaşaması sadece 75 – 80 milyonla problemli olduğu anlamına gelmiyor. Tüm coğrafya bu anlamda Rusya’ya karşı bir karşı duruşa itilmiş oldu. Bir buçuk milyarı aşkın Müslüman coğrafyası içerisinde  neredeyse bir milyarının antipatisini kazandı.

İRAN İLE RUSYA’NIN ARASI AÇILDI

Dolayısıyla artık Rusya’nın bütünleşik bir Suriye’den ziyade parçalı bir Suriye ve parçalı Suriye’nin kendisi için önemli olan stratejik noktalarını elinde tutan ama diğer taraftaki maliyetlere çok fazla bulaşmak istemeyen bir Rusya’nı olabileceğini doğrusu düşünüyorum. Bu Rusya açısından oldukça Rasyonel görünüyor.  Yalnız İran’ın Türkiye ziyareti sırasında Cevat Zarif’in söylediği çok önemli bir şey vardı; Zarif “Biz bütn Suriye’den yanayız, parçalı Suriye’den yana değiliz” demişti. Buradan anlaşılıyor ki İran ile Rusya’nın arası da açılmış vaziyette.

NE ABD’NİN İSTEDİĞİ OLUYOR NE DE RUSYA’NIN

Dolayısıyla Suriye’de ne Amerika’nın istedikleri oluyor ne Rusya’nın istedikleri oluyor ne de İran’ın istedikleri oluyor. Türkiye’nin de istemedikleri olmuyor. Yani Türkiye istediklerini oldurabilecek noktada değil. İstemediklerinin olmaması için çalışıyor. Bugüne kadar bu noktada Türkiye’nin önemli ölçüde başarılı olduğunu söylemek mümkün.

Bilindiği gibi Cumhurbaşkanımız Amerika’ya bir ziyaret gerçekleştiriyor ve bu arada Rusya’nın da Türkiye’ye heyetler göndereceği noktasında haberler var. Bence Rusya’da artık bütün kozlarını bir sepete koymak istemiyor. Türkiye ile yeniden görüşebilirizin sinyalleri verilmeye çalışılıyor. Yani Amerika artık Rusya için güvenilir bir ortaklık adayından şüpheli bir aday konumuna geldi.

ÖRTÜK ANLAŞMALAR OLABİLİR

Türkiye’nin Ukrayna’ya yaklaşması, AB’nin Türkiye’ye yakınlaşması bu bölgedeki bütün güç dengelerini, hesaplarını değiştiren sürekli yeni konjonktürler üreten bir noktaya doğru gidiyor. Dolayıosıyla bu arada diplomasi trafiğinin yükselmesini bekleyebiliriz. Yeni örtük anlaşmaların olabileceğini bekleyebiliriz. Ama şu noktada şunu söylemek lazım; ne Amerika istediğini alabiliyor  ne de Rusya istediğini alabiliyor, İran da bu noktada ağır bedeller ödemiş durumunda. Bölgedeki diğer aktörler Türkiye gibi Almanya, Arabistan gibi ülkeler bu oyunda, masanın bir tarafında olmak istiyorlar. Yeni görüşmeler yeni şeyler gerçekleştirmekten ziyade aradaki işişkileri sağlam tutup İstenmeyen sonuçların doğmasına mani olmak için yapılan görüşmeler olduğunu düşünüyorum.

Kaynak: AjansHaber

Salı Kasım 28
Suriye'de erken iyileşime, son yıllarda önem kazanan bir değişken olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda, Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezinin, Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle “Suriye'de Erken İyileşme: Gerçeklik ve Gelecek Perspektifleri” başlıklı…
Kategori  Faaliyetlerimiz 
Çarşamba Kasım 22
Umran Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen "Aksa Tufanının Suriye'deki Gelişmelere Etkisi" konulu panele katılmanızdan memnuniyet duyarız. Davetiye AyrıntılarıDavet Türü: Genel Katılım Şekli: Yüz yüze Tarih :…
Kategori  Faaliyetlerimiz 
Perşembe Ağustos 11
Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi, İstanbul Medipol Üniversitesi Akdeniz Araştırmaları Merkezi (AKAM) ve Karadeniz Stratejik Araştırmalar Derneği (KASAM) işbirliğiyle 15 Kasım 2022 tarihinde İstanbul Medipol Üniversitesinde gerçekleşecektir. Konferansın ana teması Suriye'deki…
Kategori  Faaliyetlerimiz