Rusya ve ABD’nin Suriye AteÅŸkes Bildirgesi

Kerry-Lavrov buluÅŸmasını takiben 22 Åžubat 2016’da yayımlanan Suriye AteÅŸkes Bildirgesi; Suriye krizine politik çözüm sunmak amacıyla ABD ve Rusya’nın katılımıyla isyancı tabir edilen gruplar göz ardı edilerek yayımlandı. Teklif, Suriye’de politik bir çözümü önerirken devlet terörünü sona erdirmeye yönelik herhangi bir politik yada yasal-meÅŸru geçiÅŸi garanti etmemektedir. Dahası bu bildiri Rusya’yı Suriye krizindeki rejim müttefiki konumundan uluslararası arenada tasdik edilen politik sürecin koruyucusu konumuna taşımaktadır. Ayrıca Rusya’ya anlaÅŸmada belirtilmemiÅŸ olan diÄŸer tüm gruplara (terörist adı altında dışlanmış gruplara) saldırı hakkı tanınarak ateÅŸkesin barış gücü konumuna getirilmiÅŸtir.

Bildirgenin Analizi:

Suriye’nin nihai geleceÄŸinde söz sahibi olmasını saÄŸlayacak koÅŸullarla Rusya’nın liderlik konumunun güçlendiriliÅŸi:

11 Åžubat tarihli Münih TebliÄŸi kararıyla kurulan Uluslararası Suriye Destek Grubu (USDG)’nun bildirisine göre Rusya ve Amerika’nın liderliÄŸindeki bildirge Washington’dan Moskova’ya nihai kararın uygulanabilir detaylarını içermekte ve tüm sorumluluÄŸu Rusya’ya vermektedir.

Kerry, Lavrov’un basın açıklamasında tekrar tekrar belirtilen Rusya vizyonuna baÄŸlı kaldı. Herhangi bir muhalif grubu hedef almak üzere terörizme karşı savaÅŸma bahanesiyle Rusya’ya tam yetki verildi aynı zamanda terörist olarak tanımlanmayan tüm diÄŸer grupların güvenliÄŸi garanti edildi.Bu öncül açıklama ateÅŸkesi reddeden isyancı gruplar ile IÅŸid, Cebet el Nusra ve BM tarafından terörist olarak ilan edilen gruplar dahil tüm grupları açıkça reddettiÄŸini belirtmektedir.

Suriye rejiminin askeri gücünü tek yasal askeri güç olarak tanımlamak:

Bu bildiri Suriye rejim güçlerinin yasallığını tekrar etmekte ve ordu güçlerini Suriye Arap Cumhuriyeti’nin Silahlı Güçleri olarak tanımlamaktadır. Dahası rejimin askeri birliklerine terörizm ve Suriye Muhalif Devrimci güçleri ile savaÅŸmaya yönelik ayrıcalıklı haklar tanır. Bildiriye göre, rejim kuvvetleri Suriye’de barışın ve güvenliÄŸin saÄŸlayıcısı konumundadır. Bunun birlikte Suriye’de bulunan diÄŸer tüm silahlı kuvvetler Ulusal Muhalif Gruplar dahil, Suriye Demokratik Silahlı Güçleri ve YPG birimlerinin Suriye rejimi izni olmaksızın IÅŸid veya diÄŸer terörist gruplarla çatışmaları yasaklanmıştır.

Dahası, devrimciler ve ateÅŸkesi geri çeviren ılımlı muhalif gruplar devletin otoritesi ve bağımsızlığına karşı tehdit olarak sayılmaktadır. Böylece Suriye rejimi herhangi bir politik ya da yasal bir engel olmaksızın bu grupları hedef almaya ve saldırmaya devam edebilir.

Suriye’dekin Askeri Durumun DeÄŸiÅŸkenliÄŸini Koruması:

Bu bildirgedeki tüm istisnalar ve önceki BM yasa tasarısı ancak Suriye’deki askeri durumu rejim ve müttefiklerinin yararına olacak ÅŸekilde sürdürmektedir. Bildirgedeki politik ateÅŸkes sürecinden IÅŸid, Cebet el Nusra ve Güvenlik Konseyince terörist olarak tanımlanan diÄŸer grupları dışlarken Ä°ran destekli dış güçleri ateÅŸkesin dışında tutmamaktadır. Aksine onları Suriye askeri birimlerine karşı savaÅŸan yasal gruplar olarak saymaktadır. Muhalif güçler ve ılımlı devrimciler bu nedenle rejim güçlerine ve istisnasız tüm müttefiklerine karşı askeri faaliyetlerini durdurmaya zorlanıyor.

AteÅŸkes ile müzakereler arasındaki politik çözümü fesh eden ayrımlar:

BM Güvenlik Konseyi 2254 No’lu yasa tasarısı ile geçiÅŸ sürecine yönelik gerçekçi adımlar atmaya yönelik kararlılığını göstermiÅŸtir. Yine de bildirgenin içeriÄŸi politik sürece geçiÅŸ için gerekli ön koÅŸulları gözden kaçırmaktadır. Bu bildirge tüm partilerin tutuklularının bir ön koÅŸul gözetmeksizin salınması ve böylece politik sürece ve ateÅŸkese entegre edilebilmesi talebiyle sonuçlanmıştır. Dahası bu partileri insani yardım sürecine hızlı bir geçiÅŸe yönlendiren Güvenlik Kurulu’nun 2139 ve 2165 No’lu kararlarının esgeçilmesinden bu yana uluslararası toplum Suriye rejimini hala kabul edilebilir kılmak konusunda baÅŸarısızlığa düÅŸmüÅŸtür.

AteÅŸkes bildirgesi gereÄŸi devrimci ve muhalif gruplar dışlandıkça, rejimi BM 2254 No’lu yasa tasarısını uygulamaya zorlamak hususundaki tüm çabalar anlamsız kalacaktır.  

Usuli Problemler ve AnlaÅŸma Metni

Bu bildiri müzakerelerin önünü tıkayarak ve herhangi bir itiraza yer vermeyerek rejimin statükosunu keskinleÅŸtirmektedir. Barış süreci’nin önünün açılması için kurulan ortam sadece muhalif grupların teslim olması ve vazgeçmesine yönelik olan isteÄŸin ortaya konulmasıdır. Bu bildiri takip edildiÄŸi sürece baÅŸarısızlıkla sonuçlanacak olan pek çok madde içermektedir:

1.Amerika ve Rusya savaÅŸ dışı alanları tanımlamakla yükümlüdürler. Bu tür düzenlemeler güneyde uygulanabilir ancak Cebet El Nusra ve devrimci ulusal direniÅŸ güçlerinin kontrolü altında bulunan Ä°dlib vilayetinde uygulanması neredeyse imkansızdır.

2.AnlaÅŸmanın gözlemcilik mekanizmalarını tanımlayan son sözünde bir anlam karmaÅŸası bulunmaktadır. Açıkça görüldüÄŸü gibi metin Rusya’nın Suriye’nin güneyindeki ilerleyiÅŸine yasallık katmaktadır. Aynı zamanda rejim güçlerinin ve müttefiklerinin devrimcileri ve ulusal direniÅŸ güçlerini terörle mücadele bahanesiyle hedef almasının önünü açmaktadır.

3.AteÅŸkes anlaÅŸmasını ihlal edenlerin hesap verebilirlik mekanizmaları sınırlandırılmıştır.Rejime ayrıcalık saÄŸlayan ve Rusya’nın koruyuculuÄŸunda askeri faaliyetlerini yürütmesini saÄŸlayan bu bildirinin uygulanabilirliÄŸi mümkün deÄŸildir.

4. Bu bildiri Amerika ve Rusya arasındaki güvenlik iÅŸbirliÄŸini ve bilgi akışını kurumsallaÅŸtırmakta fakat karar alıcılara devrimcilere ve ulusal direniÅŸ güçlerine suistimal giriÅŸimleri olasılığına yönelik bir garanti sunmamaktadır.

Bölgesel Barış ve GüvenliÄŸin Tehlikeye Girmesi

Bu Amerika-Rusya anlaÅŸması, Suriye’de sürmekte olan çatışmanın sebeplerini ele almakta tıpkı Esad’ın rejimde kalmaya devam etmesiyle sonuçlanan ve baÅŸarısızlığa uÄŸrayan tüm önceki giriÅŸimler gibi zayıf kalmıştır.

Esad sadık Rus müttefiÄŸi ile birlikte sistemli ÅŸiddet faaliyetlerini terörim ile mücadele bahanesiyle yürütmeye devam etmiÅŸtir. Uluslararası toplumun kan akışını durdurmakta baÅŸarısız oluÅŸu, devlet kurumlarının yıkılmasına ve Suriye toplumunun parçalanmasına yol açmıştır. Ortaya çıkan bu bu politik ve kurumsal boÅŸluk ortamında oluÅŸan aşırıcı grupların istismarına yol açmıştır. DiÄŸer bir sonuç ise 2.Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen dünyanın en büyük mülteci hareketine sebep olarak boÄŸucu bir insani krizin oluÅŸmasına yol açmıştır.

Arap düzeyinde ise, Ä°ran devlet kurumlarını kontrol etmek ve bölgede kendi güvenliÄŸini garantiye almak için dağılmakta olan rejimi sömürmüÅŸtür. Sırayla, Ä°ran kendi politik duruÅŸunu

gösterdi ve bu doÄŸrultuda Amerika ile tarihi nükleer anlaÅŸmasını imzalayarak bunu yönetmeye devam etti.

Bu nükleer anlaÅŸmadan sonra Ä°ran bölgesel meselelere daha fazla askeri yöntemlerle yaklaÅŸmaya baÅŸladı ve Ä°ran’ın Körfez ülkeleri ve özellikle Suudi Arabistan ile geliÅŸen gergin iliÅŸkileri, derinleÅŸen ABD – Ä°ran iliÅŸkilerine de yansıdı.Åžu anki ABD- Rusya ateÅŸkes anlaÅŸması Ä°ran’ın bu tutumunu daha da güçlendirdi ve Irak’taki Ä°ran Devrimci Muhafızlarının ve Lübnan’daki Hizbullah’ın Suriye ile coÄŸrafi baÄŸlarını sürdürmesini meÅŸrulaÅŸtırdı.

Böylece Ä°ran 1979 Ä°slami devriminden bu yana ilk defa bölgedeki politik etkisine paralel olarak askeri varlığını da sürdürmek için bir alan elde etmiÅŸ oldu.

Türkiye açısından deÄŸerlendirilecek olursa, Suriye ikilemi Türkiye’nin iç durumunu iki düzeyde etkilemektedir: Birincisi insani düzeyde; durmaksızın süren mülteci akışı Türk kurumlarını ekonomik ve sosyal endiÅŸelere yol açarken Ankara’nın Avrupa ile iliÅŸkilerini de olumsuz yönde etkiliyor.

Ä°kinci olarak, güvenlik noktasında Suriye toplumuna yönelik endiÅŸeleri yanıtlamaktaki baÅŸarısızlık bu alanın yönetilmesinde bir boÅŸluk yarattı. BaÅŸta Türkiye tarafından desteklenen Suriye devrimine yönelik bu boÅŸluk, Suriye’nin kuzey bölgelerinde hem IÅŸid hem de Kürt hareketleri gibi Türkiye’yi içeriden tehdit eden aşırıcı grupların doÄŸmasıyla sonuçlandı. 4 aylık bir süre içinde Ankara 2 terörist patlamayla karşılaÅŸtı. Ä°stanbul ve sınır ÅŸehri Suruç ve güneydoÄŸudaki bölgelerde de Türkiye’nin güvenliÄŸini tehdit eden ve PKK’nın bölücülük hayallerini canlandıran benzer operasyonlarla karşılaÅŸtı.  

Åžu anki ABD-Rusya anlaÅŸması Türkiye’ye yönelik tehditlerin devam edeceÄŸini gösteriyor. Türkiye’den Avrupa’ya akan göç akışını durdurmakta ise baÅŸarısız kalıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin güney sınırlarında hızla yayılmaya devam eden aşırıcılığın statükosunu koruyor. Dahası Amerika-Rusya anlaÅŸması PKK için Türkiye’nin özellikle Suriye ile sınır bölgelerinde kolayca ulaşılabilir teçhizat ve ikmal noktası saÄŸlıyor.  

Devrimci ve Ulusal Güçler için Seçenekler

Bu bildirge hem politik hem de askeri olarak tıpkı 1. Cenevre SözleÅŸmesinde olduÄŸu gibi Suriye’de askeri ve politik savaÅŸ halinin sürdürülmesiyle sonuçlanacaktır. Cenevre SözleÅŸmesinin akabinde devam eden belirsizlik Rusya, Ä°ran ve rejim tarafından kendi amaçlarını sürdürmek amacıyla sömürüldü.  

Devrimin arkasındaki sebepleri ele almadaki karar yoksunluÄŸu BirleÅŸik Devletler’e Akdeniz ülkeleri üzerinde kendi konumunu geliÅŸtirme imkanı sunmakta ve bölgedeki tüm silahlı güçlere olumsuz anlamda müdahalede bulunabilme ÅŸansı tanımaktadır.  

Uluslararası toplumun bölgedeki Rusya ve Ä°ran’ın asıl niyetleriyle yüzleÅŸmedeki baÅŸarısızlığı sürdükçe Suriye’de Politik ve Askeri Muhalifler için Suriye’nin bu deÄŸiÅŸken durumuna son vermek bir zorunluluk olacaktır ve aynı zamanda ABD’yi güvenlik krizleriyle yüzleÅŸmeye itecektir.  

BM tarafından devrimcilere yönelik yapılan lojistik ve finansal desteÄŸinin azalması ile ISSG ‘in içine girdiÄŸi çıkmazdan çıkış yolu bulmak için kendine zaman kazandırmak adına

koyuduÄŸu ÅŸartları Yüksek Müzakere Kurulu ÅŸartlı kabülü konusunda baÅŸarılı bir politika sergilemiÅŸtir.  

Bu nedenle, Suriye milli menfaatlerini gözeten bir kararın alınabilmesi olasılığını güçlendirmek için politik muhalefetin yapması gereken :  

1.Tüm lokal ve bölgesel güçler anlaÅŸmaya dahil edilmeden, diÄŸer aktörlerin tamamını içeren bir ateÅŸkes ortamı saÄŸlanmadığı sürece anlaÅŸma metni tamamıyla reddedilmeli ve müzakere görüÅŸmelerinden çekilmek ile tehdit edilmeli. Rusya ve Amerika herhangi bir muhalif grubu daha sonradan anlaÅŸmanın kapsamı dışına çıkarıp hedef almayacağına dair güvence vermeli.

2.Tüm muhalif güçler Uluslararası Suriye Destek Grubu'nun (ISSG) garanti ettiÄŸi ateÅŸkes sonrası dönüÅŸüm sürecinin Esad kontrolünde yeni bir döneme gebe olduÄŸu yönündeki endiÅŸelerinde ısrarcı olmalı ve beklenen Güvenlik Konseyi çözüm önerisinde bu anlaÅŸmanın açık bir ÅŸekilde belirtilmesi istenmeli.  

3.Çalışma, müttefiklerin Suriye karşıtı muhalif gruplara yönelik uyguladığı politik ve askeri baskıya maruz kalacak grupların belirlenmesi konusunda daha belirleyici olmalarını ve bunun kapsamının Suriye'deki tüm yabancı milis güçler ile rejim yanlısı grupların da terörist organizasyonlar olarak görülecek ÅŸekilde dünzenlenmesini amaçlamaktadır. Ayrıca tüm taraflar Yüksek Müzakere Konseyi ile devrimci ve direniÅŸçi güçler arasında kurulacak çoklu bir kriz masası yönünde teÅŸvik edilmelidir.              

                            

  

Salı Kasım 28
Suriye'de erken iyileÅŸime, son yıllarda önem kazanan bir deÄŸiÅŸken olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda, Ümran Stratejik AraÅŸtırmalar Merkezinin, Mardin Artuklu Üniversitesi iÅŸbirliÄŸiyle “Suriye'de Erken Ä°yileÅŸme: Gerçeklik ve Gelecek Perspektifleri” baÅŸlıklı…
Kategori  Faaliyetlerimiz 
Çarşamba Kasım 22
Umran Stratejik AraÅŸtırmalar Merkezi ve Mardin Artuklu Üniversitesi iÅŸbirliÄŸiyle düzenlenen "Aksa Tufanının Suriye'deki GeliÅŸmelere Etkisi" konulu panele katılmanızdan memnuniyet duyarız. Davetiye AyrıntılarıDavet Türü: Genel Katılım Åžekli: Yüz yüze Tarih :…
Kategori  Faaliyetlerimiz 
PerÅŸembe AÄŸustos 11
Omran Stratejik AraÅŸtırmalar Merkezi, Ä°stanbul Medipol Üniversitesi Akdeniz AraÅŸtırmaları Merkezi (AKAM) ve Karadeniz Stratejik AraÅŸtırmalar DerneÄŸi (KASAM) iÅŸbirliÄŸiyle 15 Kasım 2022 tarihinde Ä°stanbul Medipol Üniversitesinde gerçekleÅŸecektir. Konferansın ana teması Suriye'deki…
Kategori  Faaliyetlerimiz