Bu rapor Aralık 2023 içerisinde Suriye’de yaşanan en önemli siyasî ve ekonomik olaylar ile güvenlik olaylarını ele almaktadır. Siyasî gelişmelere bakıldığında, rejimin uluslararası mahfillerde erken iyileştirme ve yeniden imar projelerinin siyasî taleplere bağlanmasının sona erdirilmesi yönündeki söylemlerine devam ettiği görülmektedir. Diğer yandan YPG terör örgütü ise yeni bir Başkanlık Konseyi kurduğunu ilan etmiş ve şeklen yeni bir “toplumsal sözleşmeyi” kararlaştırmıştır.

Güvenlik açısından bakıldığında, İsrail’in Gazze saldırısından sonra Suriye coğrafyasındaki hareketliliği devam etmektedir. Hava saldırılarına ara vermeden Suriye’de yer alan İran hedeflerini ve mevkilerini vurmaya devam etmektedir. Başkent Şam’ın ortasında İran’ın lider kadrosundan olan Rıza Musevî’ye karşı bir suikast düzenleyerek onu öldürmüştür. Bu olaylara misilleme olarak Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda yer alan Amerikan ordusuna ait üsler, İran destekli Şii milisler tarafından Irak topraklarından yapılan saldırılara maruz kalmıştır. Aynı zamanda Suriye-Ürdün sınırında uyuşturucu kaçakçılarıyla Ürdün ordusu arasında çatışmalar meydana gelmiştir. Bu çatışmalar sonucu birçok kaçakçı ya ölmüş ya da yaralanmıştır. Sonucunda büyük miktarlarda uyuşturucu ve füze ele geçirilmiştir.

Ekonomik gelişmelere bakıldığında ise rejim; lirayı dalgalandırmaya, fiyatları artırmaya, tarım ürünleri ve gıda maddelerini ihraç etmeye devam ederek daha önceki para politikasını izlemeyi sürdürmüştür. Ayrıca Suriye ekonomisine yeni alanlar kazandırmak amacıyla Tahran ile birçok anlaşma imzalamıştır.

Diplomatik İlişkiler ve Şeklen Yapılan Sosyal Sözleşme

Esed rejimin Güvenlik Konseyi Temsilcisi Al Hakan Dandi tarafından yapılan açıklamalarda Batılı ülkelerin Suriye’ye yönelik uyguladıkları ekonomik yaptırımlara yönelik sert eleştiriler dile getirilmiştir. Bu bağlamda özellikle Sezar Yasası’ndan kaynaklanan yaptırım öne çıkarılmıştır. Aynı zamanda insanî yardımların Gaziantep ile Çobanbey ve Bab el Selame sınır kapılarından yapılması yerine, Şam’dan başlayıp Suriye’nin içerisine doğru dağıtılması gerektiği vurgulanmıştır. Mevcut yöntemle yapılan yardımların kaynak israfına yol açtığına ve Birleşmiş Milletler timlerinin “Suriye’nin kuzey batısında yer alan terör örgütleriyle” irtibat kurmalarına neden olduğuna iddia edilmiştir. Diğer yandan İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırıları da kınanmıştır.

Ekonomik krize çözüm arayışları hedefi ile ilgili olarak, Suriye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Kusay El Dahhak, Cenevre’de düzenlenen İkinci Dünya Mülteci Forumuna katılmıştır. Diğer yandan Esed rejimi ile Bağdat, iki ülke arasında bulunan Elbu Kemal – Al Kaim sınır kapısındaki elektrik bağlantısı projesini canlandırmak amacıyla ekonomik görüşmeler gerçekleştirmiştir. Ayrıca Suriye Petrol Bakanı Firas Kaddur ile Venezuela Cumhuriyeti Büyükelçisi arasında petrol ve maden kaynakları alanında, iki ülke arasındaki ortak işbirliğini artırma yönünde görüşmeler yapılmıştır. Aynı zamanda Kaddur, Doha’da düzenlenen 12. Arap Enerji Konferansına da katılmıştır. Bakan, bu katılımı fırsat bilerek Arap ülkelerine Suriye’deki yeniden imar faaliyetlerine ve alternatif enerji konularındaki çalışmalara katılmaları yönünde bir davet göndermiştir.

Siyasî muhaliflerin faaliyetlerine gelince; SMDK ve Yüksek Müzakere Heyeti Başkanı katıldıkları Doha Forumu’nun yan toplantılarında bir takım liderlerle yaptıkları görüşmelerde, anayasa komitesinin sürecine işlerlik kazandırma vurgusunda bulunmuşlardır. Suriye’deki insanî durumların ve güvenlik olaylarının daha da kötüye gitmesine engel olacak olan 2254 sayılı BM Güvenlik Kurulu kararın tam olarak uygulanmasına dikkat çekmekle yetinmişlerdir. Ayrıca siyasî sürecin sekteye uğraması insanî duruma olumsuz yansıyacağı dile getirilmiş ve Suriye’nin kuzeyinde sürdürülebilir projelerin desteklenmesinin önemini de vurgulanmıştır.

Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Ger Pederson, anayasa komitesi çalışmalarının yeniden başlatılması hususunda ve uygulanan yaptırımlar ile Suriye’ye sağlanan uluslararası fon eksikliğinin giderilmesi, Suriye’deki sosyal ve ekonomik durumun normalleştirilmesi konuları hakkında Rusya Dışişleri Bakanıyla Moskova’da bir araya gelmiştir.

Uluslararası tutuma gelince; Türk Savunma Bakanı Yaşar Güler Türkiye’nin Suriye’deki varlığını, terör örgütlerinin faaliyetlerinin sona ermesine ve rejim ile muhalefetin ülkede yeni bir anayasa yazılması ve seçimlerin yapılmasını öngören bir anlaşamaya varmalarına bağlamıştır.

YPG kontrolü altındaki bölgelere gelince; “Suriye Demokratik Güçler Konseyi” Rakka şehrinde düzenlediği dördüncü kongresinde, Mahmud El Maslet ve Leyla Kahraman eşbaşkanlığında yeni bir konsey seçmiştir. Konseyin 2015 yılı sonunda kuruluşundan bu yana Elham Ahmed’in yürüttüğü “İcra Başkanı” görevinin iptal edildiği ilan edilmiştir. El Maslet’in bölgede tanınmış bir şahsiyet olduğu kabul edilmektedir. Zira kendisi Haseke vilayetinde bulunan tanınmış bir aşiret mensubudur. Bu husus, örgütün veya Washington’un, YPG’nin geçen aylarda Deyrizor’da meydana gelen çatışmalardan sonra Suriye’nin kuzey doğusundaki Arap aşiretleri ile ilişkilerini pekiştirmekte daha büyük roller üstelenmesini arzu ettiği şeklinde okunabilir. Ayrıca YPG, toplumsal sözleşme kanunu uyarınca “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” adını “Suriye Kuzey ve Doğu Demokratik Özerk Yönetimi” olarak değiştirmiştir. Söz konusu yeni toplumsal sözleşme birçok tartışmayı beraberinde getirmiştir. Toplumsal sözleşmenin içerdiği felsefenin bölge halkının gerçekliğinden uzak olması, sadece birkaç oluşumu dikkate alması ve içerdiği birçok maddenin hayata geçmesinin mümkün olmadığı gerekçeleri neticesinde söz konusu sözleşmenin şeklen kalması kaçınılmaz olacaktır.

Güvenlik Sahnesi ve Çakışan Hedefler

İsrail’in Şam’a yönelik son saldırılarında, İranlı askerî liderlerden olan Rıza Musevî öldürülmüştür. Ayrıca İsrail uçakları, İran’ın Suriye’deki varlığını vurmak ve Tahran’ın Lübnan ile Suriye’ye lojistik hattına engel olmak için Suriye’nin muhtelif bölgelerinde 5 adet hava saldırısı düzenlemiştir. Buna karşılık İranl destekli Şii milisler, İsrail’in Gazze saldırılarına tepki olarak Amerikan üslerini hedef almaya devam etmektedir. Bu bağlamda CENTCOM, Haseke’de yer alan Rumeylan kırsalındaki üssün, Irak toprakları tarafından bir kamyon üzerinden atılan 15 adet füzeyle hedef alındığını açıklamıştır. Saldırıda ölen veya yaralan olmamıştır.

Suriye’nin güney bölgesinde ise rejim, buradaki vilayetleri kontrol altına alma çabaları devam ettirmektedir. Bu bağlamda belde ve şehirleri kuşatma altına alarak ve muhalif şahsiyetlere karşı suikast eylemleri düzenleyerek durumu kendi lehine kontrol altına almaya çalışmaktadır. Rejim, yaptığı bu saldırıları ‘terörle mücadele’ olarak tanımlamaktadır. Örneğin, bu bölgede yer alan Cassim şehri, günlerce kuşatma altına alınmıştır. Sivillere ait evlerde ve mezralarda arama yapılmıştır. Ayrıca bölge içerisinde suikast olaylarında artış kaydedilmiştir ve bir hafta içerisinde değişik bölgelerde sivilleri ve askerleri hedef alan 6 adet suikast olayı meydana gelmiştir. Dera’nın batı kırsalında Merkez Komitenin lider kadrosundan olan Radhi El Haşiş bir suikast sonucu öldürülmüştür. Buna karşılık eski Özgür Suriye Ordusu unsurları da aynı yöntemi izlemiştir. Askerî Güvenlik Şubesiyle bağlantısı olan uyuşturucu taciri Muhammed Yasin El Mukahal’ı belirsiz kişiler tarafından düzenlenen suikastle öldürülmüştür. Bölgedeki güvenlik sorunları sürmektedir.

Ürdün-Suriye sınırına gelince; Ürdün ordusuyla kaçakçılar arasında meydana gelen çatışmaların ardından Ürdün, El Mataya beldesine bir hava saldırısı düzenlemiştir. Çatışmalarda bazı kaçakçılar öldürülmüş veya yaralanmıştır. 9 kaçakçı tutuklanarak büyük miktarda uyuşturucu ve füze ele geçirilmiştir. Bu gelişmeler İran destekli Şii milisler tarafından yürütülen uyuşturucu kaçakçılığının silah kaçakçılığı ve sevkiyatı için de kullanıldığına işaret etmektedir. Aynı zamanda Suriye’nin güneyindeki olayları tırmandıracağı ve gelecekte Ürdün’ün İran destekli Şii milislerle artan bir gerilim beklenebilir. Zira sınırdaki kaçakçılık eylemleri, Ürdün ulusal güvenliği için bir tehdit haline gelmiştir. Ayrıca bu durum, Esed rejimiyle ilişkilerin normalleşmesi hususundaki Arap girişimlerinin önünde de bir engel oluşturmaktadır.

HTŞ grubunun kontrol ettiği bölgelerdeki gelişmelere bakıldığında ise, lider kadrosu arasında yer alan “Ebu Ahmed Zakur” lakabıyla tanınan Cihad İsa El Şeyh, grubun genel politikalarına aykırı davrandığı gerekçesiyle görevden alındığı ilan edilmiştir. Söz konusu bu karar, Culani’nin otoritesini ve nüfuzunu pekiştirme, örgüt içerisinde potansiyel rekabete fırsat vermeme hamlesi olarak okunmuştur.

YPG kontrolü altındaki bölgelere gelince; Milli İstihbarat Teşkilatı, YPG/SDG içerisindeki Deyrizor bölgesi askerî sorumlusu ‘Roni Valat’ kod adlı Şirvan Hasan’ın arabasına konulan patlayıcı sonucu etkisiz hala getirilmesini üstlenmiştir. Türk SİHA’ları ise aralarında petrol sahaları, askerî mevkiler, altyapı unsurları, şirketler, ticari ve sanayi fabrikaları ile Kamışlı, Amude ve Ayn el Arab şehirleri gibi yerlerin girişlerinde yer alan asayiş kontrol noktalarının da yer aldığı 50’ye yakın tesisi hedef almıştır. Düzenlenen operasyonlar PKK’nın Irak’ın kuzeyinde Türk ordusuna ait askerî mevkilere yaptığı saldırılar sonucunda 12 Türk askerinin şehit olmasına karşılık misilleme olarak yapılmıştır.

Hayat Pahalılığını Artıran Ekonomi Politikaları

Suriye Merkez Bankasının Suriye Lirasının dolar karşılığındaki kurunda yaptığı düzenleme, 2023 yılında kararlaştırılan para politikasının devam ettiğine işaret etmektedir. Söz konusu politika “dalgalanma” veya “yönlendirme” üzerine kurulu olup piyasa mekanizmalarına, karaborsadaki kura itimat ederek arz ve talebe bağlı olarak kur fiyatını belirlemeye izin vermektedir. Bu politikanın rejim tarafından izlenmesinden bu yana lira değerindeki hızlı düşüş göze çarpmaktadır. Amerikan doları karaborsada 14.200 Suriye lirasına ve resmi piyasada 12.500 liraya ulaşmıştır. Diğer yandan Esed rejimi, gümrükteki dolar fiyatını %30 artırarak 6.500 lira olan kurun 8.500 liraya yükselmesine neden olmuştur. Bu yükselişin mal ve hizmet fiyatlarının artmasına ve kaçaklık ile kayıt dışı ekonominin artarak devam etmesine yol açması beklenmektedir. Aynı zamanda bu karar, ihracatçılara dış pazarlardaki rekabet gücünü kaybederek ek yük getirecektir ve ithalatçılar ise gümrük vergilerinin artması sonucu mallarının değerini artırmak zorunda kalacaklardır. Örneğin 1kg domatesin fiyatı 2.500 lirayken 7.500 liraya yükselmiştir ve et fiyatları geçen aya göre %25 artmıştır.

Rejim, fiyat artırma politikasını sürdürmektedir. Buna göre sübvansiyonlu 1 litre benzin fiyatı 8.500 liradan 9.000 liraya yükselmiştir. Bu da bir yıl içerisinde sekizinci fiyat artışıdır. Diğer yandan Sağlık Bakanlığı ilaç fiyatlarına bir yıl içerisinde uyguladığı üçüncü zamla ilaç ücretlerin %70-100 oranında artmasına neden olmuştur. Ayrıca rejim hükümetinin İçişleri Bakanlığı acil pasaport harcına %100 oranda zam getirmiştir.

Şam Ticaret Odası yönetim kurulu üyesi, son birkaç yıl içerisinde rejimin izlediği başarısız politikalardan ve tüccarlara destek verilmemesinden dolayı, ticari sicile sahip olan 100 binden fazla tüccarın piyasadan çekildiklerini dile getirmiştir. An itibariyle ticaret odasında sadece 7 bin aktif ticari sicil kaydı bulunmaktadır.

Uluslararası ilişkiler çerçevesinde ise; 2012 yılından beri ilk defa sanayi tipi gaz tüplerinin ilk sevkiyatı Hindistan’dan gelmiştir. Diğer yandan Cezayir Hava Yolları, 12 yıllık bir aradan sonra Suriye’ye yeniden seferlerini başlatmıştır ve Cezayir’den gelen ilk uçak Lazkiye havaalanına inmiştir. Söz konusu hava yolları, gelecek ay haftada iki sefer olmak üzere hem Suriye’ye ham de Lübnan’a seferlerini yeniden başlatacaktır.

İran ile ilişkilere gelince; Esed rejimi Bakanlar Kurulu Başkanı Hüseyin Arnos başkanlığında giden bir heyet Tahran’da döviz, finans, turizm, spor, kültür, yeniden imar, ticaret ve İranlı yatırımcılar tarafından Suriye’de elektrik santralları kurma ve çalıştırma ile iki ülke arasındaki gümrük harçlarının kaldırılması konularında mutabakat zaptı imzalamıştır. Ayrıca Suriye Merkez Bankası Başkanı ile İranlı mevkidaşı, iki ülke arasındaki ticari ilişkileri geliştirmenin yolları, yerel parayla ticari değişim mekanizmalarının bulunması ve Suriye’de ortak bir bankanın kurulması hususunda görüşmüşlerdir. Atılan bu adım, Tahran’ın Suriye ekonomisinde daha geniş bir yere sahip olma yönündeki Tahran’ın amacını gerçekleştirme bağlamında atılmıştır.

Endişe Verici Ekonomik Önlemler

YPG tarafından kontrol edilen bölgelere gelince; Türkiye’nin Haseke vilayetindeki petrol sahalarını hedef almasından sonra YPG tarafından kontrol edilen bölgeler ağır bir yakıt kriziyle karşı karşıya kalmıştır. Zira Türk SİHA’ları, aralarında petrol sahaları, askerî mevkiler, alt yapı unsurları, şirketler, ticaret ve sanayi fabrikalarının yer aldığı 50 adet tesisi hedef almıştır. Düzenlenen bu darbeler elektrik üretimi, sanayi ve tarım üretimine de zarar vermiştir. Örneğin, Amude şehrinde yer alan 40 elektrik jeneratöründen 20’si durmuştur. Kamışlı şehrindeki semtlerin çoğu mazot temini yetersizliğinden dolayı jeneratörlerin sağladığı elektrik kesintilerinden şikâyetçi olmuşlardır.

Kamışlıdaki yolcu taşıma servislerinin şoförleri, yolcu başına ödenen 4 bin liralık ücret tarifesinin yakıt ve tamir masraflarını karşılamaması nedeniyle iş bırakma eylemi yapmıştır. Şoförler, ücretin 5 bin liraya yükseltilmesini talep etmiştir. Sorunun temelinde ise yakıt sıkıntısının olduğu ve YPG’nin yakıt dosyasını düzenlemekte aciz kaldığını göstermektedir.

Muhaliflerin kontrolü altındaki bölgelere gelince; “Suriye Yeniden İmar Kredi Fonu”, Kuzey Halep kırsalında zeytin tarımını destekleme projesini başlatmıştır. Proje kapsamında 1000 adet çiftçiye fide, böcek ilacı, hasat ve budama ekipmanı temin edilecektir. Projenin toplam bütçesi 1.89 milyon avro olduğu bilinmektedir. Ayrıca ticaret, hizmet, imalat, sanayi ve tarım sektörlerinde artan kredi hizmetleri taleplerine cevap vermek için fon, geçim yolları projesinin ikinci aşamasını başlatmıştır. Proje, Suriye’nin kuzey batısında 1.170 girişimciye muhtelif krediler ve finansal olmayan ürün, ev hizmetleri sunmayı hedeflemektedir. Kredilerin değeri 400 dolar ile 8.000 dolar arasında değişmektedir.

Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa, Afrin şehrinde üçüncü köprünün açılışını gerçekleştirmiştir. Bunun amacı şehirdeki trafiği hafifletmek, şehir giriş ve çıkışları diğer bölgelere bağlamak, buradaki tırlara uygulanan gözetim ve denetimi artırarak güvenlik risklerini azaltmaktır.

Diğer yandan Halep’in kuzeyinde ve Tel Abyad ile Rasulayn arasında bulunan yerel meclislere bağlı olan sanayi ve ticaret odaları, Suriyeli tüccarların Türk topraklarına geçiş ücretini yıllık 2.200 dolardan 5.000 dolara yükseltmiştir. Ancak alınan bu karar, bölgedeki ekonomik duruma olumsuz yansıyacaktır ve harçların yükselmesinden dolayı onlarca şahsın odalara kaydolmaktan vazgeçmelerine, sanayici ve tüccarların faaliyette bulunmalarına ve iş piyasasına girmekten vazgeçmelerine neden olması öngörülmektedir. Bu durum da haliyle işsizlik oranının yükselmesine yol açması beklenmektedir.  

Elektrik şirketi olan Ak Enerji Grubu, aralık ayı için bölgede yeni elektrik fiyat listesini yayınlamıştır. Buna göre hane aboneliği 2.81tl, ticari abonelik ise 3.22tl olmuştur. Azez şehrinde yeni bir PTT merkezi açılmıştır. Bunun amacı kentte bulunan merkezin yoğunluğunu azaltmaktır.

İdlip’teki HTŞ ile ilintili Suriye Kurtuluş Hükümeti Adalet Bakanlığı, karargâhı Sarmada şehrinde yer alan bir ticaret mahkemesi kurmuştur. Mahkemenin kuruluş amacı ticaret odalarına kayıtlı tüccarlar arasında çıkan davalara bakmaktır. Mahkeme, aralarında fikrî mülkiyet, iflas, ticari evraklarla, ödeme, döviz, ticari havale ve bankacılık işleriyle ilgili davalar dâhil 8 adet ihtisas alanına bakmaktadır.

Kategori Raporlar
Çarşamba, 20 Aralık 2023 16:11

Gazze’nin Suriye’ye (Olası) Yansımaları

Giriş

İsrail’in Gazze ve Batı Şeriya’ya yönelik politikaları ve Hamas’ın 7 Ekim tarihinde düzenlediği saldırı sonrasında, İsrail’in Gazze’ye yönelik ağır bombardımanı ve saldırıları başlamıştır. Daha sonrasında kara harekâtına dönüşen saldırının bölgesel etkileri ve yansımaları merak konusudur. Savaşın ilk günlerinde çatışmanın tüm Ortadoğu’ya yansıması endişesi bulunuyorken Suriye’yi ve Suriye’deki savaşı da nasıl etki edeceği merak ediliyordu.

Bu rapor Gazze’deki gerilimin ve savaşın Suriye’ye yansımalarını ve gelecekteki etkilerini ele alacaktır. Bu bağlamda öncelikle askerî boyutta İran destekli Şii milisler ile İsrail ve yine İran destekli Şii milisler ile ABD arasındaki gerilim ele alınacaktır. Daha sonra ise diplomatik ve siyasî seviyede, Gazze’nin Esed rejiminin normalleşme sürecine yönelik etkisi ortaya konulacaktır. Son tahlilde ise geleceğe yönelik bir projeksiyon olarak Gazze sonrası dönemde Suriye’de ABD, İsrail ve Arap devletleri tarafından İran karşıtı politikaların uygulanıp uygulanmayacağı, uygulanırsa nasıl uygulanabileceği analiz edilecektir.

İsrail, ABD ve İran Üçgeninde Kontrollü Eskalasyon

Hamas’ın 7 Ekim tarihinde İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği saldırı ve akabinde yaşanan İsrail’in Gazze’ye yönelik orantısız saldırısı, tüm bölgede gerilimi artırmış ve eskalasyon dediğimiz adım adım tırmanan bir gerilime yol açmıştır. 7 Ekim öncesinde var olan, fakat düşük yoğunluklu seyreden bazı çatışma dinamikleri alevlenmiştir. İsrail – Lübnan sınırındaki ve Irak’taki gerilimin yanında Suriye’de de bazı gelişmeler ve olaylar yaşanmıştır. Temel olarak özetlenecek olursa İsrail, ABD ve İran üçgeninde iki ayrı cephede kontrollü bir eskalasyon yaşanmıştır. Birinci cephe İsrail ile İran destekli Şii milisler arasındaki yükselen gerilimdir. İkinci cephe ise ABD ile İran destekli Şii milisler arasında yaşanan gerilimdir.

İsrail – İran Destekli Şii Milisler Cephesi

7 Ekim olayının akabinde İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları başlamıştır. Özellikle ilk günlerde İsrail bombardımanının nereye varacağı ve İsrail’in hedefinin ne olduğu bilinmemekteydi ve çatışma alevinin Lübnan ve Suriye’ye sıçraması olasılıklar arasında sayılıyordu. Bu bağlamda Suriye’de bulunan başta Hizbullah olmak üzere İran destekli Şii milislerin İsrail’e yönelik saldırıları olmuştur. Özellikle İsrail tarafından işgal edilen Golan Tepeleri milislerin ana hedefindeydi. 10 Ekim tarihinde Suriye’den İsrail’e doğru saldırılar başlamış ve azalan bir yoğunlukta günümüze kadar devam etmiştir. İran destekli Şii milisler tarafından yapılan saldırılarda temelde üç farklı saldırı yöntemi benimsenmiştir. En çok öne çıkan yöntem havanlar ile yapılan saldırılardır. Bu saldırılar askerî olarak çok sınırlı etkiye sahip olsalar da özellikle sembolik olarak önemlidir. İkinci en çok kullanılan yöntem ise roket saldırıları olmuştur. Roketler ile yapılan saldırılar askerî olarak daha etkin ve tehlikeli olsalar da İran destekli Şii milislerin kullandıkları silahların İran’ın envanterinde olan roketler arasında daha düşük kalibreli ve menzilli olanlarıdır. Kullanılan üçüncü saldırı yöntemi ise dronlar ile düzenlenen saldırıdır. Bilindiği üzere, İran destekli Şii milislerin çok güçlü bir dron saldırı kapasitesi bulunmaktadır. Örneğin; Yemen’deki Husiler’in Suudi Arabistan’a yönelik düzenledikleri saldırılar(1) .veya Irak’taki Haşdi Şabi unsurlarının Erbil Havaalanı’na karşı düzenlediği dron saldırıları(2). dikkat çekmiş ve önemli ölçüde etki de göstermişlerdir. İran destekli Şii milislerin dron kullanım kabiliyetine ilaveten, Suriye sahasında dron kullanımı çok yaygın ve etkin olarak kullanıldığı bilinen bir olgudur. 5 Ekim tarihinde kimliği belirsiz dronlar Humus’taki askerî okulda düzenlenen mezuniyet törenini hedef almış ve 10’u albay rütbesinde olmak üzere onlarca kişinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanmıştır(3). İran destekli Şii milislerde benzer ve belki de daha gelişmiş bir kapasite bulunmaktadır. Ancak İsrail’e yönelik düzenlenen dron saldırısı bir okulu hedef aldığı için askerî manada ‘mesaj’ ve ‘uyarı’ haricinde bir değeri bulunmamaktadır.

Tarih Hedef Alınan Yer Saldırı Yöntemi Sorumlu Aktör Not
10 Ekim İsrail - İran Destekli Şii Milisler İsrail, "Suriye'den İsrail'e yönelik bir dizi saldırının tespit edildiğini" ve buna karşılık verildiğini açıkladı.
14 Ekim İsrail Roket Saldırısı İran Destekli Şii Milisler İsrail, Suriye'den atılan iki roketin açık alana düştüğünü ve buna kendisinin de topçu ateşi ile karşılık verdiğini bildirdi.
24 Ekim İsrail’in kuzeyi Roket Saldırısı İran Destekli Şii Milisler İsrail, Suriye'den iki roket saldırısı gerçekleştirildiğini ve buna yanıt olarak topçu ateşi açtığını bildirdi.
28 Ekim Golan Tepeleri Hava Saldırısı İran Destekli Şii Milisler Golan Tepelerine yönelik bombardımana yanıt olarak İsrail’in, Suriye'nin güneyindeki Kuneytra bölgesindeki Esed rejimi karakollarına ve İran destekli Şii milis mevzilerine saldırı düzenlediği bildirildi.
29 Ekim İsrail Roket Saldırısı İran Destekli Şii Milisler İsrail, roket atışlarına yanıt olarak Suriye topraklarındaki askerî altyapıyı vurduğunu duyurdu.
9 Kasım İsrail, Eilat'ta bir okul Dron Saldırısı İran Destekli Şii Milisler İsrail, Suriye'den gelen bir İHA'nın Eilat'ta bir okulu vurmasına tepki olarak İsrail Silahlı Kuvvetlerinin saldırıyı gerçekleştiren örgütü vurduğunu bildirdi.
11 Kasım Golan Tepeleri Roket Saldırısı İran Destekli Şii Milisler İsrail, Golan Tepelerine atılan ve açık bir alana düşen iki rokete yanıt olarak Suriye'deki hedeflere topçu ateşi açıldığını doğruladı.
14 Kasım Golan Tepeleri Roket Saldırısı İran Destekli Şii Milisler İsrail, Golan Tepelerine atılan iki rokete mütekabiliyet olarak Dera’nın batı kırsalına topçu ateşi açtığını belirtti.
3 Aralık Golan Tepeleri Roket Saldırısı İran Destekli Şii Milisler Golan Tepelerine atılan roketlere mütekabiliyet olarak İsrail’in Şam’ın güney kırsalına ve Kuneytra bölgesine yönelik topçu ateşi açtığını belirtildi.

 

Tablo 1 İran Destekli Şii Milislerin İsrail'e Yönelik Saldırıları

Her ne kadar Suriye’de İran destekli Şii milisler Gazze’deki gerginliğe tepki olarak İsrail’i hedef alsa da İsrail’in 7 Ekim öncesinden beri zaten devam eden bir bombardıman stratejisi bulunmaktaydı. Bu strateji 7 Ekim tarihinden sonra durmamış, tam aksine daha da güçlenmiştir. Hatta İran destekli Şii milisler İsrail’i hedef almadan önce, İsrail hava kuvvetleri 9 Ekim tarihinde Irak ile Suriye arasındaki Elbu Kemal bölgesini bombalamıştır. Bilindiği üzere, Elbu Kemal İran’ın Lübnan’a kadar uzanan kara ikmal hattının Irak-Suriye arasındaki yegâne geçiş noktasıdır. İsrail’in bu bombardımandaki amacı İran’ın ikmal hattını sekteye uğratmak olduğu düşünülmektedir.

İsrail, İran’ın ikmal hattını kesmek veya sekteye uğratmak amacıyla bir dizi hava saldırısı daha düzenlemiştir. Kara ikmal hattına ilaveten hava ikmal hattını da sekteye uğratmak adına Halep Havaalanı ve Şam Uluslararası Havaalanı toplam altı kez hedef alınmıştır. İsrail hava kuvvetlerinin bombardımanları sonucunda iki havaalanı geçici süreliğine de olsa kullanılamamış ve uçuşlar durmuştur. İsrail’in ikmal hatlarına karşı düzenlediği hava saldırılarına ilaveten, bazı askerî noktaların da bombalandığı görülmüştür. Özellikle Golan Tepelerine yakın Dera bölgesinde aralarında radar istasyonun da olduğu bazı askerî noktalar hedef alınmıştır. İlaveten Şam ve çevresinde cephenin arkasında bulunan askerî hedefler de bombalanmıştır. Hava harekâtları ile hedef alınan diğer bir nokta ise Lazkiye olmuştur. Esed rejiminin hava savunma kabiliyetini hedef alan bu saldırı, İsrail’in Suriye’de daha rahat hava harekâtları icra etmesi için olduğu değerlendirilmektedir.

Hava harekâtlarına ilaveten İsrail’in Suriye topraklarındaki İran destekli Şii milisleri topçu sistemleriyle hedef aldığı görülmektedir. Dera bölgesindeki hedefler topçu sistemleri ile bombalanmıştır. Özellikle Dera bölgesine yönelik İsrail bombardımanı dikkat çekicidir. Nitekim 2018 yılında Rusya’nın arabuluculuk yaptığı uzlaşı anlaşmaları sonucunda Esed rejimi, Dera bölgesindeki ÖSÖ güçlerini pasifize etmiş veya uzlaşı anlaşmalarına razı etmişti(4). Bu dönemde İsrail ile Rusya arasında yoğun bir görüşme trafiği olmuş ve Rusya, İran ve İran destekli Şii milislerin Dera vilayetine girmesine müsaade etmeyeceği yönünde garanti verdiği kamuoyuna yansımıştı(5)

Tarih Hedef Alınan Yer Saldırı Yöntemi Sorumlu Aktör Not
9 Ekim Irak-Suriye sınırındaki Elbu Kemal kasabası Hava Saldırısı İsrail
10 Ekim Kuneytra’ya bağlı Sisvan ve Sariya Sayda köyleri ile El Cumo Tepesi Topçu Atışı İsrail Hizbullah tarafından Golan Tepelerine havan atılması üzerine gerçekleşti.
12 Ekim

Şam Uluslararası Havaalanı

Halep Havaalanı

Hava Saldırısı İsrail
13 Ekim Şam ve güneyi İHA Uçuşu İsrail İsrail’e ait İHA’lar Şam ve güneyinde uçuş gerçekleştirdi.
14 Ekim Dera’ya bağlı Sahım El Golan bölgesindeki Ayn Zakar köyü Topçu Atışı İsrail Hizbullah’a bağlı Filistinli güçlerin Golan Tepelerine havan atması üzerine gerçekleşti.
14 Ekim Halep Havaalanı Hava Saldırısı İsrail
15 Ekim Dera’ya bağlı Sahım El Golan bölgesi Topçu Atışı İsrail Hizbullah’a bağlı Filistinli güçlerin Golan Tepelerine havan atması üzerine gerçekleşti.
16 Ekim Şam Hava Savunma Sistemi Esed Rejimi İsrail’e ait İHA, rejim hava savunma sistemleri tarafından düşürüldü.
19 Ekim Şam Hava Savunma Sistemi Esed Rejimi İsrail’e ait dron, rejim hava savunma sistemleri tarafından düşürüldü.
22 Ekim

Şam Uluslararası Havaalanı

Halep Havaalanı

Hava Saldırısı İsrail
24 Ekim Dera’ye bağlı Havd El Yermük bölgesinde Abden ve Camle köyleri arasında bulunan Abden Askerî Kışlası Füze Saldırısı İsrail Golan Tepelerinin füzeler ile hedef alınmasının üzerine gerçekleşti. İsrail’in toplam yedi füze attığı belirtildi.
25 Ekim Dera’ya bağlı Karfa kasabasındaki Radar Üssü ve İzra kasabasındaki 12’nci Tümen Hava Saldırısı İsrail İsrail, hava saldırısına müteakip bölgeye uyarı bildirileri attı. Bildiride “Suriye ordusunun komutanları ve mensuplarına göre, Filistinli terörist gruplar Suriye topraklarından İsrail topraklarına roket atmaya devam ediyor. Suriye topraklarından gerçekleştirilen sabotaj eylemlerinin tüm sorumluluğu Suriye ordusu komutanlarına, özellikle de 112. Tugay komutanına aittir. İsrail devletine yönelik her sabotaj eylemi demir yumrukla karşılanacaktır” denildi.

25 Ekim

Halep Havaalanı Hava Saldırısı İsrail
30 Ekim Dera'daki iki askerî nokta Hava Saldırısı İsrail İsrail, Lübnan ve Suriye’den gelen saldırılara yanıt verdiğini duyurdu.
8 Kasım Lübnan'ın Baalbek bölgesi yönünden, Suriye'nin güneyindeki bazı askerî noktalar Hava Saldırısı İsrail
11 Kasım Suriye ve Lübnan Hizbullah’a ait bir atış rampası ve askerî mevzi Hava Saldırısı İsrail İsrail hava kuvvetleri, Suriye’deki saldırının Golan Tepeleri yönünden gelen saldırıya yanıt olarak düzenlendiğini; Lübnan’da ise Hizbullah’ın hedef alındığını duyurdu.
12 Kasım Dera’ya bağlı Nava bölgesindeki 112. Mekanize Tugay Birliği Hava Saldırısı İsrail Golan Tepelerine yönelik bombardımandan sorumlu komutanın hedef alındığı belirtildi.
17 Kasım Şam ve çevresi Hava Saldırısı İsrail Yerel saatle 02.25'te Şam çevresindeki bazı bölgelere hava saldırısı düzenledi.
19 Kasım Lazkiye Hava Saldırısı İsrail İsrail'in Lazkiye'deki hava savunma mevzilerini vurduğu belirtildi.
22 Kasım Şam ve çevresi Hava Saldırısı İsrail Şam’a bağlı Madamiye el Kalamun ve Katife bölgelerindeki İran destekli Şii milis üsleri hedef alındı. Ayrıca Hz. Zeynep’in türbesinin yakınlarındaki bir İran destekli Şii milis üssü bombalandı. Bombardımanda İran destekli Şii milisler ile beraber çalışan dört Suriye vatandaşı hayatını kaybetti.
2 Aralık Şam Hava Saldırısı İsrail Hz. Zeynep’in türbesinin yakınlarındaki İran destekli Şii milis üssü yeniden hedef alındı.
6 Aralık Kuneytra İHA Uçusu İsrail İsrail’e ait İHA’ların Kuneytra bölgesinin üstünde uçuş gerçekleştirdiği aktarıldı.

Tablo 2 İsrail'in Suriye'ye Yönelik Saldırıları

ABD – İran Destekli Şii Milisler Cephesi

Gazze’deki gerilimin ve savaşın Suriye’ye doğrudan yansımasının ikinci bir boyutu da ABD ile İran destekli Şii milisler arasındaki cephede olmuştur. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ve ABD’nin İsrail’e olan desteğine bir cevap olarak Suriye ve Irak hattında birçok Amerikan üssü İran destekli Şii milisler tarafından hedef alınmıştır. Saldırıların çoğunluğu Irak sathındayken, Suriye’de de Amerikan askerî üsleri İran destekli Şii milislerin hedefine girmiştir. Bilindiği üzere 7 Ekim tarihinden önce de Amerikan askerleri ile İran destekli Şii milisler arasında Suriye hattında bazı gerilimler ve karşılıklı saldırılar yaşanmaktaydı. Var olan mevcut gerilim Gazze ile beraber daha fazla alevlenmiş ve zamanla eski eskalasyon seviyesine doğru geri düşmüştür.

İran destekli Şii milisler tarafından Irak’tan daha çok Suriye’deki Amerikan askerleri hedef alınmıştır. 18 Ekim ile 5 Aralık tarihi arasında düzenlenen 93 saldırıdan 42’si Irak’taki Amerikan üslerini, 51’i de Suriye’deki Amerikan varlığını hedef almıştır. Irak’taki İran destekli Şii milis varlığı daha güçlü olmasına, Amerikan askerî varlığının sayı ve üs olarak daha çok olmasına ve Amerikan üslerinin coğrafi olarak daha kolay hedef alınabilecek yerlerde olmasına rağmen saldırılarda Suriye’nin öne çıkması dikkat çekmiştir.

İran Destekli Şii Milisler Tarafından Hedef Alınan Amerikan Üsleri
El Esed Üssü, Irak 26 El Ömer Petrol Tesisi, Suriye 12
Harir Üssü Irak 8 Rumeylan Hava Üssü, Suriye 5
Erbil Havaalanı, Irak 7 Şedadi, Suriye 9
‘Yeşil Bölge’, Irak 1 Malikiye, Suriye 1
Tenef, Suriye 7 Konoko, Suriye 10
Tel Baydar, Suriye 3 ‘Green Village’, Suriye 4

Tablo 3 İran Destekli Şii Milislerin Amerikan Üslerine Yönelik Saldırıları

İran destekli Şii milislerin Amerikan üsleri ve askerlerine yönelik saldırılarına karşın Amerikan hava kuvvetleri dört ayrı tarihte Suriye ve Irak’taki İran destekli Şii milis varlığını hedef almıştır. ABD’nin hava saldırılarına ilaveten, ekonomik ve diplomatik olarak da adım atılmıştır. Bu bağlamda ABD Dışişleri Bakanlığı Ketaib Seyyid el Şuheda grubunu ve onun liderini terör örgütleri listesine eklemiştir(6) Amerikan Hazine Bakanlığı ise Irak’taki Ketaib Hizbullah’la ilintili altı kişiyi yaptırım listesine dâhil etmiştir(7). 

Tarih Hedef Alınan Yer Saldırı Yöntemi Sorumlu Aktör Not
27 Ekim Suriye, Deyrizor Hava Saldırısı ABD Suriye’nin Deyrizor bölgesindeki İran destekli Şii milisler hedef alındı.
30 Ekim Suriye, Deyrizor Topçu Atışı ABD Suriye’nin Deyrizor bölgesindeki İran destekli Şii milisler hedef alındı.
8 Kasım Suriye, Deyrizor Hava Saldırısı ABD Suriye’nin Deyrizor bölgesindeki İran destekli Şii milisler hedef alındı.
9 Kasım Suriye, Deyrizor Topçu Atışı ABD Suriye’nin Deyrizor bölgesindeki İran destekli Şii milisler hedef alındı.
13 Kasım Suriye, Deyrizor (ElbuKemal ve Mayadin) Hava Saldırısı ABD Suriye’nin Deyrizor bölgesindeki İran destekli Şii milisler hedef alındı.
20 Kasım Irak, Anbar Helikopter Saldırısı ABD Irak’ın Anbar bölgesindeki Ketaib Hizbullah hedef alındı.
20 Kasım Irak, Curf el Sakr Hava Saldırısı ABD Irak’ın Curf el Sakr bölgesinde Ketaib Hizbullah hedef alındı.
3 Aralık Irak, Kerkük (Dibis) Hava Saldırısı ABD Irak’ın Kerkük bölgesindeki Dibis’te bulunan saldırı hazırlığındaki Hareket Hizbullah el Nüceba hedef alındı.

Tablo 4 ABD'nin İran Destekli Şii Milislerine Yönelik Saldırıları

Her ne kadar Amerikan hava saldırıları sayısal anlamda sınırlı olarak görülse de sonuç olarak başarılı olduğu görülmektedir. Nitekim Amerikan hava saldırıların akabinde hem Suriye’de hem de Irak’ta Amerikan askerlerine yönelik saldırılarda azalma olmuştur ve 7 Ekim tarihi öncesi eskalasyon seviyesine geri dönülmüştür.

Şekil 1 İran Destekli Şii Milislerin Amerikan Üslerine Yönelik Saldırıları

Kontrolsüz Eskalasyon Riski ve Sınırlandırma Çabaları

7 Ekim olayının ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik kara harekâtı gerçekleştirmesi bekleniyordu ve uluslararası kamuoyunda İsrail’in Gazze’ye girmesinin bölgesel bir çatışma dinamiğine yol açabileceği ve yangının tüm Ortadoğu’ya yayılabileceği endişesi hâkimdi. Bu bağlamda ilk beklenti, İsrail’in Gazze’ye kara harekâtı düzenlemesiyle beraber Lübnan ve Suriye üzerinden ikinci bir cephenin açılması ve Hizbullah’ın savaşa müdahil olması yönündeydi. İsrail’in Gazze’ye kara harekatı eskalasyon merdiveninde bir basamak yukarısına işaret ederken bu basamaktan sonra da ikinci cephenin açılması ve hatta Batı Şeria’nın da buna dahil olması öngörüsü bulunuyordu. Eskalasyon merdiveninde basamaklar birer birer çıkılırken daha sonra Suriye ve Irak hattında İran destekli Şii milisler ile Amerikan askerleri arasında yeni bir eskalasyon seviyesine ulaşılma tehlikesi bulunuyordu. Bu tehlike karşısında, ABD İsrail’den kara harekâtı tarihini ertelemesini rica etti ve o arada bölgeye yeni hava savunma sistemleri konuşlandırdı.

Söz konusu böyle bir eskalasyon, Suriye’deki dengeleri de kökten değiştirme ve Suriye’deki görece durağanlığı bozma tehlikesi bulunuyordu. Ancak hem ABD hem de İran tarafından uygulanan caydırıcılık üzerine kurulu sınırlandırma stratejisi başarılı olmuş ve kontrolsüz eskalasyon engellenmiş, kontrollü eskalasyon üzerinde mutabık kalınmıştır. Bu bağlamda ABD’nin Doğu Akdeniz’e konuşlandırdığı uçak gemileri önemli bir etki oluşturmuştur. İran’ın ise Amerikan üslerine ve İsrail’e yönelik düzenlediği saldırıların boyutu yukarıda da belirtildiği üzere ‘uyarı’ niteliğini geçmemiştir. Kapsamlı ve eskalasyonu kontrolsüz bir yöne sürükleyecek saldırılar gerçekleşmemiştir. İran’ın bu stratejisi ile beraber ABD’nin sınırlı hava saldırıları düzenleme ve caydırıcı güç konuşlandırma stratejisi ile birleşince, kontrollü gerilim dönemine girilmiştir. Kontrolsüz gerilim riski devam etse de en azından şimdilik ABD’nin ve İran’ın sınırlandırma adımları başarılı olmuştur. Bu bağlamda Hamas lideri İsmail Haniye ile Ayetullah Ali Hameney arasında yapılan görüşmede, Hamaney’in İran’ın savaşa girmeyeceğini ve Hamas’ın 7 Ekim saldırısını İran ile koordine etmediğini belirtmesi önemli bir detay olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Şekil 2 2023'te İran ve İran Destekli Şii Milis Varlığı, İsrail'in Hava Saldırıları ve Amerikan Üslerine Yönelik Saldırılar, Hazirlayan: Navar Şaban

ABD ve İran arasındaki bu kontrollü eskalasyon, aslında bir yeni tecrübe değildir. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptığı açıklamadan anlaşılacağı üzere, İran ile ABD arasında başarılı bir kontrollü eskalasyon tecrübesi bulunmaktadır. Nitekim İran Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından, İran’ın düzenlediği füze ve roket saldırıları başarılı bir kontrollü eskalasyon örneğidir.

Arap Dayanışması ve İnsanî Yaklaşım Arasında Esed Rejimi

Gazze’deki gerilimin ve savaşın Suriye’de oluşturduğu diğer bir etki ise Esed rejimi bağlamında yaşanmıştır. Esed rejiminin normalleşme süreci Şubat ayında yaşanan deprem akabinde Suudi Arabistan’ın pozisyon değiştirmesiyle hızlı bir ivme kat etse da sonraki gelişmelerin Şam’ın beklentilerinin altında kaldığını belirtmek mümkündür. İlk dönemki hızlı normalleşmenin ardından, Arap devletleri Şam’ın beklentilerini karşılanmadığından dolayı süreci ciddi anlamda yavaşlatmışlardır. Sürecin sonucunda somut bir değişiklik olmamış ve Arap devletleri, Esed rejimine sunduğu diplomatik meşruiyetin ötesine adım atmamıştır.

İsrail’in Gazze’ye yönelik orantısız saldırıları, diplomatik anlamda Esed rejimi için önemli bir fırsat oluşturmuştur. Riyad’ta düzenlenen ortak İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi zirvesine Beşar Esed davet edilmiş, aile fotoğrafında yer almış ve zirve esnasında konuşma yapmıştır. Böylelikle 12 yılın ardından ilk defa bazı devlet başkanları ile bir araya gelmiştir. Esed rejiminin bu zirveye davet edilmesi, uluslararası bir platform bağlamında en önemli katılım olmuştur. Her ne kadar Suriye’yi temsilen Esed rejimi Dışişleri Bakanı, Birleşmiş Milletler toplantılarına katılsa da bu zirve hem Beşar Esed’in katılımı hem de aile fotoğrafı ve ortak alanda yapılan konuşmalar sebebiyle en önemli katılım olmuştur.

Esed rejimi açısından katılım çok önemli olsa da Filistin meselesi, İslam İşbirliği ve Arap Ligi açısından bir ikilem yaratmıştır. Zirve esnasında İsrail’in sivillere yönelik saldırılarını eleştiren Beşar Esed, böylelikle zirvenin insanî yaklaşım argümanını gölgede bırakmıştır. Nitekim sivil kayıpların ana eleştiri konusu olduğu zirveye, İsrail’den sayıca çok daha fazla sivili öldüren bir rejim dâhil edilmiştir. İsrail’in Gazze’de yola açtığı sivil katliamı kınamak ve insanî ateşkes çağrısı için toplanan zirvenin, Suriye’de varil bombaları ve hatta kimyasal silah kullanan Beşar Esed’i davet etmesi bir etik çıkmaz olarak algılanmıştır.

Zirvedeki bu durum, aslında Esed rejiminin normalleşme sürecine ışık tutmaktadır. Arap devletleri ‘Arap dayanışması’ adı altında Esed rejimi ile Gazze’deki durumu görüşmektedirler. Ancak bu görüşme trafiği de Arap devletlerinin İsrail’e yönelik eleştirilerinin altındaki vicdanî ve insanî argümanları boşaltmaktadır. Böylelikle eleştiriler ‘insanî’ yaklaşımdan çıkarılıp, ‘İsrail karşıtlığı’ olduğu argümanıyla ekarte edilebilmektedir. Nitekim zirvenin hassasiyeti sivil kayıp iken, çok daha fazla sivilin öldürülmesinden sorumlu Esed rejiminin davet edilmesi söylemsel ve etik düzeyde bir yumuşak karın oluşturmaktadır.

Esed rejimi ve onun uluslararası alanda normalleşmesi ile dolaylı olan bir konu başlığı olarak; Gazze’de yaşanan insanî dram aynı zamanda Suriyeli sığınmacılar noktasında kamuoyunda olan algıyı da etkilemiştir. Filistin halkı ile olan insanî dayanışma, Suriyeli sığınmacılar bağlamında ilk yıllarda oluşan dayanışmayı kamuoyu nezdinde hatırlatmış ve insani argümanlar güçlenmiştir. Gazze ve Filistin meselesi gündemdeyken Suriyeli sığınmacıların varlığına yönelik eleştiriler kamuoyunda görünmez hale gelmiştir. Kamuoyundaki insanî hassasiyetler ve vicdanî yaklaşımlar tekrar nüksetmiştir. Ancak bu etkinin ne denli güçlü olduğu ve ne kadar sürebileceği önümüzdeki süreçte belirginleşecektir

‘Gazze’ Sonrası Dönem

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının Lübnan, Suriye ve Irak’a yansıması ve İran bağlamında bölgesel bir savaşa yol açması beklenirken ABD’nin caydırıcı hamleleri ve Hamas’ın 7 Ekim saldırısında İran ile koordineli bir saldırı düzenlememiş olması, İran’ın geri adım atmasına yol açmıştır. Her ne kadar yukarıda belirtildiği üzere kontrollü eskalasyon başarılı olmuş gibi dursa da bu İran’ın ABD ve İran için oluşturduğu potansiyel tehdidi ortadan kaldırmamaktadır. İran kendisinin tüm Şii milislere hâkim olduğunu, kontrolsüz ve irrasyonel bir aktör olmadığını ispat etmiş olsa da ‘Gazze sonrası’ dönem için bunun ne tür bir etkisi olacağı bilinmemektedir. Bir senaryo, ABD ve İsrail’in İran’ın bölgedeki varlığını kontrollü bir tehdit olarak DEAŞ ve benzeri yapıların oluşturabileceği kontrolsüz tehdide tercih etmesidir. Diğer bir senaryo ise, ABD ve İsrail’in İran’ın potansiyel tehdidini ciddiye alıp Arap devletleri ile koordineli bir şekilde Lübnan, Irak ve Suriye hattında İran karşıtı politikalar oluşturmalarıdır.

7 Ekim tarihinde önce İran karşısında var olan İsrail stratejisinin başarısız olduğu anlaşılmıştır. İsrail’in düzenlediği hava saldırıları İran’ın ikmal hattını ve güç biriktirme stratejisini sekteye uğratamadığı görülmüştür. İlaveten, Rusya’nın İran’ı dengeleyici ve sınırlayıcı bir aktör olabileceği tezi de çökmüştür. İran’ın Dera’daki yoğun varlığı bunun en net göstergesi olmuştur. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ve Ukrayna savaşında İran’dan silah, mühimmat ve özellikle dron desteği alması, Suriye’de Rusya ile İran arasındaki güç dengesini bozmuştur. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı, Gazze sonrasında İran karşıtı politikaların benimsenmesi daha olası görülmektedir.

İran karşıtı politikaların Lübnan, Suriye ve Irak hattında devreye sokulması, Suriye’de en çok PKK/YPG terör örgütünü etkileyecektir. Nitekim örgüt bir yandan ABD ile çalışırken diğer yandan da İran ve Rusya ile işbirliği yapmaktadır. Özellikle Tel Rıfat hattında örgütün İran destekli Şii milisler ile doğrudan bir işbirliği ve koordinasyonu bulunmaktadır. Buna ilaveten, İran’ın Suriye’deki müttefiki Rusya ve Esed rejimi 2019 yılından beri YPG’yi olası bir TSK-SMO kara harekâtına karşı korumaktadır. Örgütün İran ile olan angajmanı ve ilişkisi YPG ile sınırlı değildir. Irak hattında örgüt ile İran destekli Şii milisler arasında Sincar bölgesinde ve Mahmur Dağı bölgesinde bir beraberlik ve işbirliği bulunmaktadır. Ancak örgüt açısından belki de en önemlisi, Kandil dağların bir kısmının İran topraklarında olmasıdır. İran’ın Kandil Dağına yönelik baskı kurması ve hatta örgütün Irak’tan İran’a geçişini engellemesi, Kandil yönetimini oldukça zora sokacaktır. Nitekim Türk hava kuvvetleri Kandil Dağının Irak tarafında kalan kısımlarını bombalamaktadır. İran tarafında kalan kısım fiilî bir güvenli bölgedir.

Tüm bu ve benzeri sebeplerden ötürü, örgüt İran ile ABD arasındaki dengeyi korumak istemektedir. YPG/SDG sözde genel komutanı Mazlum Abdi’nin yaptığı açıklamada İran karşıtı bir koalisyonda yerel unsur olarak görev almayı istemedikleri ve Suriye sathının İran ile mücadele için kullanılmasını reddettiklerini açıklamıştır. Mazlum Abdi’nin yapmış olduğu bu açıklama Gazze sonrası örgütün araçsallaştırılması ve İran karşıtlığı üzerinden yeni bir rol biçilme olasılığını azaltmıştır. ABD’nin İsrail’in güvenliğini sağlamak için YPG üzerinden bir politika benimsemesi zorlaşmıştır. Anlaşıldığı üzere örgüt, İran’a olan bağımlılığı İran karşıtı koalisyonun yerel unsuru olmanın getireceği olası kazanımlara ağır basmıştır.

Eğer ABD, örgütü ikna edemez veya KCK ile Neo-KCK diye Necdet Özçelik tarafından tanımlanmış fikirsel ayrılığı ve konjektürel pragmatizm(8). yapısal ayrılığa dönüştüremezse ABD, İran karşısında YPG’yi etkin olarak kullanamayacaktır. ABD’nin YPG’yi İran karşısında kullanamaması olasılığı, ABD’nin Suriye sathında alternatif arayışlara yönelmesine yol açabilir. ABD’nin YPG’yi doğrudan olmasa da dolaylı olarak İran karşısında kullanmakla yetinip Lübnan ve Irak’a odaklanması veya daha az agresif politikaları benimsemesi bu çerçevede öne çıkabilir. Ancak İsrail’in Gazze’deki kara harekatının başarısına ve Amerikan seçimlerin sonuçlarına da bağlı olarak İran karşıtı agresif politikalar fikri öne çıkabilir.

Bu bağlamda öne çıkacak iki temel unsur bulunmaktadır. Birincisi Deyrizor bölgesindeki Arap aşiret güçleri üzerinden bir Arap aşiret kuşağı oluşturmaktır. İkincisi (birincisi ile bağlantılı olabilir) ise kuzeybatı ve kuzeydoğu Suriye’yi birleştirip Suriye genelinde İran ve Esed rejimine alternatif bütüncül bir yapının oluşturulmasıdır. Bu iki olasılık bağlamında Türkiye’nin ABD ile çalışma potansiyeli bulunmaktadır.

Bu bağlamda Hudson Enstitüsü tarafından yayınlanan Ocak 2023 tarihli raporda ortaya konulan model (9) veya benzeri modeller ön plana çıkabilir. Bilindiği üzere, ABD nezdinde ve özellikle Batı’daki Suriye diasporası nezdinde Türkiye’nin etki alanındaki kuzeybatı Suriye ile Amerikan etkisi altında bulunan kuzeydoğu Suriye’nin birleştirilmesi üzerinde fikir teatisi bulunmaktadır. Ancak bu tarz bir senaryonun uygulanması doğrudan Türk-Amerikan ilişkileri ile bağlantılıdır ve ABD istese bile Türkiye’nin takınacağı tavır bunda belirgin olacaktır.

Sonuç

Gazze’deki gerilim ve savaşın Suriye’ye etkileri olarak en belirgin olgu, İran destekli Şii milisler ile İsrail ve yine İran destekli Şii milisler ile ABD arasında yaşanan karşılıklı saldırılar olmuştur. İsrail ve ABD hava unsurlarını kullanarak İran destekli Şii milislere yönelik saldırılar düzenlemiştir. Ancak güdülen hedef bağlamında İsrail’in İran’ın oluşturduğu kara ve hava ikmal hattını öncelediği ve ABD’nin daha çok cezalandırıcı saldırılar düzenleyerek Amerikan üslerine yönelik saldırılardan caydırmayı arzuladığı görülmüştür. Buna karşın İran destekli Şii milislerin, İsrail ve Amerikan üslerine yönelik saldırılarında öne çıkan ortak özellik, saldırıların daha çok sembolik seviyede kalması ve mesaj niteliği taşımasıdır. İran destekli Şii milislerin daha yüksek saldırı kapasitesine sahip olmalarına rağmen, düzenledikleri saldırılarda görece küçük çaplı etkiye sahip sistemleri tercih etmeleri öne çıkmıştır. Söz konusu bu çatışma dinamiği özellikle İsrail’in Gazze’ye kara harekatı düzenlemesi ile daha da güçlenmesi beklenirken tam aksi olmuş ve İran ile İsrail ve İran ile ABD arasındaki sahadaki gerilim azalmıştır. Saldırıların seviyesinde bir azalma yaşanmıştır. Saldırılardaki azalışın ardında İran ve ABD’nin kontrollü eskalasyonu benimsemeleri ve önceki tecrübelerinden de hareketle eskalasyonu sınırlandırmayı tercih etmelerin bir sonucu olmuştur.

Gazze’nin Suriye’ye diğer bir etkisi ise Esed rejimi bağlamında görülmüştür. 7 Ekim öncesi başlayan fakat duraksamış olan normalleşme süreci 7 Ekim sonrasında iki yeni hüviyet kazanmıştır. Birincisi ‘Arap dayanışması’ adı altında Esed rejiminin yıllar sonra Riyad’taki uluslararası Gazze konferansına katılması ve dünya liderleriyle aile fotoğrafında yer alması olmuştur. İkincisi ise Gazze ve Filistin halkı ile olan dayanışmanın ve insanî duyarlılığın, Esed rejiminin Suriyelilere yönelik işlediği suçları hatırlatması ve Suriyeli sığınmacıların yaşadığı ülkelerde onlara yönelik kamuoyu algısının olumlu yöne doğru değişmesidir. Ancak bu etkinin ne denli güçlü olacağı ve ne kadar uzun süreceği bilinmemektedir.

Son olarak raporun son başlığı altında geleceğe yönelik Gazze’nin Suriye’ye olası yansımaları bağlamında İran karşıtlığı politikalar değerlendirilmiştir. Bu bağlamda öne çıkan alternatif senaryolar şöyledir:

  • İran karşıtı politikaların benimsenmemesi,
  • İran’a karşı politikaların benimsenmesi fakat Suriye ayağının oluşturulmaması,
  • İran karşıtı politikalar için Suriye’de YPG’nin araçsallaştırılması,
  • İran’a karşı Suriye’de Arap aşiretleri üzerinden yeni bir yapılanmanın kurulması veya
  • İran’a karşı kuzeybatı ve kuzeydoğu Suriye’nin birleştirilmesinin gündeme gelmesi.

Yukarıda ele alındığı üzere, ortaya konulan bu beş senaryodan hangisinin gerçekleşeceği ABD’deki seçimler, Gazze’deki savaşın gidişatı, PKK/YPG’nin tutumu ve Türkiye’nin devreye sokacağı politikalara bağlı olacaktır.


([1]) Ben Hubbard, Palko Karasz ve Stanley Reed, “Two Major Saudi Oil Installations Hit by Drone Strike, and U.S. Blames Iran”, The New York Times, 14 Eylül 2019, https://bit.ly/3t6XBet.

([2]) Al Jazeera, “Airport in Iraq’s Kurdish region hit by deadly drone attack”, 18 Eylül 2023, https://bit.ly/3RdLGnn.

([3]) Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezi, “Aylık Suriye Bülteni “Gazze’nin Gölgesinde Suriye” Ekim 2023”, 13 Kasım 2023, https://bit.ly/4858X1r.

([4]) Kutluhan Görücü ve Ömer Özkızılcık, “Analiz: Uzlaşıdan Kuşatmaya Dera’da Neler Oluyor?”, 14 Ekim 2023, https://bit.ly/48fSBE5.

([5]) Paul McLoughlin, “Israel and Russia team up to get rid of Iran's troops in southern Syria”, The New Arab, 1 Haziran 2018, https://bit.ly/486yLKw.

([6]) U.S. Department of State, “Terrorist Designations of Iran-aligned Militia Groups”, 17 Kasım 2023, https://bit.ly/3sWr5vH.

([7]) U.S. Department of the Treasury, “U.S. Treasury Sanctions Iran-Aligned Militias in Iraq”, 17 Kasim 2023, https://bit.ly/41c0ZBh.

([8]) Necdet Özçelik, “PKK-PYD Çekişmesinde Konjonktürel Pragmatizm: KCK ve Neo-KCK Tartışması”, 7 Mayıs 2023, https://bit.ly/3NhsYtQ.

([9]) Michael Doran ve Ömer Özkızılcık, “Escape from the Syrian Labyrinth: A Road Map”, Hudson, 13 Ocak 2023, https://bit.ly/46Nadp0.

Kategori Raporlar

Bu rapor, 2023 yılı Ekim ayında Suriye'de gerçekleşen önemli siyasî ve ekonomik olaylar ile güvenlik olaylarını özetlemektedir. Humus ilindeki askerî akademiye yönelik gerçekleşen saldırı 123 kişinin ölümüne neden olmuştur. Esed rejimi ve Rusya, buna karşılık olarak İdlib ve Halep kırsalını hava saldırıları ve topçu bombardımanlarıyla hedef almıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, YPG’nin sözde liderlerini ve Suriye’nin kuzeydoğusundaki altyapıyı hedefleyen bir dizi hava saldırısı gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin operasyonu Eylül ayındaki Ankara saldırısının PKK tarafından üstlenilmesi üzerine başlamıştır.

İsrail'in Gazze'ye saldırısı ve bu saldırının Suriye üzerindeki etkileri bağlamında, Suriye'deki Uluslararası Koalisyon/Amerikan üslerine, İran destekli Şii milisler tarafından 15'ten fazla saldırı düzenlenmiştir. Diğer yandan İsrail; Halep ve Şam Uluslararası Havalimanları dâhil belirli yerlere yönelik hava ve topçu saldırılarını arttırmıştır. Süveyda vilayetinde ise halkın her cuma düzenlediği protestolar ve siyasî çözüm talepleri devam etmiştir.

Ekonomik olarak Esed rejimi, 2024 genel bütçe projeksiyonunu önceki yıla göre Suriye lirası olarak %114 arttırmıştır. Ancak dolar cinsinden değerlendirildiğinde bu bütçe, 2022 yılı bütçesine göre %27 daha düşük olup mevcut bütçe yaklaşık 2.5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu durum, Esed rejiminin gerekli finansmanı sağlayamadığını ve halkın yoksullaşmasının devam ettiğini göstermektedir. Eskiden özel sektöre verilen destek politikası, Esed rejiminin finansman sorunları sebebiyle sekteye uğramaya başlamıştır.

Gazze’deki Saldırıların Suriye’ye Etkileri ve Humus Askerî Akademisini Hedef Alan Saldırı

Gazze'deki olaylar bölgesel ve uluslararası sahneyi domine etmiş ve bunun bir yansıması olarak da İran destekli Şii milisler Amerikan üslerini hedef almıştır. El Ömer Petrol Sahası’ndaki Amerikan üssü, Koniko gaz sahasındaki Amerikan üssü, Malikiye şehri kırsalındaki Amerikan üssü, Rumeylan’daki Harab el Cubur Amerikan üssü ve Şeddadi’deki Amerikan üsleri saldırıya uğrayan bazı hedeflerdendir. Bu saldırılar, İran'ın İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları karşısında bölgedeki Amerikan ve İsrail hedeflerine karşı vekil unsurları üzerinden verdiği bir tepkidir. Ayrıca Dera ve Kuneytra'dan atılan birkaç füze, işgal altındaki Golan Tepeleri’ni hedef almıştır. İran destekli Şii milisler, gelecekteki olası senaryolara karşı hazırlık yapmak amacıyla Lübnan ve Irak'tan milis grupları sevk ederek Suriye’nin güneyindeki mevzilerini güçlendirmiştir.

İsrail, Esed rejimine ve İran destekli Şii milislere yönelik 14 saldırı gerçekleştirmiştir. Bunların 9'u hava saldırısıdır. Bu saldırılar arasında Halep Uluslararası Havalimanı 4 kez, Şam Uluslararası Havalimanı 2 kez, Dera'da bulunan Abidin askerî üssü, 12. Tugay, radar taburu ve topçu birliği de en az 1 kez hedef alınmıştır. Bunun yanı sıra Suriye-Irak sınırında Elbu Kemal kırsalındaki bazı yerler ve Kuneytra ilindeki bazı noktalar da saldırılara maruz kalmıştır. İsrail’in saldırıları, İran destekli Şii milislerin pozisyonlarını güçlendirmeye yönelik çabalarını zayıflatma amacını taşımaktadır.

Ürdün hükümeti ise İran'ın insansız hava araçlarının ve desteklediği Şii milislerin, Ürdün'ün kuzey sınırlarındaki varlıklarını arttırması ve oluşturdukları tehdit neticesinde ABD’den ülkesine Patriot hava savunma sistemi konuşlandırması talebinde bulunmuştur. Tüm bu gelişmeler, Gazze’deki savaşın Suriye’nin güneyine doğru yayılıp bölgesel bir savaş senaryosuna evrilebileceğini göstermektedir.

Bir diğer gelişme ise PKK’nın 1 Ekim'de Ankara'daki İçişleri Bakanlığına yönelik gerçekleşen terör eylemini üstlenmesinin ardından, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'nin kuzeydoğusundaki YPG’ye ait askerî tesislere yönelik hava operasyonlarını yoğunlaştırması olmuştur. Bu operasyonlarda, çoğunluğu "Asayish" iç güvenlik güçlerinden olan 44 kişi etkisiz hale getirilmiş, bunun yanında 104 petrol, elektrik ve hizmet tesisi tamamen veya kısmen tahrip edilmiştir. Operasyonlarda hedeflenen yerlerin sınıra 70 km derinlikte geniş bir coğrafi alanı kapsayacak şekilde yayılması ve petrol tesisleri, elektrik üretim ve dağıtım istasyonları gibi altyapı noktalarını hedef alması, TSK’nın askerî stratejisinde bir değişiklik olduğunu göstermektedir. Altyapı hedeflerine ilaveten mühimmat depoları, askerî tesisler ve sözde Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimine ait ‘kamu binaları’ hedef alınmıştır. Söz konusu saldırıların Türkiye'nin YPG’ye karşı yeni bir askerî strateji benimsediği ve ABD’yi, YPG ile olan işbirliğini yeniden gözden geçirmeye zorlamak amaçlı yapıldığı değerlendirmesine yol açmıştır.

Diğer bir gelişme ise Humus Askerî Akademisindeki mezuniyet töreninin insansız hava araçlarıyla saldırıya uğramasıdır. Bu saldırı, 10'u albay rütbesinde olmak üzere onlarca kişinin ölümüne neden olan istisnai bir saldırıdır. Saldırının yapıldığı yerin askerî gücü ve stratejik önemi olan bir bölge olması nedeniyle hususi bir önemi vardır. Bu olay, rejimin üç gün yas ilan etmesine yol açmıştır. Buna karşılık olarak rejim ve Rusya, İdlib ve Halep kırsalındaki 30'dan fazla noktayı yoğun hava saldırıları ve topçu bombardımanlarıyla hedef almış ve saldırının "terör örgütleri" tarafından gerçekleştirildiğini iddia etmiştir. Saldırı, Esed rejiminin güvenliği sağlamak için büyük çaba sarf ettiği bir bölgede meydana gelmesinden dolayı rejim tarafından büyük bir saldırı ve şiddetli bir misilleme dönemini başlatmıştır.

Suveyda’da Devam Eden Hareketlilik ve YPG’nin Deyrizor Halkını Teskin Etme Çabaları

Dünya, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısıyla Suriye meselesinden uzaklaşırken Amerikan Büyükelçisi Linda Thomas-Greenfield, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde yaptığı bir oturumda Gazze'de yaşananların İran'ın ve Hizbullah milislerinin Suriye'deki rolünün bir uzantısı olduğuna işaret etmiş ve çözümün Gazze ve Suriye'deki bu milislerin genişlemesini durdurmakla başlayacağını vurgulamıştır. Bu açıklamalar Amerikan'ın Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen'de İran ve İran destekli milislerin etkinliğini kontrol altına alarak İsrail'in güvenliğini koruma yönündeki stratejisini yansıtmaktadır. Ayrıca Gazze'deki savaşın bölge ülkelerine yayılmasını önlemek için İran'ın etkisinin azaltılması amaçlanmaktadır.

Fransız Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, kendisi ile görüşmek üzere Paris’e gelen SMDK heyeti ile görüşemeyeceğini dile getirip özürlerini beyan etmiştir. SMDK, Fransa’dan BM Güvenlik Konseyini Esed rejiminin İdlib ve Halep kırsalındaki saldırılarını durdurmak için toplantıya çağırmasını talep edecekti. SMDK’nin diğer bir diplomatik görüşmesi ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yapılan toplantı olmuştur. Toplantıda öncelikle ekonomik talepler dile getirilmiş ve Suriye Geçici Hükümetinin halka temel hizmetleri sunma ihtiyacı vurgulanmıştır. Diğer taraftan Suudi Dışişleri Bakanı, bölgedeki son gelişmeleri değerlendirmek ve ikili ilişkileri görüşmek için Esed rejiminin Dışişleri Bakanı ile görüşmüştür. Ayrıca Şam'da Esed, İran Dışişleri Bakanı'nı ağırlamış ve İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı üzerine görüşmüştür. Son olarak Esed rejimi Tunus'a bir elçi ataması yapmıştır. Bu da rejimin bölgesel ve uluslararası sahnede etkinliğini artırmaya yönelik bir adım olmuştur.

Suveyda halkı protesto gösterilerine devam ederken Esed rejimi belirli bir tutum benimsememekle beraber bu konuda hiçbir taviz de vermemektedir. Göstericilerin talepleri karşılıksız kalmaktadır. Aynı zamanda Esed rejimi, Suveyda’da hizmet sağlama noktasında sıkıntı çekmeye devam etmektedir. Örneğin; Yerel Yönetim Bakanlığı sadece 300 milyon Suriye Lirası (24 bin dolar) gibi cüzi bir miktar yardımı ancak sağlayabilmiştir. Hem Dera vilayetinde hem de Suveyda’da farklı aşiretlerden oluşan bir meclis kurulmuştur. Kurulan bu meclisin amacının iki vilayet arasındaki dayanışmayı ve koordinasyonu sağlama olduğu belirtilmiştir.

Suriye'nin kuzeydoğusunda Deyrizor bölgesi halkının karar alma sürecine katılımını artırmak, bölgedeki halkın öfkesini dindirmek ve bölge halkının taleplerini belirlemek amacıyla “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” ile "Deyrizor Sivil Konseyi" birlikte bir konferans düzenlemiştir. Bu konferansa toplumun çeşitli kesimleri, yönetim çalışanları ve Deyrizor’daki kanaat önderlerinden oluşan bir grup katılmıştır. Bölge halkının gerçek katılımını etkinleştirmeyi, liyakate dayalı bir idari yapı kurmayı ve askerî yapıyı güçlendirmeyi hedefleyen birtakım önerilerle toplantı sonuçlanmıştır.

Ekonomik Kriz Yaklaşımı Devam Ediyor

Rejim Bölgesi

Yüksek Ekonomik ve Sosyal Planlama Konseyi, 2024 Genel Bütçe Projesinin geçen yıla göre %114 artışla 35.500 milyar Suriye lirası olduğunu duyurmuştur. Ancak dolar cinsinden değerlendirildiğinde bu bütçe, 2022 bütçesine göre %27 daha düşük olup mevcut bütçe yaklaşık 2.5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu tür bir bütçe, ekonomiyi canlandırmak veya ekonomik büyüme sağlamak için yetersiz ve gerçek dışı bütçe uygulamalarının devamı olarak nitelendirilebilir. Finansman açığı yüksek olan ve banknot basımına dayanan bu bütçe, enflasyon oranlarını artırabilir ve Suriye lirasının değerini daha da düşürebilir.

Suriye lirasının değerinin aşamalı olarak düşmesine karşılık bir hazırlık olarak merkez bankası, Suriye lirasının dolar karşısındaki döviz kurunu 12.500 lira olarak sabitlemiştir. Ancak kara borsadaki döviz kuru 13.900 lira olmuştur. Bu yılbaşından beri döviz kuru 7.900 lira artmıştır. Merkez bankası bu kararıyla resmî ve kara borsa arasındaki farkı daraltmaya ve döviz getirisi sağlamaya çalışmaktadır.

Esed rejimi ayrıca petrol türevleri (serbest mazot, serbest benzin, sıvı gaz ve benzin oktan 95) için fiyat listesi yayınlama kararı almıştır. Benzinde litre başına 95 Suriye lirasından, 14.660 Suriye lirasına çıkan bir artış yaşanmıştır.

Ayrıca Suriye'de yaşayan yerlilerin ve yabancıların 1 kilogramdan az olmayan ham altın külçesini ithal etmelerine izin veren bir karar alınmıştır. Altın külçesini ithal etmek isteyenler her bir kilogram başına 200 dolar vergi ödemeleri gerekmektedir. Bu karar, hükümetin değerli metal sektörünü özelleştirmeye yönelik bir eğilim ve ithalat işlemlerinden gelen yabancı parçalarla kamu kasasını güçlendirme amacı taşıyan bir çaba olarak değerlendirilebilir. Hükümet ayrıca ithal edilen altının belirli bir süre içinde aynı miktarda işlenmemesi durumunda ithalatçıya para cezası öngören bir yasa çıkarmıştır.

Mevcut ekonomik zorluklar ve düşük yaşam standartlarına rağmen, sebze ve meyve ihracatı devam etmektedir. Yerel pazarlardaki fiyat artışlarına rağmen % 90'ı Suudi Arabistan’a olmak üzere 500 ila 600 ton arasında sebze ve meyve ihracatı gerçekleşmiştir. Pazarlardaki günlük ürün kıtlığı, yakıt, tohum, nakliye ve hammadde gibi maliyetlerin artmasından kaynaklanan neredeyse günlük değişiklik gösteren fiyat artışlarına rağmen, Esed rejiminin işadamları ile savaş tüccarlarının gelirlerini artırmaya öncelik verme eğilimi sürmektedir. Patates fiyatlarındaki %150'lik artışın ardından Esed rejimi, patatesin kilosunun Ağustos ayında 2.000 liradan 5.000 liraya yükselmesi üzerine ihracatı durdurmuştur. Geçen yıl 40 bin ton patates ihraç edilmiştir.

YPG Tarafından Kontrol Edilen Bölge

YPG bölgeleriyle ilgili olarak ‘Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ kurumlarındaki yolsuzluk, bölgenin gelişimini engellemekte ve halkın geçimini zorlaştırmaktadır. YPG, TSK’nın operasyonlarına ve güvenlik durumlarına atıfta bulunarak savunma yaparken onlarca çiftçi, üç aydan fazla bir süredir tedarik edilen ürünlerin değerinin ödenmediğinden şikâyet etmektedir. Ayrıca ekonomik sıkıntılar nedeniyle bölge sakinleri genel olarak zor koşullar altında yaşamakta ve öğretmenlerin maaşlarının %30'u ancak elektrik, su ve internet giderlerine yetmektedir. Birçok öğretmen hayatlarını idame ettirmek için borç almak durumunda kalmaktadır.

Tarım ücretleri dekar başına 7.000 ila 28.000 Suriye lirasına yükselmiştir. Buna rağmen tarım faaliyeti zarar edecek bir iş koluna dönüşmektedir. Bu durum çiftçilerin tarım arazilerinden kentlere doğru göç etmelerine neden olmaktadır. Enflasyon ve hayat pahalılığı internet hizmetlerini de etkilemektedir. RCELL şirketi internet paketlerinin fiyatlarını yaklaşık %400 artırmıştır. Bu hizmeti sunan şirket, YPG bölgelerindeki bir tekeldir ve YPG tarafından desteklenmektedir. Alternatif şirkete izin verilmemesi bölge halkının YPG’ye olan öfkesini artırmaktadır.

YPG, bölge halkının taleplerine ve gösterilerde dillendirilen beklentilere karşılık vermemektedir. Yerel halkın özellikle Haseke ilinde, akaryakıt fiyatlarının arttırılması kararına karşı süren protestoları Eylül ayında başlamıştır. Kararın, bölge halkının ekonomik durumlarına ve yaşam koşullarına felaket getirdiği iddia edilerek akaryakıt fiyatlarının arttırılmasının iptal edilmesi talep edilmiştir. YPG’nin pazarları ve para akışını düzenleme amacıyla özellikle Rakka ilinde yatırımcıların, döviz değişim ve mali transfer işlerini yapmak için gerekli olan lisansları almak ve minimum sermaye şartlarını yerine getirmek zorunda olduklarını hatırlatan bir genelge yayınlanmıştır. Döviz büroları bu kararı reddetmiş ve buna uymamak için direniş göstermişlerdir.

Muhalefet Bölgeleri

Muhalefet bölgelerinde onlarca şirket ve mağaza, '2023 İdlib Pazarları' adını taşıyan bir fuara katılmıştır. İdlib şehir merkezinde gerçekleşen fuarda geçen yıla göre katılımcı sayısında bir artış görülmüştür. Ayrıca sergide yer alan malların ve şirketlerin çeşitliliğinde de bir artış yaşanmıştır. Bu tür fuarların düzenlenmesinin önemli bir tarafı, malın tüketiciye doğrudan satılmasıdır. Bu da vatandaşların temel ihtiyaçlarını satın almak için maliyetlerini azaltmakta ve ticari faaliyetlerde rekabeti artırmaktadır. Yapılan kampanyalar yoluyla %30 ila %40 arasında değişen indirimler olmuştur. İdlib, ayrıca bölgedeki ilk iç giyim fabrikasının açılışına da ev sahipliği yapmıştır. Bu açılışın diğer benzer fabrikaların da açılmasını teşvik edebileceği değerlendirilmektedir.

Aylardır süren sorunlar ve Halep kırsalında faaliyet gösteren elektrik şirketi üzerindeki baskıların ardından Suriye Türk Enerji Şirketi, Gaziantep kentinde bir basın toplantısı düzenlemiştir. Bu toplantıda evler için kilovat başına 2.77 lira, endüstriyel ve ticari kullanım için kilovat başına 3.17 lira olan elektrik fiyatlarını düşürme kararı alınmıştır. Ak Energy şirketi ve Tel Abyad şehir meclisi arasında imzalanan bir anlaşma ile Ali, Bacliye ve Kurmaza köylerine elektrik sağlama noktasında işbirliği yapılmasına karar verilmiştir.

‘Early recovery’ projeleri, yerel meclisler ve beldelerde faaliyet gösteren kuruluşlar arasındaki koordinasyon ve işbirliğiyle bir dizi kasaba ve şehirde yol onarımları, su ve kanalizasyon borularının döşenmesi ve elektrik hatlarının uzatılması gibi faaliyetlerle devam etmektedir. Cerablus Yerel Meclisi tarafından, resmî bir lisans olmadan iş ilanlarının sosyal medya üzerinden yayınlanmaması üzerine bir genelge çıkarılmıştır.

Suriye Geçici Hükümetinden, tarım sektörünü ve çiftçileri desteklemesi ile Rasulayn’daki tacirler tarafından yapılan yanlış ekonomik uygulamaları durdurma noktasında adım atması talep edilmektedir. Pamuk çiftçileri ürünlerini, maliyetlerini dahi karşılamayan düşük fiyatlarla tacirlere satmakta ve zara uğramaktadırlar. Ton başına fiyat, geçen yıl 750 ila 800 dolar arasında değişirken bu yıl 500 ila 550 dolar arasındadır. Rasulayn’daki tarım işçileri, ücretlerinin düşük ve yetersiz olduğunu, günlük gelirlerinin 2 doları geçmediğini, bu durumun yaşam standartlarını olumsuz etkilediğini söylemektedirler. Bu durum, birkaç temel ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli olarak komşularından ve akrabalarından borç almalarına neden olmaktadır.

Kategori Raporlar
Salı Kasım 28
Suriye'de erken iyileşime, son yıllarda önem kazanan bir değişken olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda, Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezinin, Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle “Suriye'de Erken İyileşme: Gerçeklik ve Gelecek Perspektifleri” başlıklı…
Kategori  Faaliyetlerimiz 
Çarşamba Kasım 22
Umran Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen "Aksa Tufanının Suriye'deki Gelişmelere Etkisi" konulu panele katılmanızdan memnuniyet duyarız. Davetiye AyrıntılarıDavet Türü: Genel Katılım Şekli: Yüz yüze Tarih :…
Kategori  Faaliyetlerimiz 
Perşembe Ağustos 11
Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi, İstanbul Medipol Üniversitesi Akdeniz Araştırmaları Merkezi (AKAM) ve Karadeniz Stratejik Araştırmalar Derneği (KASAM) işbirliğiyle 15 Kasım 2022 tarihinde İstanbul Medipol Üniversitesinde gerçekleşecektir. Konferansın ana teması Suriye'deki…
Kategori  Faaliyetlerimiz